Secdede Biten Bir Ömür: Prof. Dr. Babanzade Ahmed Naim-1

Secdede Biten Bir Ömür: Prof. Dr. Babanzade Ahmed Naim-1

Kürt düşünce tarihinde önemli bir entelektüel düşünür olan Babanzâde Ahmed Naîm, Kürt toplumu ve entelektüellerinin birçok kesimi tarafında yeterli düzeyde bilinmemektedir.

Siracettin Aslan / Araştırma

Kürt düşünce tarihinde önemli bir entelektüel düşünür olan Babanzâde Ahmed Naîm, Kürt toplumu ve entelektüellerinin birçok kesimi tarafında yeterli düzeyde bilinmemektedir. Bu yazı dizisinde, gayemiz, Ahmed Naîm’in hayatı, ilmi şahsiyeti, tercüme faaliyetleri ve nasyonalizme dair görüşleri üzerinde durarak bu bilinmezliğe kapı aralamaktır.

BABANZÂDE AHMED NAÎM BEY’İN HAYATI
17. yüzyılda Irak’ın Süleymaniye kentinde etkin ve dindar bir Kürt aşireti olan Babanzâde’lerden Mustafa Zihni Paşa’nın oğlu Babanzâde Ahmed Naîm, 1872 yılında Bağdat’ta dünyaya gelir. Burada Bağdat rüştiyesini bitirdikten sonra babasının memuriyeti vesilesiyle İstanbul’a gelir. Daha sonra 1891 yılında Galatasaray sultanisini, 1894 de mülkiye mektebini bitirir. Mülkiye mektebinde mezun olduktan sonra Hariciye Nezareti tercüme kalemine atanır. Daha sonra 1895–1914 yılları arasında Galatasaray Sultani’sinde Arapça okuttur.

1914–1933 tarihleri arasında Dar’ül Fünun Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde “Mantık, Felsefe, Ahlak, Psikoloji, Metafizik “ derslerini verir. 1919 yılında Dar’ül Fünun’un umum müdürlüğüne (Rektör) atanır. Dönemin Maarif Nezaretinin öngördüğü karma eğitim sisteminin üniversitelerde uygulamasına ilişkin yasayı, Naîm Bey dini gerekçelerle kabul etmeyip, istifasını sunar. Daha sonra darülfünun’daki hocalığı çeşitli aralıklarla 9 Temmuz 1933 tarihine kadar devam eder.

Dönemin laik hükümeti tarafından Maarif Vekâleti, 1 Ağustos 1933 tarihinden itibaren İstanbul Üniversitesi’ni kurmakla görevlendirilir. Kadro işleriyle bizzat Maarif Vekili Reşit Galip ilgilenmiş aralarında Ahmed Naîm, M. Fuat Köprülü, Ahmed Ağaoğlu İsmail Hakkı, Baltacıoğlu, Şekip Tunç, Ömer Ferit Kam’ın da bulunduğu 82 ilim adamını açıkta bırakır. Maarif Vekili, kadroyu oluştururken ilimden ziyade idealistliğin ön planda tutarak Dar’ül Fünun’u kapatmak gerekçesini ise bu kurumun inkılâplar karşısında bitaraf bir müşahit olarak kalmasını gösterir. Daha sonra aynı kurum, İstanbul Üniversitesi’nin esaslı vasfını milliği ve inkılâpçılığını ifade ettiğini buyurur.

Ahmed Naim, Fatih türbedarı Ahmed Amiş Efendi tarikatına mensuptur. Amiş Efendi, aynı zamanda Ahmed Naîm’in kayınpederi olmaktadır. Amiş Efendi, aslen Tunalı olup İstanbul’a vazifeli olarak gelerek Fatih türbedarlığın yapmaya başlar. Aynı zamanda Amiş Efendi, Halidi, Halveti ve Nakşibendî icazetine de sahip tasavvuf ehli bir mütefekkirdi. Amiş Efendi müritleri arasında Ahmed Naîm’in yanı sıra Bursalı Mehmed Tahir, Ahmed Avni Konuk, Abdülaziz Mecdi Tolun gibi büyük âlimler de yer almaktadır.

Ahmed Naîm, vefatından önce, on kitaptan oluşan Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh’in tercümesine yazdığı yaklaşık 500 sayfalık mukaddime ile birlikte bu eserin ilk iki kitabını 1928 tarihinde tercümesini tamamlar. 3. kitabın ise sadece müsveddesini hazırlar. Bu eser, 9. asrın âlimlerinden Zeynuddin Ahmed b. Ahmed ez-Zebidi’nin (ö.893) İmam Buhari’ye ait olan Câmiu’s-Sahih’indeki 2230 hadisi ezberleyerek yazdığı et-Tecrîdu’s-Sarih Li-Ahâdîsi’l-Cammi’s-Sarih’in Türkçe tercümesidir. (Hansu, 2007, 67–68) (Ahmed Naîm Bey’in vefatından sonra Kâmil Miras Bey on iki cildi tamamlar. Ahmed Naîm, hadis usulüne ilişkin Tecrîd-i Sarîh’in girişine yazdığı mukaddime günümüz ilahiyat fakültelerinde önemli bir referans kaynağı olarak okutulmaktadır)

Ahmed Naîm Bey, 1934’te öğle namazını kılarken ikinci rekâtında secdede iken vefat eder. Tercüme etmekte olduğu son hadis hasta insanın namazına dair olması, hikmetli bir halin var olduğuna işarettir.

O’nun ölümü, Mehmet Akif Ersoy ve İsmail Hakkı Yazır gibi dönemin İslamcı aydınları arasında derin bir iz bırakır. Nitekim Mehmet Akif’in “Ashaptan sonra en sevdiğim adamdır”, “Naîm’in ölümünü haber aldığım anda dünya başıma yıkıldı sandım ” diyerek üzüntüsünü dile getirmiştir.

Naîm bey’in ölüm haberini alan Elmalı Hamdi ise hüznünü şöyle aktarırı; “verdi ser Hamdi bu tarihe cihan Secdeden gitti Hûda’ya Naîm.”

Böylesi ilim erbabı bir düşünürün ölümüne ilişkin olarak dönemin muhtelif bazı gazeteleri çok kısa yer vermiş olup, dönemin mütefekkirleri arasında bir kaç yakın dostunun dışında ne yazık ki cenaze merasimine katılanlar olmamıştır. Ahmed Naîm, Edirne Kapı mezarlığında, M. Akif Ersoy’un yanına defn edilir.
Devamı gelecek inşaallah

(Not: kaynakçalar, yazı dizisinin en sonunda verilecektir inş.)

 doğruhaber

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.