Şehid ve Şehadet üzerine

Kürtçe-Kurmanci

Şehadet ayındayız. Şehid şahid olunandır, şahid olandır, şahid kılan ve şahid kılınandır. Kurban gibi...

Mümin sadece kurban eden değildir. Mümin evvela kendisine kurban sunulandır. Bakın Allah-ü Teala gökte ve yerde ne varsa insana kurban ediyor. Küçük büyük ne varsa insan için boğazlanıyor. Toprak, su, ateş, canlı ve cansız. Kurban sunulan varlıkların hiçbiri emre itaatsizlik etmiyor. Mümin yine kurban sunandır. Her insan sürekli bir şeylerini, birileri için kurban ediyor ama mümin her şeyini, daha doğrusu Allah'ın kendisine emanet ettiği her şeyi Allah'a kurban ediyor. Zevklerini, arzu ve isteklerini kurban ediyor.

Kendileri için dünya lezzetleri adına ne varsa hepsini Allah'a kurban etme azmi ise, şehadet yolunda olmaktır. Şehid, bir gün kozasından çıkıp uçacağı gün için kanatlanan aşk kelebeğidir. “Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar. Onlardan kimi adağını yerine getirdi, kimi de beklemektedir. (Ahidlerinde) hiçbir değişiklik yapmamışlardır.”(Ahzab 23). Bunlar “(Öyle) adamlardır ki, ne ticaret, ne alışveriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin dehşetten allak bullak olacağı günden korkarlar.”(Nur 37)

Kelime-i şehadetin kemali de, Allah'tan başka ilahın olmadığı ve Hz. Muhammed(sav)'in O'nun kulu ve Rasulü olduğu gerçeğine hayatımı kurban ederim sözünü vermektir. Üstadın dediği gibi, şeriatın bir tek meselesine bin ruhumu kurban ederim diyebilmektir. Ve sonuçta fitne kalmayıp arzın hepsini Allah'a ait kılıncaya kadar işini, aşını, enerjisini, kısaca ömrünü Allah'a adamanın adıdır kelime-i şehadet.

Ümmetin derdiyle dertlenirken candan öte bir diriliğe ermektir şehadet. Camiyi garip ve yetim bırakmamak, Kuranı cemaatsiz bırakmamak için şu fani dünyanın cilvelerine aldırmamaktır şehadet..

Şehid, şahid olandır. Şehid, şehadeti tatmadan önce de dünyada ilahi lütuflara şahid olduğu gibi şehid olduğu dakikada kendisine söz verilen cennete ve diğer mükâfatlara şahid olandır.  Şehid, şahid olunandır. Çünkü şehid, geride kalanlara, daha fazla adanmalıyım diye vicdani bir muhakemeyle ruh üfleyendir

Ve şehide şahit olanlar, demek ki davam can verilecek kadar kıymetliymiş diyerek canlanırlar.

Yine şehid, şahit kılınandır. Kâbe-i Muazzama nelere şahitlik ediyorsa, Hacer-ül Esved, Makam-ı İbrahim, taşıyla toprağıyla Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere yine bir harfini dahi kimsenin değiştirmeye gücünün yetmediği Kuran-ı Kerim, nelere şahitlik ediyorsa şehit de aynı değerlere şahit kılınıyor.

Hem şehid, hayatını imanına şahid kılandır. Çünkü şehitler, insanlık yarışını, hayır hasenat yarışını, cihad ve şecaat yarışını, teslimiyet yarışını kazananlardır.

Şehidler, dünyaya geri dönüp yine canlarını Allah'a kurban etme dışında cennetteki duaları kabul edilenlerdir. Eğer dava olarak birçok ilahi lütfa nail olduğumuzu fark ettiysek, bunu o aziz şehidlerin cennetteki dualarının kabulü olarak da okuyabiliriz. Allah-ü Teala, tüm şehidlerimizden razı olsun ve geçtiğimiz hafta bu kervana katılan Cafer kardeşimizin de şehadetini kabul etsin..

Ve hayattaki gayemiz Allah'ın rızası ise, şehadet için de çok umutsuz olmamak gerekir. Yazımızı Harise'nin şehadeti ile bitirelim.

Hicretten hemen sonra annesiyle birlikte Müslüman olan Hârise(ra), Resûl-i Ekrem(sav) tarafından Sâib b. Osman(ra) ile kardeş ilân edilmişti.

Hârise(ra), bir gün Hz. Peygamber(sav)'le sohbet ederken şehitlik mertebesine ulaşması için kendisine dua etmesini istemiş, Resûl-i Ekrem(sav) de bu isteğini yerine getirmiştir .

Yaşının küçük (15 yaşında) olması sebebiyle Bedir Gazvesi'ne savaşçı olarak katılamayan Hârise(ra), savaş alanının gerisinde bir su birikintisinden su içerken atılan bir okla isabet almış ve bu gazvenin ensardan ilk şehidi olmuştur.

Bedir'den Medine'ye dönülünce, annesi oğlunun durumunu sormak üzere Hz. Peygamber(sav)'e gelerek, “Eğer oğlum cennette ise sabreder, sevabını beklerim; değilse onun için var gücümle ağlarım” diye sormuş, Aleyhissalâtu vesselâm da:

“Ey Ümmü Hârise! Cennetin tek bir bahçe olduğunu mu sanırsın? Cennette bahçeler var. Senin oğlun ise, Firdevs-i a'lâ'ya kondu” buyurmuşlardır. Bunun üzerine kadın gülerek geri dönmüştür. “ [Buhârî, Cihad 14, Megâzî 9, Rikâk 51; Tirmizî, Tefsir, Mü'minun, (3173).]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.