Şehidler Kervanının Dört Aziz Şehidi

Şehidler Kervanının Dört Aziz Şehidi

Hayatlarını İslam davası uğruna feda eden şehidler emsal hayatlarıyla sonraki nesillere örnek oldular. Bu hafta da fedakârlıkları ve cesaretleriyle Müslümanların sevgisini İslam düşmanlarının ise düşmanlığını kazanan dört aziz şehidin örnek yaşantılarını

ŞEHİD ÖĞRETMEN İBRAHİM KIZMAZ HOCA

Aziz İslam şehidi İbrahim Hoca, 1 Ocak 1956’da Batman-Gercüş’ün Akburç (Kelehe) köyünde dünyaya geldi. İlkokulu kendi köyünde, ortaokulu Gercüş’te okuyan Şehid İbrahim Kızmaz, öğretmen lisesini okumak için gittiği Ergani’de Akıncı ve MSP gençliği ile tanışarak onlardan etkilendi. Ergani öğretmen lisesinden sonra Tepeüstü köyünde öğretmenliğe başlayan İbrahim Hoca, bu köyde kendini İslami ilimleri öğrenmeye verdi. Bu arada tanımaya başladığı İslam cemaatinin hidayet bahşeden nurlu güneşi onun da gönlünde parlayarak İslamî hizmetlerde aktif rol almaya başladı. Şehid İbrahim Hoca; cesaret, ilim, fedakârlık gibi tüm meziyetleri ile İslam’a büyük hizmetlerde bulundu. Muş Malazgirt’te iki sene öğretmenlik yapan İbrahim Hoca daha sonra Nusaybin’e bağlı Tepeüstü (Tılmınar) köyüne tayinini istedi. Yedi yıl boyunca bu köyde öğretmenlik yaptı. 1984 yılında Nusaybin’e gitti. 1992 yılında şehid edilene kadar burada öğretmenliğine devam etti.

İşte ailesi ve dava arkadaşlarının dilinden İbrahim Hoca;

Yakın arkadaşlarından Hacı Nevzat Arslan: İbrahim Hoca tam bir dava adamıydı. Ahlakıyla, cesaretiyle, ilmiyle köylülerin hayran kaldığı bir kişiydi. Köyde yaptığı hizmet ve yardımlarla kendini kabullendirmişti. Çocuklara hem öğretmenlik yaparak ders veriyordu hem de Kur’an dersi verip İslam’ı öğretiyordu. Hoca, gece gündüz kitap okurdu. Gençlere de çok okumalarını tavsiye ederdi. Köy imamından Arapça öğreniyor, kendisi de imama coğrafya, matematik dersleri veriyordu. Böylece Molla Cami kitabına kadar okudu. Bu kitap medreselerde Arapça alanında okutulan derslerin meşhuruydu.

Şehid İbrahim Kızmaz Hocanın eşi Sabahat Hanım: İbrahim Hoca ile iki yıllık evliliğimiz oldu. Benden önce Behiye Hanım ile evliydi. On beş-on altı senelik evliliklerine rağmen çocukları olmayınca Behiye Hanımın ısrarı üzerine Hoca benimle evlendi. Biz kendisinden çok memnunduk. Arkadaşları da en az bizim kadar ondan memnundu. Bana ve kumam olan Behiye’ye her zaman “Aman ha ufak bile olsa sesiniz çıkmasın, sesinizi yükseltmeyin” diye tavsiyelerde bulunurdu. Biz de tavsiyelerine uyardık, aramızda hiç bir problem çıkmazdı. Şüphesiz iki eş arasında adil olmak çok zor olduğu halde Şehid Hoca, bize adaletle muamele ederdi. Özellikle namazlarımıza dikkat etmemizi tavsiye ediyordu.

Yakın arkadaşı Mehmet Ali: Müslümanlara karşı halim ve selimdi. Müslüman kardeşi ne dese kızmazdı velev ki kendisine hakaret dahi yapılsa. Fakat din düşmanlarına karsı tavizsizdi. Kendisinin şairliği de vardı ve çok güzel şiirler yazardı. Genelde İslamiyet ve mazlumlar üzerine şiirler yazıyordu. Türkçe yayınlanan Hicret Bant Tiyatrosu’nu Kürdçe’ye çevirdi ve yönetmenliğini yaptı.

Yakınlarından H. Selim Tunç: İbrahim Hoca karşılaştığı insanlara selam verir, dertlerini dinlerdi. O kadar ilgileniyordu ki gününün çoğu yolda insanların dertlerini dinlemekle geçiyordu. Güzel ahlakıyla kendini herkese sevdirmişti.

Kız Kardeşi Aysel Hanım: Şehid edildiği dönem havalar çok soğuktu. Evinde odun ve kömür de yoktu; ama o “Kömürüm de odunum da olmasa, benim derdim bunlar değil, derdim Allah’ın davasıdır” diyordu. Allah yolunda her şeyimi vermeye hazırım dedikten sonra “Evet sıkıntı çekiyoruz, fakat öbür dünyada ferahlık bulacağız” derdi.

Ağabeyi Hacı Halil Kızmaz’ın dilinden şehadeti; Hoca, gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı tedbirli gezer ve yakınları onun tek başına bir yere gitmesine izin vermezlerdi. Hoca, şehid edilmeden önce birkaç gündür okula gitmiyordu. 06.01.1992 günü rapor almak için müdür ile görüşmeye gitti, fakat bu sefer yanında kimse yoktu. Çevredeki esnaflardan bir tanesi Hocanın tek başına olduğunu fark ederek kendisine düşmanlık besleyen PKK’lilere haber verir. Düşmanları 8 kişilik grupla okul önünde Hocayı yaylım ateşine tutar. Hoca, tek kişi olmasına rağmen belindeki tabancayı çıkarıp onlara karşılık veriyor, onlardan bir tanesini yaralayıp kendisi de orada şehid oluyor. Vücudundan 18 tane kurşun çıkarıldı. Allah’u Teâlâ şehadetini kabul etsin, bizlere de şehitlerin yolundan gitmeyi nasip eylesin.

ŞEHİD HAMZA DUMAN

Karacadağ’ın kahraman evlatlarından biri olan Şehid Hamza, Diyarbakır’ın Bellitaş (Xırbê Sitil) Köyü’nde dünyaya gelir. Hayvancılıkla uğraşan köy halkı 1990’lı yıllarda İslami dava ile tanıştıktan sonra PKK’nin belli hedeflerinden biri olur ve PKK tarafından tehdit edilir. Olayların büyüyeceğini fark eden köy halkı PKK’den gelebilecek baskınlara karşı yirmi dört saat köylerinin nöbetini tutmaya başlar. Köye adeta ambargo uygulanır. Bir gece vakti askerlerin köye girdiği haberi yayılır ve bütün köylülerin cami avlusunda toplanmaları istenir. Köy halkında büyük bir tedirginlik vardır. Kısa bir zaman sonra askerler arasında kadınların da olduğu görülür. Bunun üzerine bunların asker kılığına girmiş PKK’liler olduğu anlaşılır. Hedefleri Şehid Hamza’nın evine baskın yapmak ve kimi buldularsa vurmaktır. Şehid Hamza’nın evine doğru ateş açılır şehitde onlara karşılık verir. Biri kadın 3 kişiyi kayıp veren PKK köyden kaçmaya başlar. Bu olay köy halkının daha da çok kenetlenmesine vesile olur. Büyük bir imtihandan geçen köy halkı dinlerine ve İslami davaya daha sıkı bir şekilde sarılırlar. Yenilgiyi hazmedemeyen PKK, aradan iki yıla yakın bir zaman geçtikten sonra köye bir daha saldırır. Bu ikinci baskında da başarısız olur. Darbe üzerine darbe yiyen PKK, bir daha köye baskın yapma cesaretini kendinde bulamaz. Köy dışında suikastlarla intikamını almaya çalışır. Yine o dönemlerde kepenk kapatma eylemleri yapılır. Eylemlere katılmayan Diyarbakır’ın Şehitlik Semtinde Göçerler Market iki defa bombalı saldırıya uğramasına rağmen kepenklerini kapatmaz. 4 Ocak 1994 tarihinde marketi olası bir saldırıya karşı korumak için markete giden Şehid Hamza ateşe tutulur ve orada şehadet şerbetini içer.

ŞEHİD ALİ KARAKAŞ (KÜÇÜK ALİ)

Henüz on sekizinde mazlumca şehid edilen Ali, düşmanın yırtıcılığı ve Müslümanların mazlumiyetinin bir timsalidir adeta. Tıpkı Mısır’da Musa (as) gibi Firavun’un sarayında boy atmış bir gül. İnsanî hiçbir özelliği olmayan bir babanın oğlu… Her türlü imkanları ile küfre ve İslam düşmanlığına adanmış bir ailenin mensubu… Ve Ali gençliğinin mukaddimesinde hidayete vasıl olmuş, nazenin bir fidan… İslam’a hizmeti İslam düşmanlığına, davası ve dava kardeşlerini, ailesine tercih eden Ali… Ancak müminlerin kardeş olabileceğine şahit olmuş, babasına karşı kararlılık ve sabırla onurlu bir mücadele vermişti. İslam’a ve Müslümanlara karşı kin ve düşmanlıkları ile nam salmış aile ve akrabalarına karşı, imanın tadından aldığı coşku ile kendisini İslam’a adayan Ali’nin ailesi tarihin ender şahit olduğu bir şekilde Aliyi katletme kararı alır. Kendisine kurulan tuzaktan habersiz olan Ali, eve girer girmez babasının silahından çıkan kurşunlarla karşılaşır. Nurlu yüzünde beliren hayret ve hüzün dolu buruk bir tebessümle kardeşini seyre dalan Ali aldığı 8 kurşun yarası ile kanlar içinde yere yığılır. Daha mücadelenin baharında direnişin adı, lisanı olan, hastaneye kaldırılırken, yolda ruhunu teslim eder ve şehidler kervanına katılır.

ŞEHİD HACI ADEM AKIN

Şehit Hacı Adem Akın, 1932 yılında Mardin Mazıdağı’nın Arıköy köyünde doğdu. Kardeşleri arasında babasının en çok sevdiği çocuktu. Küçüklüğünden beri güzel bir ahlakla ahlaklanan Şehit Hacı Adem 15 yaşlarında evlendi. Evliliğinden bir yıl sonra babasını kaybeden şehid ailenin tüm yükünü yüklendi. Gençliğinde de ileriki dönemlerinde de merhameti, iyiliği ve samimiyetiyle ön plana çıkan şehit, köydeki dargınları barıştırır, ihtiyaç sahiplerine elinden geldiğince yardımlar ederdi.

1975 yılında köyde yaşanan bir husumet sonucunda kardeşleri ve ailesini alan Şehid Hacı Adem Mardin’in Kızıltepe ilçesine yerleşti. Burada küçük bir bakkal dükkanı açarak geçimini sağlayan Şehit Hacı Adem kısa zamanda sevilen ve sayılan bir insan oldu. Dükkanı her zaman arkadaşlarıyla dolu olan Şehid Hacı Adem’in, eve misafir getirmediği gün olmazdı. Dükkanı kapatıp eve gittiğinde yolu üstünde onu ‘Adem Baba geldi’ diye karşılayan mahalle çocuklarına elindeki eşyalardan verirdi. Gece namazlarını hiç kaçırmayan Şehit Hacı Adem, yılın her anında sünnet oruçlarını tutmayı ihmal etmezdi. Kardeşlerine de her defasında ilmi noktalarda telkinde bulunurdu. Eve bir televizyon aldığını söyleyen oğlu, babasının televizyon olan odaya asla girmediğini ifade ediyor. Hacca gitmek için iki yıl boyunca ailesiyle Anadolu bölgelerine çalışmaya giden Şehid Hacı Adem biriktirdiği paralarla Hacca gitti. PKK’nın Müslümanlara yönelik baskılarından sonra birçok Müslümanın yaşanan ambargodan dolayı evlere kapanmak zorunda kaldığı bir dönemde, kendisi asla eve kapanmadı ve her zaman dükkânına gidip çocuklarının rızkının temini için uğraştı. Şehadet şerbetini içeceği gün kendisi de bunu hisseden Şehid, 4 Ocak 1993 günü de oruçlu olarak dışarı çıktı. O gün dükkanı kapatıp eve dönen Şehid Hacı Adem, yolda iki PKK’lının silahlı saldırısına uğradı ve şehadet şerbetini içti. Yaşadığı bölgede o kadar seviliyordu ki o şehid olduğunda o ilçede yaşayan tüm insanlar ‘Babamız öldü’ diye ağıtlar yakıtı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.