şeytan işi pislik: içki

şeytan işi pislik: içki

İçki (hamr), Kur’an, sünnet ve icma-i ümmet ile haramdır. İçkinin haramlığı konusunda bir ihtilaf yoktur.

İçki (hamr), Kur’an, sünnet ve icma-i ümmet ile haramdır. İçkinin haramlığı konusunda bir ihtilaf yoktur. Şeriat koyucu (Allah ve Resulü), insanlar için koyduğu helal ve haramlarla beş temel esasın korunmasını amaçlamıştır. Bu temel esaslar ‘din, can, akıl, nesil ve mal’dır. Allah, bu esaslara zarar veren şeylerden, insanlığı men etmiş ve bu muzır şeyleri haram kılmıştır. İçki direkt veya dolaylı olarak bu beş esasa zarar veren büyük bir pisliktir.

İnsanın, mahlukatın içinde en şerefli, en kerim konuma getirilmesi, kendisini diğer yaratılmışlardan üstün kılan bazı özelliklerle nimetlendirilmiş olmasındandır. İnsana eşref-i mahlukat makamını kazandıran akıl ve aklı işletme ameliyesidir ki, o da insanı ilme ve amele ulaştırır. Allah, bu özelliklerinden dolayı insana yüce bir değer vermiştir. Ve insan, akıl ile ilmi koruduğu ve bunları hidayet hizmetkarı olarak kullandığı müddetçe kıymettardır.

Allah, maddi ve manevi boyutta aklın önüne set çekip, aklı işlevsiz bırakan her halden insanı sakındırmıştır. Akla sahip oldukları halde onu kullanmamayı, baktıkları halde görmemeyi, işittikleri halde kulak vermemeyi, Allah Teala maneviyatın büyük günahı olarak vahye konu yaptığı gibi, maddeten de insanda aklı örtüp devre dışı bırakan şeyleri büyük günah sayıp haram kılmıştır. İçki de aklı setredip, fonksiyonlarını devre dışı bıraktığından ve bizim bilip-bilmediğimiz başka (sağlık, suça itme, israf vs) hikmetler mucibince yasaklanmıştır.

İçkinin haram kılınışı tedricen olmuştur. İçki bir anda haram kılınmadı. İslam önce insanların gönüllerini ıslah edip sonra hayatlarını helal ve haramlarla tanzim etmiştir. İnsan tabiatı ürkektir; alışkanlıklarına, adetlerine dokunulunca uzaklaşır ve isyan eder. Bundan dolayı Allah Teala önce gönülleri hazırladı, sonra helal ve haramlarla yaşamları şekillendirdi. Allah içkiyi haram kılarken bunu bir ıslah metodu olarak pratize edip davetçilere örnek yapmıştır.

İçkinin haram kılınma süreci ilkin yüce Allah’ın onun haddi zatında güzel bir şey olmadığını beyan ederek başlamıştır: “Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem sarhoşluk veren içki ve hem de güzel gıdalar edinirsiniz.” (Nahl: 67) Bu nasstan anlaşılmaktadır ki üzümlerden ve hurmalardan içki yapmak güzel rızktan sayılmamaktadır. Bu ayetin inişinden sonra Hz. Ömer (r.a), Resulullah (sav)’a gelerek içki hakkındaki hükmün Allah tarafından bildirilmesi isteğinde bulunur.

Bunun üzerine yüce Allah şu ayeti indirdi: “Sana şarap ve kumar hakkında sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür.” (Bakara: 219) Gerek şeriata ve gerekse akla göre zararı faydasından daha büyük olan şeyler haram olmalıdır. Bu nedenle sahabelerin bir çoğu bu ayetin nazil olmasından sonra içkiden vazgeçmişlerdir.

Bir gün Abdurrahman b.Avf bir ziyafet vermiş, ashab-ı kiramdan bazıları da bu ziyafette hazır bulunmuşlardır. Yemekte içki de içmişlerdi. Akşam namazının vakti girince içlerinden birisi imam olmuş ve namaz kılarken “kafirun” suresini yanlış okumuştu. Bunun üzerine içkinin çoğu zaman içilmesinin haramlılığını ifade eden ayet gelmiş ve yüce Allah sarhoş iken namaza yaklaşmayı haram kılmıştır: “Ey iman edenler! Siz sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar…namaza yaklaşmayın.” (Nisa: 43) Bu ayetin hükmü gereği mümin olan bir kimsenin namaz vakitleri yaklaştığı zaman içki içmekten kaçınması, gün boyu ve gecenin ilk saatine kadar sarhoş olmaması gerekiyordu ve böylece içkiye alışan kimse ondan vazgeçmeye alışmış oluyordu.

Yine bir gün Utbe b. Malik (r.a) evlenme ziyafeti vermişti. Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a) da oradaydı. Deve eti yediler, içki içtiler, sarhoş olunca da asalet iddiasında bulundular.Sa’d bu konuda kavmini öven ve Ensar’ı hicveden bir şiir okudu. Ensar’dan birisi buna kızarak Sofradaki bir deve kemiği ile onu yaraladı. Sa’d da durumu Resulullah (sav)’e şikayette bulundu.

Bunun ardından içki içmeyi kesin biçimde haram kılan ayet nazil oldu: “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” (Maide: 90,91)

Bu son ayetle şarab yani içki, haramlık ifade eden lafızların en açığıyla haram kılınmıştır. Yüce Allah burada içki içme cürmünü Allah’ı bırakıp da putlara kurban kesme cürmüyle yan yana ifade etmiş ve içkiyi pislik yani bizzat başlı başına zarar olarak nitelemiş ve içkinin şeytan işi olduğu şeklinde vasıflamada bulunmuştur. Zira içkide sadece nefret edilen nitelikler vardır. Fakat şeytan onu hoş gösterip süslediği için insanlar içkiyi sevmektedirler.Yüce Allah bundan kaçınılmasını emretmektedir. İçkinin insanı yüce Allah’ı zikirden alıkoyacağını beyan etmiş ve ifadesini şu ibareyle bitirmiş; “Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” Bu son ifade soru biçimindedir, ancak içkiden vazgeçmeye çağrı ve onu bırakmayana azarlama niteliği taşımaktadır. Kur’an-ı Kerim’in bütününde haram kılıcı nassların arasında bu güçte haramlığı güçlü ifade eden başka bir ayet daha yoktur. (M.Ebu Zehra, İslam Hukukunda Suç ve Ceza)

“Ayette kin ve düşmanlık ekme eylemi, içkiye ve kumara izafe edildi. Çünkü bu iki zarar, onların açık sonuçlarıdır. İçki içmek sinir sistemini kontrolsüz bir hareketliliğe sevk eder. Bunun sonucunda akıl bulanır ve asabi heyecanlar ön plana çıkar. Eğer bu heyecan kabarması öfke biçiminde ortaya çıkarsa, sarhoşun işlemeyeceği hiçbir cinayet yoktur.

Eğer bu heyecan kabarması şehvet ve hayvanlık biçimine bürünürse, her türlü alçaklık, iğrençlik sarhoşa cazip gözükür. İçki içmenin yaygın olduğu toplumlarda işlenen cinayetlerde ve çeşit çeşit iğrençliklerde içkinin en büyük faktör olduğunu, istatistik veriler ortaya koymaktadır.” (Tefsir’ül-Mizan c.5)

Basın yayını takip edenler, Allah’ın haram kıldığı içkinin ne derece suçların kaynağı olduğu hakikatini çok iyi görüp anlamaktadırlar. Sarhoş sürücülerin neden olduğu kazalardaki ölümler, sarhoşların kavgasından geriye kalan cesetler, eve sarhoş giden eşlerin birbirlerini öldürmeleri, uyuşturucuya bulaşmış gençlerin intiharla sonuçlanan bunalımları, uyuşturucu müptelalılarının tecavüzüne uğrayan çocuk ve kadınlar… kronikleşmiş günlüğüyle gazete ve televizyon haberlerinden eksik olmamaktadır. Rabbimiz rahmet edip bizlerin hayatlarını karartan haramların tümünü bildirmiş, dünya ve ahiret huzurumuzun onlardan uzak durmamızda olduğunu belirtmişken, haramları inatla işlemek, cennetleri cehennemlere çevirmek niye?

İçkinin ve onunla birlikte ayette sayılan kötülüklerin şeytan işi olmaları demek, bu kötülüklerin şeytana özgü işlere dayanıyor olmalarıdır. Şeytan, kendi hegemonyasını ve Allah’tan uzaklaşmayı bu vasıtaları kullanarak gerçekleştirir ki; bu vasıtalar insan nefsinin meftunu olduğu şeylerdir. Şeytan, haram olan bu şeyleri insanlara süsleyerek insanları Allah’a ibadet etmekten alıkoyduğu gibi insanlar arasında kargaşa çıkartıp kin ve düşmanlık oluşturur.

Zamanın insi şeytanları da, genellikle kurmuş oldukları düzenlerinin bekası için insanları içki, kumar, haram eğlence gibi oyalayıcı çirkefliklere sürükler ve bunlarla insanların düşünme istidatlarını köreltirler. Düşünmeyen, aklı işletmeyen insan, mevcut sistemdeki yanlışların izalesi, doğruların mücadelesi gayretinde olmaz. Bu da sistemlerin bekası için istenilen insan tipi.

Sarhoşluk veren içkinin her türlüsü ismi ne olursa olsun haramdır. Bu konuda mezhepler arasında ihtilaf yoktur. “Sarhoşluk veren her şey, içkidir. Sarhoşluk veren her şey haramdır.”(Müslim) “Su ve ekmek olsa dahi sarhoş edici özelliği olan hiçbir şey helal değildir.” (Nesai) Hanefilerle cumhur arasında varolan ihtilaf ise sarhoşluk verici içkilerin haram olup olmadığında değildir. Ancak sınıflandırma konusunda ihtilaf etmişlerdir. Cumhur, sarhoşluk verici her içkiyi hamr sözcüğü kapsamında değerlendirmiş ve bunların içimine hadd cezası uygulanması gerektiğini söylemiştir. Ebu Hanife ise sadece üzüm şirasından yapılan şarabın hamr olduğunu ve bunu içenlere hadd uygulanması gerektiğini, diğer sarhoşluk verici şeylerin de haram olduğunu fakat hadd uygulanmaması gerektiğini belirtmiştir. İçki içene uygulanan hadd cezası Ebu Hanife ve İmam Malik’e göre seksen, İmam Şafi ve İmam Ahmed’e göre kırk sopadır.

Sarhoşluk veren bir şeyin çoğu gibi azının da içilmesi haramdır. Ayrıca içkinin ilaç olarak kullanılmasını da Resulullah (sav) menetmiştir. İmam Ahmed’in rivayetine göre Resulullah (sav) Ümmü Seleme’nin yanına girer. Ümmü Seleme, bir çömlek içine nebiz yani şıra basmıştır.Reulullah (sav) “çıkar onu” der. Çıkarırken nebizin köpük atmış olduğunu görür. Ümmü Seleme’ye sorar: Bu nedir? Ümmü Seleme der ki; filanca kadın karnından şikayet ediyordu. Ben bu nebizi onun için yaptım. Resulullah (sav) bu cevabı aldıktan sonra küpü ayağıyla devirir ve kırar, ardından: “Yüce Allah haram kıldığı nesnelerden şifa yaratmamıştır” buyurur.

İslam, haram işlemeyi menettiği gibi, harama götüren yolları da menetmiş ve harama vesile olan kimseleri de işlenen günaha ortak kılmıştır. Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: “Yüce Allah, içkiye, onu içene, sunana, satana, satın alana, onu sıkana, sıktırana, taşıyana ve kendisine taşınan kimseye lanet etsin.” (Müslim, Ebu Davut)

Allah’ın razı olduğu kul olma duası ile…

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.