Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz?

Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz?

Şimdi eli kalem tutan, az çok ne olup bittiğini anlayabilecek bir zekâ ve vicdanı olduğunu düşünen birisi olarak, başta Başbakan olmak üzere bütün AKP'li yöneticilere soruyorum! Bizler, bu halkın seçimleriyle alay edercesine, seçilmiş hükümeti ve Başbakan

Gezi’ci darbe girişimi, hepimiz için ciddi kırılmalar yarattı. Bu süreçte, hayatımızdan birçok insanı çıkarttık, birçok insanla ilişkilerimizi gevşettik, kimiyle yakınlaştık, kimiyle uzaklaştık. Zira darbe girişimi süreci, ülke tarihinde, geçmişte benzerini defalarca yaşadığımız bir kara leke olarak yerini almakta gecikmemişti.

Uluslararası finans güçlerinden, AB ve ABD’ye kadar ve ülke içinde onların yansıması olan medya ve finans kuruluşlarına kadar destekçileri olan bir “beyaz Türk” darbesi girişimi ile karşı karşıyaydık. Kemalist, solcu, liberal, hazcı tek ortak özellikleri “seküler modern oluşları” olan birçok kesim kol kola girerek, mevcut hükümete ve Başbakan’a yönelik darbe girişimi başlatmıştı. Mısır’da paralel olarak sürdürülen girişim darbe ile sonuçlanmış, Türkiye’de yapılmak istenenin bir benzeri Mursi ve İhvan için yapılmıştı.

Bütün bu girişimler, dünyaya yeni bir söz söyleme imkânı olan “Müslüman” dilini kesmeye yönelik seküler darbeler olarak tarihe, sadece Batılı “demokrasiler” için değil, aynı zamanda onların yerel “temsilcileri” için de bir kara leke olarak geçecekler. Zira bütün bu olup bitenler, Batı demokrasisi denen şeyin içinin, özellikle dindarlar söz konusu olunca ne kadar boş olduğunu gösteriyordu bizlere.

Gezi’ci darbe girişimi, yarattığı derin yarıkla insanları fayın iki yakasına taşıdı. Bir yanda ortalığı yakıp yıkan ve ne olursa olsun Başbakan’ı devirmeye yönelik çabalardan vazgeçmeyenler, öte yanda ise seçiminin namusuna sahip çıkanlar… AKP, bu süreçte, belki de kendi seçmen kitlesinden de fazla bir destekçiyi etrafında toplamayı becerdi.

Bu süreçte yazdığımız yazılarda sıklıkla söylediğimiz bir şey vardı: AKP, gerek hükümet olarak, gerekse de belediyeleri veya AKP’ye yakınlık duyan medyalar aracılığıyla, devlet imkânlarını sanıldığının aksine genellikle Kemalist, sol kültür / sanat mafyasına aktarıyordu. AKP döneminde devletten en fazla destek veya ödül alan tiyatrocu, sinemacı, yazar, çizere vs. bakınca, bu insanların genellikle kültür / sanat mafyası adını verdiğimiz, hükümetler değişse bile hiç değişmemiş yerleşik bir gücün mensuplarından olduğunu anlamak hiç zor değil. Burjuvatik sol / Kemalist diyebileceğimiz bu insan çiftliği, o çiftliğe genellikle kendi “fikirleri” dışında pek kimseyi dâhil etmediği hâlde, değişen ve genellikle fikren kendilerine “uzak” görünen tüm hükümetlerden en fazla desteği alagelmişlerdi. AKP dönemi de bu konuda istisna oluşturmamıştı. AKP’ye yakın medyada kültür / sanat / sinema alanlarında çalışanlara, ya da Kültür Bakanlığı’ndan en fazla destek alanlara baktığımızda, bu insanların pek çoğunun gezi olaylarında kışkırtıcılar olarak başı çektiklerini görmek, hepimiz için yeni bir dönemin başlaması gerektiğine yönelik bir ders ve ibret vesikası oluyordu.

Gerek Başbakan, gerekse de AKP içinden yöneticiler, gezi’ci darbe girişiminden gerekli dersleri aldıklarını ima eden açıklamalar yapıyorlardı. Bu ülkede medya ve kültür / sanatta artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini AKP de anlamış gözüküyordu! AKP’ye yakın ya da kimliğiyle Müslüman veya muhafazakâr olarak adlandırılan basın kuruluşları ile kurum ve kişiler, gezi’ci darbe girişiminden sonra, artık destek verecekleri insanlara özellikle dikkat edeceklerdi. Bizim olan bitenden anladığımız buydu. En azından bu darbecileri beslemekten vazgeçmeliydi AKP ve “Müslüman” kesim. Mesela uyduruk bir marangoz çerçevesine, sırf bir Kemalist sanatçıya yaranacak diye yüz yirmi beş bin dolay para sayan “Müslüman” iş adamlarının haberlerini görmeyecektik bundan sonra! “Müslüman’ın” Kemalist / sol / liberal ile imtihanının başka bir boyuta evirileceği beklentisi içindeydik.

Gezi’ci darbe girişiminin bir “Bodrum tatili arası” verdiği bugünlerde, ortalık biraz sakinleşmişken, Ramazan-ı Şerif’in de araya girmesiyle olan bitenin bıraktığı tortularla birlikte, ders alınıp alınmadığını da görme fırsatımız olacaktı elbette. Çok fazla beklememiz gerekmedi. AKP İstanbul İl Başkanlığı’nın iftarında ve diğer AKP iftarlarında gördüğümüz bir şey, bize tarihin yine tekerrür edeceğini ibretle gösterecekti! “Tarih tekerrürden ibarettir diyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi?” diyen Mehmet Akif’in sözünü aklımıza getirecek ibretlik bir manzara vardı ortalıkta. Daha gezi’ci darbe girişiminin kanı kurumadan, o darbe girişimini bizatihi “yönetmiş” Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni dâhil, geziye aktif destek vermiş iş adamı ve “sanatçı” bir sürü insanın AKP iftarlarında arzı endam ettiğini görmek hepimiz için yeni bir sabır testi anlamına geliyordu!
O hararetli gün ve gecelerde, sabahına Başbakan’ı devireceklerini, hatta asacakların düşünen, bunun için her türlü provokasyon ve planı yapanlar, Başbakan’a diktatör diyenler, gezi olaylarında yol kesenler… Birçok gezi’ci darbeci iftara davet edilmişti; ama bu süreçte Başbakan’a diktatör diyenlere, kendi canını siper ederek, namusuyla, cesaretiyle karşı çıkan kimseler o iftarlarda yoktular. AKP yine kendisine en çok vurana en büyük saygıyı göstermekte kusur etmemişti! Yine ders almamış; ders alabileceği yönünde yeşeren umutlarımızı tekrar çöp kutusuna atan bir davranış göstermekten utanmamıştı!
Şimdi eli kalem tutan, az çok ne olup bittiğini anlayabilecek bir zekâ ve vicdanı olduğunu düşünen birisi olarak, başta Başbakan olmak üzere bütün AKP’li yöneticilere soruyorum! Bizler, bu halkın seçimleriyle alay edercesine, seçilmiş hükümeti ve Başbakan’ı zor kullanarak devirmeye çalışan gezi’ci darbecilere, birçok tanıdığımızı karşımıza alarak namusumuzla karşı dururken hata mı ettik? Gezi’ci darbeye destek verdikleri için 10-15 yıllık arkadaşlıklarımızı, geriye bile bakmadan bir kalemde silerken, sizden birazcık duruş namusu bekleme hakkımız yok mu? Hayır! “Biz politikacıyız, her kesime kucak açmak zorundayız” gibi savunma biçimlerine karnımız tok artık! Başbakan’a küfreden, basında açıkça diktatör diye aşağılayan ve gezi’ci darbe girişiminin finans ve medya ayaklığını oluşturan insanların veya kurumların temsilcilerinin sizin davetlerinizde ne işi var diye sorma hakkımız yok mu?

Başbakan ve diğer AKP yöneticileri, her konuşmada gezi’ci darbe girişiminin medya ve finans ayaklarından şikâyet ederken, kendilerine sanatçı diyen bir sürü insanın bu darbe girişimine destek vermesinden şaşkınlık duyarken, bizler bütün bunların AKP’nin onlara yaptığı “pozitif ayrımcılıktan” olduğunu söyleyegeldik! AKP, Koç grubu ve medya ve kültür / sanat mafyası dâhil, tam da on bir yıldır en çok besledikleri tarafından vuruluyordu gezi’ci darbe sürecinde. Bu süreçte Cemaat dâhil, gezi’ci darbe girişimi karşısında hiç de ahlâklı tavır alamamış topluluk ve kurumların, Başbakan’a açıkça diktatör diyen temsilcilerinin o iftarlarda ne işi vardı hakikaten? Ve size açıkça destek vermiş bir sürü insan neden hâlâ adam yerine konup da iftarlarınıza çağrılmıyor? Hayır, herhangi bir siyasi partinin iftarına gitmeyecek kadar duruşunun namusuna aşırı düşkün insanlar, zaten davetlerinizi kabul etmezler o ayrı; ama en azından içlerinden kabul edecek bazılarının da o iftarda olması gerekmez miydi? Mesela Başbakan’a diktatör diyen cemaatçi “yazara” karşı, TV’de, bir sürü kesimi karşısına alma pahasına canını siper edercesine cesurca Başbakan’ı savunan insanlardan bazılarını orada görsek olmaz mıydı? Üstelik diktatör diyenleri çağırmışsınız! Daha darbe girişiminin kanı kurumadan yaptığınız bu omurgasızlık ayıp değil mi?

Benim bu omurgasızlıktan anladığım şu: AKP, tam on bir yıldır yaptığı gibi, nasılsa “cepte” olan insanları es geçerek, hâlâ “kalbi AKP’ye ısındırılacaklar listesinden” hareket ediyor. Anladığımız kadarıyla yine rantlar onlara aktarılacak, yine “sanatçı” kontenjanından devlet imkânlarını sömürecekler aynı kültür / sanat mafyası mensuplarından olacaklar! Gezi olaylarında yol kesecek ve ortalığı savaş alanına döndürecek kadar gözü dönmüş olanlar gelip Başbakan’dan özür dileyecek, elini öpmeye çalışarak bir sonraki darbe girişimine kadar “nedamet getirecek!” ve iş bitecek öyle mi? Ve yine bu ülkenin asıl namusu olan ve kimseden bir beklentisi olmadan, ahlâkıyla, aç kalmayı bile göze alarak, bu ülkenin geleneğinden yararlanarak bir şeyler üretmeye çalışan ve darbe girişimlerine de canını hiçe sayarak karşı çıkacak olan insanlar parya muamelesi görecekmiş demek ki! Hayır, gezi’ci darbe girişimi bitmedi ve muhtemelen Ağustos ayında tekrar harlanacak o ateş. Ve biz yine, herhangi bir parti ya da kişiye bakmadan, ilkelerimiz için karşı çıkacağız o darbe girişimlerine. Bir beklentimiz olmadan. Ama siz yine, darbecilerin listesini verip, sonra onlarla kol kola iftar yemekleri yapacaksınız ve tarih bin defa hiç utanmadan tekerrür ettirilecek!

Merak ediyorum cidden. Başbakan ya da başka bir AKP yöneticisi açıkça cevap verirse de sevineceğim. Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz?

TIMETURK / Enver Gülşen

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.