Sorularla Fıkıh İnzar Dergisi

Sorularla Fıkıh İnzar Dergisi

Bugüne kadar finans kurumlarının İslamdaki yeri hakkında çok kişiye soru sormama rağmen beni rahatlatacak açıklayıcı bir cevap alamadım. Bu yüzden sizden istirhamım bu konuda tatminkâr bir cevap vermenizdir.

Soru: Bugüne kadar finans kurumlarının İslamdaki yeri hakkında çok kişiye soru sormama rağmen beni rahatlatacak açıklayıcı bir cevap alamadım. Bu yüzden sizden istirhamım bu konuda tatminkâr bir cevap vermenizdir.

Buhari ve Müslim’in rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerif’te Allah (cc)’ın Resulü şöyle buyurmuştr: “Helal belli ve açıktır, haram da belli ve açıktır. Helal ve haram arasında şüpheli şeyler vardır. Çoğu insanlar onları bilmezler. Kim kendini şüpheli şeylerden muhafaza ederse o, dinini ve ırzını eksikliklerden muhafaza eder. Kim de şüpheli şeylere girerse, hayvanlarını ekin kenarında otlatan ve her an ekine girme riski olan çoban gibidir. Her an harama girmesi söz konusudur.”

Yine İmam Ahmed ile Darımi’nin rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur: “Fetvayı kalbinden al. Doğruluk ve iyilik odur ki kişinin kalbi (gönlü) ve nefsi (vicdanı) onunla mutmain olur (rahat eder). Günah ve kötülük ise, insanlar sana fetva verseler dahi gönülde tereddüt meydana getirendir. Gönlün ve vicdanın mutmain olmadığı, rahat olmadığıdır .

Yine Tirmizi ve Nesai’nin rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur: “Sana şüpheli görünenleri bırak. Şüpheli olmayanlara yönel.”

Hz Ömer (r.a.) buyuruyor ki: “Biz, faize girmemek için helalın onda dokuzunu terk ederdik.”

Dolayısıyla bize soru soran kardeşimize şunu diyoruz: Madem size verilen cevaplar kalbinizi tatmin etmiyor, yukarıdaki hadisler de göz önünde bulundurularak siz, gerçekten takva sahibi olmak ve şüphelerden uzak, helal bir mala sahip olmak istiyorsanız, şüpheli şeylerden uzak durunuz. Yüce Allah (cc) sizi de bizi de ve bütün Müslüman kardeşlerimizi de cehennem ateşinden korusun. Amin. (Fethülbari-1/104, Cevahir-i Erbain Şerhi-112, 255)

Soru: Benim kızımın doğum gününde Mevlid-i Şerif versek, hediyeleşsek ve ilahiler eşliğinde kutlasak dinen bir sakıncası var mıdır?

Hadis imamı olan Hâkim, sahih olarak rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif’te Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah (cc), kitabında neyi helal etmişse o helaldir ve neyi haram etmiş ise o haramdır. Sükut edip açıklamadıkları ise sizin için affettiklerindendir (helaldir).” Daha sonra Rasulullah (as): “Allah’ın (cc) sizin için affettiklerini kabul ediniz. Yüce Allah (cc) hiçbir şeyi unutacak değildir.” Dedikten sonra şu ayeti okudu: “Rabbin hiçbir şeyi unutacak değildir.” (Meryem Süresi 64. Ayet)

Bu hadisi naklettikten sonra diyoruz ki: Hükümler genel olarak beş tanedir. 1-Farz 2-Sünnet 3- Haram 4-Mekruh 5-Mubah

İnsanların doğum kutlamaları farz değil, sünnet değil, haram değil, mekruh da değildir. Çünkü kerahet üzerine elimizde bir delil yoktur. Geriye helal ve mubah olması kalmıştır. Nitekim mubah ve adettir. Nasıl ki yemek yiyene “Afiyet olsun”, su içene “Şifa olsun”, banyo yapana “Sıhhatler olsun”, namaz kılana “Allah (cc) kabul etsin” deniliyor. Bunlar ve benzerleri adetlerdendir. Adet ve örfler, Şeriatın herhangi bir nassına (ana kaynağına) ters düşmediği müddetçe mubah sayılır.

Bazıları mubah şeyleri sevap ve ibadete çevirir. Soru soran kardeşimizin, kızının doğum gününde ilahiler söyletmesi ve mevlid okutup salavat getirmeleri vb. durumlar gibi. Bazıları ise mubahları harama çevirirler; Doğum günlerinde kadın ve erkeklerin birlikte eğlenip içki içmeleri, gayri müslimlerin yaptıkları gibi başka eğlenceleri yapmak vb. durumlar gibi. Mühim olan; Hal ve hareketlerimizde Kur’an ve Sünnet’e ters düşmemektir. Her şeyin en iyisini bilen Yüce Allah (cc)’dır.

Soru: Sarhoş haldeyken ölen kişiye “Kâfir” diyebilir miyiz?

Malumdur ki içki hakkında çok ayet ve hadis zikredilmiştir. Hadislerin bazılarının zahirinden, içki içen ve tövbe etmeden ölen veya içip de sarhoş olarak ölen kişinin kâfir olarak ölmüş olduğu anlaşılmaktadır. Bu hadislerden birisi, İbni Abbas’tan (r.a.) rivayet edilmiştir. İbn-i Abbas şöyle demiştir: İçki hakkındaki ayet nazil olup içkiyi haram ederken, ayetin sonunda şöyle denmektedir: “Kim Allah’ın(cc) sınırlarını aşarsa ebediyen ateşte kalır” (Nisa:14) Sahabeler durumu bir birlerine haber verirlerken demişler ki, “İçki, şirkin eşdeğeri haline gelmiştir.”

Yine imam Nesai, İbni Ömer’den (r.a.) rivayet ediyor ki, Rasulullah (as) buyurmuştur ki: “Üç kişi üzerine cennet haram olmuştur. 1-Anne-babasına itaatsızlık eden 2-İçki içmeye devam eden 3-Deyyus olan (yani namusunu başkalarına peşkeş eden).

Başka bir hadiste de İmam Müslim, Ebu Hureyre’den (r.a.) Rasulullah’ın (as) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Zina yapan, zina yaptığı anda Mü’min değildir. Hırsızlık yapan, hırsızlık yaptığı anda Mü’min değildir. İçki içen, içki içtiği anda Mü’min değildir.”

Başka bir hadiste de Taberani, Ebu Hüreyre’den (r.a.), Rasulallah’ın (as) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “İçki içmeye devam eden, putperest gibidir.”

Zina eden, içki içen vb. üzerine İmam Nevevi (r.a.) bir izahat yapmıştır. Şöyle ki; Bu hadisin manasında âlimler ihtilaf etmişler. En sahih ve makbul mana, muhakkiklerin dedikleri manadır. Muhakkikler, hadislerdeki “Mü’min değildir” metinlerini, “yani kamil mümin değildir” şeklinde anlamlandırmışlardır. Yoksa bu haram şeylerle imanın aslı gitmiyor. Tıpkı

“Ahiret hayatından başka hayat yok” “Yararlı ilimden başka ilim yok” cümlelerinde de “Ahiret hayatından başka kamil bir hayat yok” “Yararlı ilimden başka kamil ilim yok” anlamlarında olduğu gibi. Bu hadisler, bu şekilde anlamlandırılmazsa diğer hadislerle çelişecektir. Ebuzer (ra), Rasulullah’tan (as) şöyle rivayet etmektedir: “Kim “La İlahe İllallah” derse, zina da yaparsa, hırsızlık da yaparsa cennete girer.”

Başka bir hadiste Ubade Bin Samit (r.a.) diyor ki: Biz Rasulullah’a (as), zina yapmama, hırsızlık yapmamak, içki içmemek vb. üzerine bey’at ettik. Daha sonra Rasulullah (as) buyurdular ki: “Sizden kim bunlardan bir günahı işlerse ve dünyada Allah (cc) ona bir azap verirse o azap ona kefaret olur. Eğer dünyada cezasını görmezse Allah(cc)’a kalır. Dilerse azap eder, dilerse affeder.” Ayrıca Yüce Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de: “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun dışında, dilediği kişileri bağışlar. (Nisa:116)

Bir de Ehl-i Hak icma’ etmişler ki katl (adam öldürme), zina, içki ve benzerleri büyük günahlardandır. Onlarla kâfir olunmaz.

Ancak bu günahların sahipleri Yüce Allah’ın (cc) meşiyeti altındadırlar. Dilerse ceza verir, sonra cennete koyar veya affeder, hiç cehenneme atmaz.

Elhâsıl içki içene, içme anında veya sarhoş olarak ölürse kâfir denilmez. Yalnız bunu unutmayalım, Üstad Bediuzzaman’ın (r.a.) dediği gibi: “Her bir günahta küfre gidecek bir yol vardır.” Allah muhafaza içki içenlerin çoğu başka şeylerle kâfir olabiliyorlar. Küfürlü kelimeler ağızlarından düşmüyor. Bunun için içki içen ile ilgili Rasulullah (as) sahih bir hadiste şöyle buyurmaktadır: “İçki, kötülüklerin anasıdır.” Yani içki içenler, çoğunlukla başka bir günahı işlemekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Her şeyin en doğrusunu bilen Yüce Allah(cc)’tır. (El-Kebair Sayfa 96, Sahihi Müslüm Şerhi C/2 Sayfa-41)

Soru: Ben Şafii Mezhebine göre amel etmekteyim. On yıl önce komando olarak askerlik yaptığım sırada, şartlar çok zor olmasından dolayı 17 gün Ramazan orucunu tutamadım. Şu ana kadar bunun için herhangi bir şey yapmış değilim. Şu anda tutamadığım bu orucun telafisi için ne gerekiyorsa yapmak istiyorum. Ayrıca, bu konuda sadece Şafii mezhebine göre mi amel etmem gerekiyor, yoksa diğer mezheplere göre de amel edebilir miyim? Edebileceksem diğer mezheplere göre bu sorunumun hükmü nedir? Beni bu konuda aydınlatırsanız memnun olurum.

On yıl önce orucunu yiyen ve kaza imkânı olduğu halde kaza etmeyen kardeşimiz, Şafii mezhebine göre 17 (on yedi) gün orucunu kaza eder. Aynı zamanda bu orç aıy üzerinden mazeretsiz olarak seneler de geçtiği için kaza etmenin yanında kefaret olarak fidye de vermektir. Fidye miktarı; Her bir gün için bir avuç buğdayı bir veya birkaç fakire verecek. Ayrıca İmam Şafii mezhebinin en sahih görüşüne göre, kaç sene geçmiş ise o kadar fidye verecektir. Yani 17 gün için on sene geçmişse 170 (yüz yetmiş) avuç buğday verecek ve 17 gün orucunu da kaza edecektir. Ya da her bir gün için bir fakire bir öğün yemek verebilir. Bu şekilde inşallah Yüce Allah (cc) tövbesini kabul edecektir.

İmam Malik ve İmam Ahmed de aynı şekilde görüş bildirmişlerdir. Ama İmam Ebu Hanife; “kasıtlı olarak orucunu yiyen, birinci gün için 60 gün kaza eder, başka günler için birer gün kaza eder” şeklinde görüş bildirmiştir. Bazı âlimler ise sadece kaza eder, kefaret olarak fidye vermesine gerek yok” bildirmşlerdir.

Soru soran kardeşimiz, Şafii mezhebine mensup olduğuna göre ve bu konudaki Şafii Mezhebinin görüşünde de ciddi bir sıkıntı olmadığından başka mezheplere göre amel etmesine gerek yoktur. 17 gün kaza yapsın ve 170 avuç buğdayı da fakirlere versin. Bir avuç buğday yerine bugünün şartlarına göre bir fakire bir öğün yemek vererek de karşılayabilir. Her şeyin en doğrusunu bilen Yüce Allah(cc)’tır. (Muğni El-Muhtaç 2¬/188, Bidayet El-Müctehid 1/309)

Soru: Kur’an-ı Kerim’i sadece gözlen takip edersek hatim olur mu?

Kur’an-i Kerim’i okumak, harflerin ses ve mahreçlerini ve şeddeleri çıkarmakla olur. 0kuyan kişi namazdaysa, en az kendi sesini işitecek bir şekilde okumalıdır. Namazda fatihayı sadece kalbinden okusa veya yazılı bir sayfayı göz ile takip etse namazı olmaz. Çünkü Kur’an-ı Kerim Kıraati: Harflerin şekil ve mahreçlerine göre seslendirilmesidir. Başka bir ifadeyle; Sesin, harflerin özellik ve mahreçlerine göre çıkarılmasıdır. Yani Kur’an-i Kerim tilavetinde mutlaka ses olmalıdır ve çıkarılan bu ses, bir engeli yoksa en az okuyanın duyabileceği kadar olmalıdır. Kur’an-i Kerim’i, sadece kalbinden geçirmek veya sadece gözle takip etmek kıraat sayılmadığından cenabetli olan kişi, hayız (aybaşı adeti) veya nifas (lohusa) halinde olan bayanlar sadece kalpleriyle Kur’an-i Kerim’i okuyabilirler veya sadece gözleriyle Kur’an-ı Kerim’i takip edebilirler, başkasından dinleyebilirler. Bundn dolayı sevap da kazanırlar. Çünkü bu şekildeki bir okuma “Kıraat” sayılmaz.

Hatta bazı âlimler: “Eğer bir şahıs başkasına ücretle Kur’an-ı Kerim’ı okutursa okuyan kişinin talaffuz (harflerin mahreçlerini açıklayacak şekilde sesli okumak) ederek okuması şarttır” diye fetva vermişlerdir. Her şeyin en doğrusunu bilen Yüce Allah’tır (cc). (El-Ezkar 31, Muğni El-Muhtaç 1/149, El-İhtiyar 1/16, İhya 1/285, İbni Abidin 1/172)

Soru: Ben yıllar önce kul hakkı yemiştim. Şimdi o kul hakkını ödemek istiyorum. Ama hakkını yediğim insanı bulamıyorum. Bunun için ben bu kul hakkını nasıl ödeyeceğim, ne yapmam gerekir?

İmam Buhari, Rasulullah’tan (as) naklettiği bir Hadis-i Şerifte Rasulullah (as) şöyle buyurmaktadır: “Her hangi bir bedenin eti haramdan meydana gelmiş ise o beden ateşe daha layıktır.” Başka bir rivayette ise “O beden cennete girmez” diye fermanda bulunmaktadır.

Dolayısıyla haram yemiş kişinin üzerine tevbe vaciptir. Tıpkı diğer günahlardan tevbe vacip olduğu gibi. Tevbenin şartları: 1-Pişman olmak, keşke yapmasaydım vb. demek. 2- Yapmış olduğu o günahtan hemen uzaklaşmak. 3-İleride bir daha böyle bir günaha bulaşmayacağına karar vermek ve bunun için azimli olmak. 4- Eğer yaptığı günah kullarla ilgili ise ve hak sahibini tanıyorsa ya mallarını geri vermek ya da helalleşmek lazımdır.

Eğer malın sahibini tanımıyorsa veya mal sahiplerinin çoklğundan dolayı hepsini bulup haklarını vermek imkânsız ise o durumda; eğer getirdiği malın kendisi duruyorsa o malı, yok eğer o mal mevcut değilse o miktardaki malı toplumun genel yararı için olan yerlere vermesi gerekir. Örneğin; Camiler, yollar, köprüler, sular, medreseler veya fakirlere verecektir. Eğer mal sahibi sonradan ortaya çıkarsa yine ya hakkını verecek ya da helalleşecek. Aynı zamanda mal sahibinin hakkı boynunda kalmaması için daima mal sahibine dua etmesi iyidir. Her şeyin en doğrusunu bilen Yüce Allah’tır (cc). (İhya 2/129-130, Muğni İbni Kudame 4/23, El-Kebair 141)

İnzar Dergisi

diyarbakır haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.