Sözün özü

Tarih ibretlerle doludur.

Tarihten ibret almayanlar, tarihe ibret olurlar.

Tarihin bize sunduğu en büyük ibretlerden biri; bir yerde adalet varsa orada huzur, kardeşlik, gelişme, büyüme ve güçlenme vardır. Bir yerde de zulüm varsa orada huzursuzluk, kin, düşmanlık, kargaşa, gerileme, yıkım ve çöküş vardır.

Bir yerde adalet varsa, dış güçlerin orayı karıştıracak ortam ve işbirlikçi bulmaları çok zordur. Bir yerde zulüm varsa, dış güçler orayı karıştırmakta ortam ve işbirlikçi bulmakta zorlanmamışlardır.

Adalet, en azılı düşmanı en muti bir dost ve yardımcı yapar. Zulüm ise, en yakın dostu, öz kardeşi, en azılı düşman yapar.

Adalet, toplum fertlerinin gönüllerini düzene bağlayan ve düzeni ayakta tutan manevi bir habl'ul-metindir.

Zulüm ise, ne kadar sağlam ve güçlü kurulmuş olsa da bir düzeni içten içe kemiren ağaç kurdudur.

Devletler adaletle kaim olmuş, zulümle zail olmuşlardır.

Somutlaştırırsak, bu toprakların ve yakın tarihin cihan devleti Osmanlı, bunun en büyük örneğidir. Osmanlı'da adaletin yerini zulüm almaya başlayınca, Osmanlı ağacının içine kurt düştü. Osmanlı'yı içten içe kemirdi ve sonunda Osmanlı'nın yıkılışını getirdi.

Bu gerçeği daha önce yazdığım bir yazıda da dile getirmiş ve “her şey idarede adaletin bozulması ile başladı. İdarede adalet bozulunca, toplumda kardeşlik bozuldu ve vahdetimiz dağıldı” demiştim.

Hakikatte Osmanlı'nın yıkılış yolunun taşlarını, yükselme döneminden sonra adaletten uzaklaşan padişahlar döşedi. Batı, döşenen bu zemin üzerinden kendisine Osmanlı'yı yıkan yolu buldu sadece.

Bugün Suriye'nin karışmasının ve Suriye'deki savaşın birinci sebebi de Esed'dir. Batı'nın, Esed ailesinin başa geçişinde ve bugün Suriye'de yaşananlarda rolü var.

Suriye'nin bu hale gelmesinde onlarca dış sebep de sayabiliriz ama en büyük sebep, baba-oğul Esedlerdir. Esed idarede adil olsaydı, halkına zulmetmeseydi, bugün Suriye bu hale gelmezdi. Dışarıdan saldırılar karşısında da halkı Esed'in yanında dururdu. Mutlu bir azınlığın dışında halk, Esed'in yanında yer almadı.

Suriye halkının savaş öncesi Esed dönemini arıyor olması, onun döneminde yaşadıkları adaletten(!) değil, Suriye'deki savaşın yıkıcı sonuçlarındandır. Denizde boğulan halkın, yılan da olsa sarıldıkları varlığa duydukları ihtiyaçtandır.

Sözün özü; Suriye Esed'in eseridir. Irak'ın bu hale gelmesinde zulümleri ile Saddam'ın rolü ne ise, Suriye'nin bu hale gelmesinde de Esed'in rolü odur. Saddam ile Esed arasındaki tek fark ise, Esed'in israil'e karşı direniş cephesine destek veren (halkına zulmeden) bir zalim oluşu idi.

Bütün bu gerçeklerle birlikte Suriye'de savaş doğru değildi.

Esed Halep'i geri alabilir, Suriye'nin bütününde otoritesini de sağlayabilir ama hiçbir zaman bunlar onu, Suriye'de yaşananların sorumlusu olmaktan çıkarmaz. Adalete dönmezse, eninde sonunda devrilmekten de kurtarmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.