Tahliye olan babasını karşılamanın cezası: 6 yıl 3 ay
Tahliye edilen babasını karşıladığı için 6 yıl 3 ay ceza verilen Seyfulislam İnan, verilen cezayı ve yaşanan hukuksuz süreci anlattı.
İSTANBUL - İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 yıldır devam eden İslami STK davası, geçen haftalarda 13 kişiye, 113 yıl hapis cezası verilmesiyle sonuçlanmıştı. Mahkemenin verdiği ve hukuk skandalı olarak yorumlanan bu karar, Türkiye genelinde yapılan basın açıklamalarıyla protesto edilmişti.
Telefon konuşmalarının yorumlanmasıyla hazırlanan iddianamenin çarpıcı detaylarından birisi de cezaevinden çıkan babasını karşılaması suç sayılarak 6 yıl 3 ay hapis cezası verilen Seyfulislam İnan’ın durumuydu. Seyfulislam İnan, 11 yıl boyunca cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen babasını karşıladığı için kendisine bu cezanın verilmesini hayretle karşıladığını söyledi. İnan, kendisine verilen cezayı ve yaşanan süreci anlattı.
Meğer babamı karşılamam suçmuş!
Kendisine verilen ceza için “Buna sadece gülesim geliyor” diyen İnan, “Babam 11 yıl boyunca cezaevinde kaldı. Çocukluğumuz cezaevi yollarında geçti. Babamın tahliye kararı çıkınca buna çok sevindik. Bu da bizim en doğal hakkımızdı tabi ki. Onu karşılamaya gittim. Babamı cezaevinden alarak eve getirdim. Babam eve geldikten sonra babamı tanıyan ve seven birçok insan onun ziyaretine geldi. Bizim yaptığımız yanlış(!) ve hesaba katmadığımız bir şey vardı. Babamızı karşılamanın suç(!) olabileceğini hiç düşünememiştik” dedi.
Hâkimler neden böyle bir karar verdi?
“Hiçbir kanunda bir evlat, cezaevinden çıkan babasını karşılayamaz, karşılaması suçtur diye yazmıyor” diyen İnan, “Hukuk devletlerinde ve adaletin olduğu devletlerde hâkimler bunun suç olmadığına karar vermelidir. Ama bana, babamı karşılamaktan dolayı hâkimler ceza verdi. Avukatlarım bana babamı karşılamaktan dolayı verilen cezanın hukukta yeri olmadığını söylediler. Hâkimler herhalde kimsenin bilmediği böyle bir kanunu biliyorlar ki bana bu şekilde ceza verdiler. Yoksa hâkimler niye böyle hukuksuz bir karar versin? Hâkimler, avukatların ve bütün kamuoyunun görmediği ve bilmediği bir kanunu ya da yasayı bildiklerinden olsa gerek böyle bir ceza veriyorlar.(!) Eğer böyle bir suç yoksa ki kanunlarda böyle bir suç yok, kimliğimizden dolayı bize karşı çifte standart uygulanıyor” şeklinde konuştu.
Polis önceden muhbirlik teklif etmişti
Babası cezaevinden tahliye olmadan önce iş çıkışında kendilerini polis diye tanıtarak yolunu kesen üç kişinin kendisine muhbirlik teklifinde bulunduğunu, kendisinin de bu teklifi kabul etmediğini ifade eden İnan, polislerin kendisini ‘Seninle sonra görüşeceğiz!’ diyerek tehdit ettiğini söyledi. Seyfulislam İnan, “Beni, babama yardım ve yataklık etmek gibi bir suçlamayla suçluyorlar. Babam bu davadan beraat etmesine rağmen bana ceza verdiler. Bu bile başlı başına bir çelişki” dedi.
Polis adıyla gelenlerin kendisinden ne istediklerini de anlatan İnan; “Bu polisler bana, çalıştığım işyerinde ve babamı cezaevinde ziyarete giderken duyduğum ve gördüğüm şeyleri kendilerine söylememi isteyip bunun bir vatandaşlık(!) görevi olduğunu söylediler. Ben, bu iğrenç tekliflerini kabul etmedim” dedi.
Seninle sonra görüşeceğiz…
Muhbirlik olayını detaylandıran İnan, “Bu konuşmaları yaptıktan ve tekliflerini kabul etmeyeceğimi söyledikten sonra polislerden biri, bir yeri arayarak 40 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptı. Sonra benim yanıma gelip bana ‘Seninle sonra görüşeceğiz’ dediler. Ben hazırlanan o iddianamenin ve verilen bu cezanın onların tekliflerini kabul etmememden kaynaklandığını biliyorum. Polislerin bana yaptıkları tekliften sonra Müslüman kimliğimin bana üstünlük kazandırdığını anladım. İzzetli bir duruş sergilemeye devam edeceğim.” şeklinde konuştu.
Babam Müslüman olduğu için cezaevine atıldı
Babasının suçsuz yere cezaevine konduğunu ve bu süreçte aile olarak büyük zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını dile getiren İnan, “Ben çocukluğumdan bu yana bu devletten zulüm gördüm. Devlet, babamı sırf Müslüman olduğu ve İslam için çalıştığı için cezaevine attı. Babam 11 yıl cezaevinde kaldı. Bizim mallarımıza el koydular, annemi gözaltına aldılar. Çocuk halimizle dedemle beraber aç ve susuz mahkemelerin kapısında bekledik” dedi.
Kurt kuzuyu yemeye karar verince suça ne gerek var?
Hazırlanan iddianamede suç olarak sadece telefon konuşmalarının yer aldığını ifade eden Seyfulislam İnan, “Benim işyerindeki patronumla yaptığım ve babamı karşılamaya giderken yaptığım diğer telefon görüşmelerim ‘örgütsel faaliyet’ gibi gösterildi. Ben bunu dile getirmek bile istemiyorum. Çünkü bu davada benimle beraber yargılanan ve ceza alanlar arasında bulunan bir ağabey ile kardeş arasındaki görüşmeler bile ‘örgütsel faaliyet’ olarak iddianameye konulmuş. Bunların yanında benimki devede kulak olarak kalır. Dört gün gözaltında kaldık. Dördüncü günün sonunda gece yarısından sonra ifademizi aldılar. Çünkü ellerinde suç delili olarak hiçbir şey yoktu. Yaptığım telefon görüşmelerini önüme suç delili olarak koydular” diye konuştu.
İspiyonculuk teklifçilerine bir sorum olacaktı ama…
Gözaltına alındığında kendisine önceden muhbirlik teklifinde bulunan polisleri görmeyi istediğini, ama onları göremediğini ifade eden İnan, “Ben babamla beraber gözaltına alınınca bana ispiyonculuk teklifinde bulunanları gözlerimle aradım, ama bulamadım. Onları görseydim onlara, ‘Seninle sonra görüşeceğiz’ demenin karşılığı bu mu diye soracaktım, ama bulamadım” şeklinde konuştu.
Herkesin hukuk önünde eşit olduğu kocaman bir yalanmış…
Hukuk önünde herkesin eşit olduğu dillendiriliyor, ama kendisinin böyle bir eşitliğe şahit olmadığını ifade eden İnan, “Ben, Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşıyorum. Bu ülkenin bir vatandaşıyım. 15 ay askerlik yaptım, vergimi de ödüyorum. Türkiye’de yaşayan her vatandaşın uyduğu kanunlara ben de uyuyorum. Hukuk önünde herkes eşittir deniliyor, ama ben hukuk önüne çıktım, eşitlikten hiçbir eser görmedim. Ben buna inanmak isterdim, ama buna inanabilmemi gerektirecek bir şey görmedim” dedi.
Türkiye’de adalet, kurt ve kuzu misali
Başbakanın her fırsatta ‘Ben herkesin başbakanıyım’ dediğini, ama pratikte bunun karşılığının olmadığını dile getiren İnan, “Başbakan Recep Tayip Erdoğan ‘Ben herkesin başbakanıyım’ diyor. Ama bize yapılanlarla ilgili hiçbir şey demiyor. O zaman çıkıp desin ki: ‘Ben sizin başbakanınız değilim. Ben kendimi sizin başbakanınız olarak görmüyorum. Size yapılan hukuksuzluğa karşı çıkamam. Bu ülkeden gidin, Afrika’ya ya da başka bir yere yerleşin.’ Biz de ona göre gidecek bir yer bulalım. Yoksa söylenenler ile yapılanlar arasında çok ciddi bir çelişki var. Ben Türkiye’de adaletin var olduğuna inanmıyorum. Ben, bugüne kadar hiçbir suç işlemedim. Kimsenin malına zarar vermedim, kimseye bir tokat atmadım. Peki, hangi sebeple bana böyle bir ceza veriyorlar? Anlamıyorum” şeklinde konuştu. (Şükrü Gündüz - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.