Dr. Abdulkadir TURAN

Dr. Abdulkadir TURAN

Takvim ya da kendi çağımız

Dün Hicrî yılının ilk günüydü, bugün ilk cuması… Rabbim, önceki yılda yaşanan sıkıntıların izalesine vesile kılsın ve Hicrî takvimin hicretinin bitmesine vesile olsun inşaallah…

Türkiye’de hamdolsun ezanlar özü üzerine minarelerden yükseldi. İslamî eğitimin önü zor da olsa açıldı. Tesettürle ilgili nice engel aşıldı. Fötr kendiliğinden tarihe karıştı. Nihayetinde Ayasofya’nın zincirleri kırıldı… Ama Hicrî Takvimin hicreti hâlâ devam ediyor.

Osmanlı’da Tanzimat’a kadar Hicri takvim kullanıldı. Tanzimat’tan sonra Hicrî ve Rumî takvimler birlikte kullanılmaya başlandı. Ardından sadece Rumî takvim kullanıldı. Ama Rumî Takvimin başlangıcı da Hicret’ti, sadece güneş yılı esas alınırdı. Hicrete denk gelen Miladi 622 yılı, başlangıç yılı kabul edilmiştir. Dolayısıyla biri Rumi takvime göre 1332’yiz dediğinde, Hz. Peygamber salallahü aleyhi vesellem’in hicretinin üzerinden 1332 güneş yılı geçtiğini ifade eder. Bu önemli bir ayrıntı.

O takvim hâlen yaşlılarımız tarafından “Bizim Hesabımız” diye aktif olarak kullanılır. Miladî Takvime göre 13 gün geriden takip ederdi. Osmanlı’nın son günlerinde bu 13 gün farkı kaldırılmışsa da yaşlılarımız o farkı dikkate almazlar. Zira Anadolu için 13 gün farklı takvim, mevsimlerin hesaplanmasında, yaz ve kışın “40”larının tespitinde, ekim ve hasatta çok daha isabetli.

Osmanlı’daki değişiklik ile birlikte takvimin mali yılla ilgili sıkıntısı kalmamıştı. Cumhuriyet’ten sonra, tamamen geçmişi terk ve ona karşı “Batılılaşma” hedefiyle takvim değişikliğine gidildi.  

Takvim değişikliği; Hilafetin kaldırılması, Tevhid-i Tedrisat, İslam hukukunun lağvı gibi uygulamalardan hemen sonra ve dikkat çekici bir şekilde 25 Kasım 1925’teki Şapka Kanunu ile hemen hemen eş zamanlı kabul edildi. Zira takvim de bir simgeydi.

26 Aralık 1925’te çıkarılan 698 sayılı kanunla Miladî Takvim, resmi takvim olarak tanındı. Böylece “İslamî zaman” terk edildi, İslamî takvim resmen tehcir edildi.   

Uygulama hâlâ öylesine sıkı uygulanıyor ki yakın bir zamana kadar tarihçiler için Hicrî Takvimi Miladî Takvime çevirmek büyük bir sorundu. Türk Tarih Kurumu, son zamanlarda bu yönde bir elektronik uygulama başlattı. Artık Hicrî ve Rumî tarihlerin Miladi Takvimdeki dengini bulmak eskisi kadar zor değil.  

Buna rağmen ideolojik engel aşılmış değildir. Örneğin siz, 1 Ocak 1926’dan sonrasına denk gelen Hicrî tarihi Miladi tarihe dönüştüremiyorsunuz ya da o tarihten sonraki bir Miladî tarihi Hicrî tarihle ifade edemiyorsunuz. Hicrî Takvim hâlâ İslam dünyasında kullanılmasına rağmen Türk Tarih Kurumu, herhâlde Devrim Kanunları ihlal edilmesin diye size bu hizmeti vermiyor. Örneğin ben 20 Ağustos 2020’nin Hicrî Takvimdeki karşılığını bulmak istediğimde karşıma şu uyarı çıkıyor:

“26 Aralık 1925 tarihinden sonra Hicri ve Rumi takvimler yürürlükten kaldırılmıştır. Bu program sadece geçmiş tarihleri çevirme amacıyla düzenlenmiş olup, dini tarihler için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilan ettiği takvim esas alınmalıdır!”

İlmî olması beklenen bir kurumun bile bu kadar katı yaklaşımı, ancak takvimin önemi ile açıklanır.

Hicrî Takvim, öylesine bir takvim değildir. Ashabın, Allah hepsinden razı olsun, onun başlangıcını belirlerken Hicret’i seçmiş olmaları da öylesine bir tercih değildir!

İslam takviminin başlangıcı Hz. Peygamber sallahü aleyhi vesellem’in insanlık önderliğine fiilî tayini ve Kur’an’ın Kerim’in nazil oluş başlangıcı münasebetiyle Kadir Gecesi olabilirdi. Yani Miladi 610 yılı Kadir Gecesi İslamî takvim başlangıcı kabul edilebilirdi. Oysa Ashab, Hicret’i seçti zira Hz. Peygamberin, peygamberliği o tarihte fiilen başlamışsa da İslam’ın zamanı Medine’ye hicretle başlamıştır.

Ondan önceki zaman, Mekke Müşriklerinindi. Müslümanlar, onlara ait zaman içinde kendi zamanlarını yaşıyorlardı. Medine’ye hicretten sonra kendi zamanlarını yaşamaya başladılar.

Meselenin bu latif noktası, takvim değişikliğinin ne ölçüde önemli olduğunu yeteri kadar beyan eder.

Her medeniyetin kendisine bir zamanı vardır ve biz, hâlâ başkalarının zamanında yaşıyoruz. Kendimizi, Hz. İsa aleyhisselam’ın doğum tarihinden öte, Batı uygarlığının simgelerinden bir takvimle ifade ediyoruz. Hicrî Takvimimizi hicrette tutuyoruz.

En kısa zamanda Hicrî Takvimimizin hicretinin bitmesi umuduyla Hicrî yılınız mübarek olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.