Tek adam mı adam olmak mı?

“Evet  - hayır” referandumuna doğru yaklaşıldıkça tartışmaların dozu da yükselmektedir.

Dozun yükseldiği bu demlerde kimlerin ne demesi gerektiği ile ilgili ahkâm kesmeye, dahası kimseye akıl vermeye niyetim yok.

Çünkü ne bende herkese pervasızca dağıtacak kadar fazladan akıl var, ne de her söylenileni sürü gibi alacak okuyucu kitlem…

Bugünkü yazıda “hayır” diyenlerin düşüncelerini temellendirmek için kullandıkları argümanlarla matrak geçmektir muradım.

“Evet”i büyük “hayır”ı küçük yazmamdan da subliminal bir mesaj aramaya çalışmayın. Çünkü “evet” büyüklüğünü cümle başında olmasından, önceliğini de alfabetik sıralamasından aldı.

***

Önce kimlerin hayır dediğine bakalım.

Kimler “hayır” diyor?

CHP, Kemalistler, FETÖ, PKK, KCK, İP, ve envai Komünist bileşenler…

Gerekçeleri mantıklı mı?...

İsterseniz önce Kemalistlerden başlayalım.

‘Başkanlık sistemi gelirse “tek adam” dönemi başlayacak'mış, ‘ülke diktatörlükle yönetilecek'miş.

‘Güçler ayrılığı tam anlamıyla ortadan kalkmasa da etkisi azalacak'mış.

Gören, sanır ki bunlar Atatürk'e savaş açmışlar.

Yahu Atatürk döneminde seçime giren ikinci parti var mıydı Kemalist gevendeler?

Kurtuluş Savaşı'nı başlatan komutanların arasında yer alarak Doğu Cephesi'nde gösterdiği başarılardan dolayı kırmızı – yeşil şeritli İstiklal madalyasıyla taltif edilen kim?

Kazım Karabekir.

Atatürk'ün Nutuk'ta "Kâzım Karabekir Paşa ve adamları Kurtuluş Savaşı'nda canları pahasına savaşarak galip geldiler. Bu galibiyet sadece onların değil bütün Türk milletinin galibiyetidir" diyerek  başarılarını takdir ettiği  kişi kim?

Yine Kazım Karabekir.

Atatürk'ün partisini kapattırdığı, etkisini kırmak için tutuklattığı kişi kim?

Yine Kazım Karabekir.

Peki siz şimdi Kazım Karabekir'in partisini kapatan ve tek partiyle seçim yapan Atatürk'e diktatör mü demek istediniz?

Sahi tek partiyle seçime girmek ne demek yahu?

Milletin aklıyla dalga geçer gibi.

Bir muhtar adayının bütün rakiplerini köyden sürüp tek başına köyde sandık kurduğunu düşünün.

Yüz yıl aradan geçse de insanlar sizinle tanışırken son sözleri “siz şu tek başına seçime katılıp millete zorla oy kullandırtan muhtarın köyünden misiniz?” olacak ve siz de ezilip büzülerek geçiştirmeye çalışacaksınız bir ömür boyu.

Dikkat edin, her şeye rağmen yasama, yürütme ve yargıyı elinde tutan, bütün milletvekillerini atama yoluyla belirleyen Atatürk'e diktatör demedim, Nutuk çarpar hafazanallah!

Ya Gülen meczubunun ağzını temizlediği peçeteyi yerken sevap kazanacağını, kokuşmuş atletini giyince şifa bulacağını sanan, beyni çamaşır suyuyla dezenfekte edilirken deforme olmuş şakirte ne demeli? Ülkeye ihaneti hizmet sanan,  Türkiye'deki bütün hâkim, savcı, asker, polisin bir satılığın emriyle hareket ettiğini bile bile tek adamlıktan dem vurması komik olmuyor mu?

“Beni dört beş kadın zor idare eder” diye Öcalan'ın müritlerinin tek adamlıktan söz etmeleri ise tam da trajikomik bir hadise.

Doksan dört üst düzey elemanının altmışını infaz etmiş, geri kalanlar arasında “iki koyunu güdemez” diye nitelendirdiklerini örgütün başına geçirerek örgütün ömür boyu kendisine bağ(ım)lı olmasını sağlayan, gölgesini bile infaz eden bir katile inanıp tek adamlıktan dem vurmak…

Stalin'i, Lenin'i görmeyip tek adamlıktan dem vuran ergen solculara söylenecek söz bulamıyorum. Zira Kızıl Kmerler teşkilatının kurucusu Pol Pot'un “beni kan tutar” sözü kadar gerçekçi geliyor solcuların “tek adam”lığa karşı duruşları.

Kızı Küba'da barınamayan, başkanlık görevini ömrünün sonuna doğru kardeşine devredip siyasal sol tarihinde “abiden kardeşe” geleneğini başlatıp başkanlığı saltanata dönüştürenin yüceliğini anlatıp fikir cüceliği yapan TKP, İP, MLKP, MNVYZ örgütlerinin tek adamlık itirazlarına da “hadi oradan!” demek kafi.

Hepsinin geldiği son nokta ve müşterek geliştirdikleri bir savunma harikulade(!) var: “Tamam, bugün Erdoğan güçlü ve karizmatik bir lider, ya yarın yerine işe yaramaz biri gelirse!”

Üstelik daha düne kadar “Erdoğan diktatördür, hırsızdır” diyen kendileri değilmiş gibi…

Hayır ile hıyar bağlamında bir metafor oluşturma gibi bir niyetim yok, çünkü bunların cemaziyelevvellerini bildiğim için anlatılanlar, israfa girer.

Üç ağaçtan devrim devşirmeye çalışan soldan çarklı çapulcu sürüsüyle çapulcuya “Türk intifadası başladı” diye umutlanan FETÖ'nün kriptolarının fikir spazmına dayanan söylemi insanı acaaaayip eğlendirmiyor değil.

İnsan, çaresizliklerine gülmeden edemiyor.

Evet, mesele tek adamlık meselesi değil azizim, mesele adam olmak meselesi.

Adam olmak da zor zanaat!

Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.