Toplu cezalandırmanın adı: Kan Davası

Toplu cezalandırmanın adı: Kan Davası

Mardin’in Derik ilçesinde OHAK-DER tarafından düzenlenen “Çatışma Yönetimi” seminerinde kan davasının toplu cezalandırmanın adı olduğuna vurgu yapıldı.

OHAK-DER’in İçişleri Bakanlığı’nca desteklenen ve Mardin’de kan davalarının sebep ve sonuçlarını konu olan “Kendini Öldürmek” adlı proje kapsamında Mardin’in Derik ilçesinde “Çatışma Yönetimi”  semineri düzenlendi.

 

OHAK-DER Başkanı M. Burhan Hedbi’nin açılış konuşmasıyla başlayan program,  proje kapsamında hazırlanan belgesel filmin izlenmesinin ardından, Mardin Artuklu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Nurettin Beltekin'in “Çatışma Yönetimi” başlıklı söyleşisiyle sona erdi.

 

Açılışta konuşan Burhan Hedbi, kan davası âdeta toplu cezalandırmanın adı olduğunu, “Bir kişinin işlediği suçun cezasını tüm bir aileye, akrabaya, hatta dostlarına ödeten sistemin adıdır.” dedi.

 

Hedbi konuşmasını şöyle sürdürdü; “Başta suçu bir kişi işliyor. Öldürülen kişinin aile yahut aşiret reisleri cinayeti isleyen suçlunun cezalandırılmasına, intikam alınmasına karar veriyorlar. Ve böylelikle maktullere yeni maktuller, katillere yeni katiller, ölümlere yeni ölümler ekleniyor... Ve yine de ilkin öldürülen geri dönmüyor. Kan Davası; babasız kalan öksüz çocuklara yenilerini, dul kalan kadınlara yenilerini ekler ve bu yöntem çözüm yerine yeni yeni sorunlar getirir hayatımıza! Bu coğrafyada yaşayan hangi birimizin böylesi acı bir geçmişi yok! Ama artık buna dur demenin zamanı gelmedi mi? Fazla uzağa gitmek istemiyorum. Kendi ailemden bir örnek vermek istiyorum.

 

Yaklaşık 80 yıl önce dedem Ömer’in babası Şeyhmus öldürülür. Dedemin annesi Emşê o günkü törelere göre karalar bağlamıştır. Şeyhmus’un kardeşi Beko gider kanlısını öldürür ve gelir Emşê’ye, ‘Artık karalar bağlamana gerek kalmadı, zira kanlımızı öldürdüm’ der. Emşê Beko’ya şu tarihi sözü söyler: Beko, ‘Eşim olan Şeymus’u bana geri getirmedin ki, ancak bir başka kadını benim gibi dul bıraktın!’ der.  Bu duruş ilkesel ve ahlaki bir duruştur. Bir tarafın mağduriyetini bir başka tarafın mağduriyetiyle giderme kültürüne, hayır demektir. Ne olur, toplumumuzda yeni dul ve öksüzlerin olmaması için gelin hep beraber; 80 yıl önce bu hakikati haykıran kadına kulak verelim ve bu ilkel töreye dur diyelim!”

 

Sunumunda "Çatışma yönetimi stratejilerine" değinen Yrd. Doç. Dr. Nurettin Beltekin ise "Çatışmada farklılıklar üzerinde durulmakta, ortak noktalar ihmal edilmektedir. Birey gerçek duygu ve düşüncelerini anlatabilir ve böylece kendini daha rahat hissedebilir. Bu da toplumda daha iyi ilişkilerin oluşmasına yardımcı olur. Başkalarının düşüncelerini ve yaklaşımlarını dinleme, kabul edebilme ve daha az ben merkezli olmalarını sağlayarak psikolojik olgunluk sağlar." diye konuştu.

 

Beltekin, sunumunun sonunda çatışmanın zararlarından: Denetimsiz muhalefet, hoşnutsuzluk kaynağı, Ortak bağların yok olması ve grubun yıkılması, Grup etkinliğinin azalması, iletişimin gecikmesi, Grubun çalışma sürecini aksaması, Bireylerin streslerini artırması ve Toplumda kapalı bir iklimin oluşması gibi konuları işledikten sonra katılımcılardan gelen soruları cevapladı.

 

Programın bitişinde katılanlara hediye olarak şiddettin çözüm getirmediğini anlatan görsel materyal ve DVD’ler hediye olarak verildi. (M. Salih Keskin – İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.