TRT "Gaffar Okkan" filmi ile neyi amaçlıyor (ANALİZ)

TRT "Gaffar Okkan" filmi ile neyi amaçlıyor (ANALİZ)

Özellikle Diyarbakır'da yaşanan her önemli gelişmeden sonra devletin kanalı TRT'de Gaffar Okan'ı konu alan filmin yayınlanması "TRT ne yapmaya çalışıyor?" sorusunu akıllara getirdi.

HABER MRK  -  Devletin kanalı TRT'de yerel seçimlerden hemen önce; Diyarbakır'da ABD Adana Konsolosu John Espinoza'nın protesto edildiği olaylardan hemen sonra ve Lice'de yaşanan heykel olayının akabinde  Gaffar Okan filmi yayınlandı.  28 Şubat döneminin kara propagandası etrafından senaryolanan bir filmin, bölgede yaşanan her önemli gelişmenin ardından TRT'de yayınlanması kuşkuyla karşılandı.

28 Şubatçıların servis ettiği ve mahkemelerce doğrulanmayan iddialarla kurgulanan filmde, Hizbullah Cemaati, derin güçlerin hatta ucu Manhattan'a uzanan uluslararası yapıların taşeronu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Gaffar Okan'ın vatanperver, dürüst ve yılmaz bir adalet savaşçısı olarak gösterildiği filmde; bölgedeki gerçekler, devlet kaynaklı zulümler, yargısız infazlar, baskılar ve toplumu ajanlaştırma faaliyetleri görmemezlikten geliniyor.

Reyting kaygısı mı derin şebeke mi?
"Halk için yapılan, halk tarafından finanse edilen ve halk tarafından kontrol edilen" yayıncılık ilkesi ile hareket etmesi gereken TRT bu ilkeye ne kadar bağlı olduğunu Gaffar Okan filmiyle göstermiş oldu(!) Halkın ödediği elektrik faturası ve onlarca üründen alınan bandrol ücretleriyle finanse edilen TRT'nin yaşanan her önemli gelişmeden sonra adeta 'filmi yayınlarsak izlenme oranımız artar.' fırsatçılığı ile ucuz reyting hesapları içersine girdiği, ihtimal dışında tutulmasa da her gelişmede yeni fitne arayışı içinde olan derin güçlerin bu oyunun başaktörü olduğu kuvvetle muhtemel...

Gazze'deki katliamlar nedeniyle halkın ABD'ye öfkesinin büyüdüğü, halkın BDP'nin çadırını Amerika'nın başına geçirdiği günlerde TRT'deki kirli odakların sarıldığı Gaffar Okan'ı filmi, aslında büyük bir çelişkiyi de gözler önüne serdi. Filmin ABD ile ilişkilendirdiği camianın sempatizanları, Amerika'yı Diyarbakır'dan kovdu, ABD muhipleri ile yerel işbirlikçileri rezil ettiler...

Son olarak Lice'de yaşanan heykel olayıyla farklı yapılar gündeme getirilerek algı operasyonları yapılırken aynı gece filmin yeniden yayına verilmesi dikkatleri başka yöne çevirme çabası olarak yorumlandı.

Gaffar Okkan Diyarbakır'da neler yaptı?
Ana akım ve sol fraksiyon medyada yere göğe sığdırılamayan Gaffar Okan Diyarbakır'da neler yaptı? Sorusunun en güzel cevabını 1997 ile 2001 yılları arasında Diyarbakır'da camilerde Kur'an dersi alan çocuklar verecektir. O günün çocukları- bu günün gençleri-  polislerin Allah'ın evine nasıl ayakkabılar ile girdiğini, daha karakola götürülmeden camilerde kendilerine nasıl işkenceler yapıldığını anlatacaklardır.

28 Şubat darbecilerinin en etkin olduğu 1997 yılında Diyarbakır'a emniyet Müdürü olarak atanan Okkan, Türkiye'nin siyasi olarak en hassas kentinde adeta sıkıyönetim komutanları gibi yetkilendirilmişti. Okkan, görevini icra ederken hukuk olmayacak, hak olmayacak, hedefe ulaşmak için her şey mubah olacaktı...

Diyarbakır spor ile medyada sık sık boy gösteren Okkan'ın kentteki bir kaç sosyal faaliyeti, işbirliği içersinde olan gazetelerde boy boy yer aldı. Okkan, halk adamı olacak, böylelikle yaptığı tüm hukuksuzluklar görülemeyecekti...

PKK Stockholm sendromu yaşadı
Gaffar Okan, Diyarbakır'da,  Hizbullah ve PKK'nin teşkilatlarını ele geçirmek üzere görevlendirilmişti. Bunu başarmak için derin devlet tarafından Okkan'a büyük imkanlar verilmişti. Okkan, oluşturduğu ekiplere tüm imkanları seferber etmiş ve onların hiç bir şekilde yargılanmayacağı garantisini vermişti.

Emniyet ekipleri, örgütlerin içine sızacak, teşkilatlarını çözecek ikna ederek değilse şantajla yapıları kendi istedikleri gibi kullanacaktı. Bu bağlamda Okkan'ın ekipleri kısa sürede PKK'nin içine sızdı. Çok sayıda PKK sempatizanını, militanını ve yöneticisini muhbirleştirdi. Özellikle kocası öldürülen ve kocası cezaevlerinde olan birçok PKK'lı kadını ajanlaştıran Okkan, bunu yaparken çoğu zaman şantaj uyguladı.  Bu günkü KCK kadrolarına sızan ve burada konum elde edenlerin bir kısmı Okkan zamanında ajanlaşanlardır. Hizbullah Cemaatine beslediği derin kin nedeniyle Okkan'a sempati ile bakan PKK'nin,  Okkan'ın cenaze törenine kendi taraftarlarını göndermesi ancak  "Stockholm sendromu" ile açıklanabilir.

Cami baskınları ve insanlık dışı işkenceler...
Okkan, PKK'de elde ettiği başarıyı Hizbullah Cemaatine karşı hiç bir şekilde elde edemedi.  Hizbullah'a sızdırdığı ya da devşirdiği muhbirler kısa sürede deşifre edilerek bertaraf ediliyordu.  Bunun üzerine Okkan ve ekibi tabandan başlayarak toplu imha yöntemini uygulamaya başladı. Bu yolla, kentte camiye giden her çocuk ve genç tehdit edilecek, dövülecek gerekirse gözaltına alınıp işkence edilecekti.

Okkan, oluşturduğu ekiplere, tüm imkanları seferber etmiş ve onların hiç bir şekilde yargılanmayacağı garantisini vermişti. Bu ekipler, tüm hukuk kurallarını çiğneyerek her gece camileri basıyor, halılara ayakkabılarla basıyor bazen de camii içinde işkence yapıyorlardı...

Kaçırmalar ve aylarca süren gözaltılar
Camiye giden bazı gençler ve yetişkinlerin başlarına çuval geçirerek kaçıran Okkan'ın ekibi, kentin dışına götürdüğü kişilerin başının yanı başımda bir kaç el ateş ediyor ve muhbirliğe zorluyordu.  Kaçırılan bu kişiler, Okkan'ın Diyarbakır'ın dışında kurduğu işkencehanelere götürülür aylarca burada işkence görürler, sonra emniyete getirilir, bir kaç gün burada tutulduktan sonra savcılığa çıkarılırdı. Gözaltında öyle işkenceler yapıldı ki, işkence gören kişiler, daha sonra kalıcı hastalıklara yakalandı ve bazı mağdurların ise işkencelerden sonra artık çocukları olmadı...

İstedikleri gibi Cezaevlerine giren polisler buralardan Hizbullahi mahkumları alıp hiç bir tutanak tutturmadan günlerce işkence yapıyorlardı. Cemal Uçar adlı Hizbullahi bu işkenceler sırasında yaşamını yitirmişti. Okkan'ın ekibiyle işbirliği içersinde olan cezaevi idaresi Uçar'ın intihar ettiğini iddia etmişti.

Toplumu ifsat faaliyetleri
Gaffar Okan'ın Diyarbakır'da Emniyet Müdürü olduğu dönemde,  camilere giden öğrencileri ve dindar gençleri ahlaksızlaştırmak için özel ekipler oluşturan Okkan,  ajanlar vasıtasıyla gençler arasında uyuşturucu, alkol ve zina gibi kötülükleri yaymaya çalıştı. Kötülüklere alışan dindar gençler bu yolla camilerden uzaklaştırılacaktı...  (Bu konu ile ilgili olarak Eşreften Esfel'e, Konuş Yoksa ve Hızbullah Ana Davası Savunmalar gibi kitaplara bakılabilir)

Çocuklara ve kadınlara işkence yapıldı
Gaffar Okkan döneminde sırf camide Kur'an dersi aldığı için binlerce çocuk ve genç,  polis tarafından gözaltına alınarak, haklarında suç dosyaları oluşturuldu. Gözaltında elektrik, Filistin askısı ve nefessiz bırakma gibi işkenceleri yapan polisler, işkence dolayısıyla vücutlarında yara bere oluşan kişilerin işkence raporu almamaları için doktorları tehdit ediyordu.

Bu döneminde Diyarbakır'da, çok sayıda bayan hoca, camide Kur'an dersi verdiği için gözaltına alındı ve işkence gördü. Bu ekibin bayanlara işkence yapması halkın, özellikle de cami gençliğinin Okkan'a nefret duymasına neden oldu.

Okkan'ın cenazesinde ilginç buluşma
Gaffar Okan 24 Ocak 2001 tarihinde Şehitlik Semtindeki Sezai Karakoç Bulvarında uğradığı silahlı suikast sonucu özel kalem müdürü ve 4 koruma polisi ile birlikte öldü. 430 merminin patladığı olayda Okkan'ın vücudundan 17 mermi çıkarıldı.
Olaydan sonra, Gaffar Okan'ın cenaze törenine PKK'nın talimatıyla çok sayıda örgüt üyesi ve sempatizanı katılmıştı. PKK ile devlet Okkan'ın cenazesinde bir araya gelmişti. Hizbullah Cemaatine yaptığı baskınlar nedeniyle, Stockholm sendromu yaşayan PKK'liler Okkan'ı çok sevmişti.

Okkan'ın vurulduğu eylemi gerçekleştirdiği iddiasıyla bazı Hizbullah mensupları katledilirken bazıları da yakalanarak müebbet hapis cezalarına çarptırıldı. Buna rağmen eylemin hep Hizbullah yerine farklı yapılar tarafından gerçekleştirildiği gündemde tutuldu. Bununla da bir yandan Hizbullah'ın bu kapasitede olmadığı izlenimi verilirken, diğer yandan Hizbullah dış yapılarla ilişkilendirilmeye çalışıldı. Fakat aradan 14 yıl geçmesine rağmen eylemde Hizbullah dışında herhangi bir iç veya dış yapının izine rastlandığına dair somut bir gelişme yaşanmadı.

Fırat'ın doğusundaki Ergenekon'un emniyet ayağı
Hükümetin Fırat'ın batısına başlattığı ve sulh ile neticelendirdiği Ergenekon operasyonu bir türlü Fırat'ın doğusuna uzanmadı. Devlet, doğudaki vahşetle yüzleşmeyi göze alamadı. Devletin, halk adamı diye servis ettiği Okkan'ın Ergenokon'un diğer sanıklarından geri kalır bir yanın olmadığı yapılacak adil bir soruşturma ile ortaya çıkacağı muhakkak.

Bunun yanı sıra devlet, Beykoz'da ele geçirilen ve kamuoyuna vahşet görüntüleri olarak lanse edilen Hizbullah arşivleri mahkemelerden bile sakladı. Bu arşivlerde Okkan tarafından gerçekleştirilen birçok hukuksuzluk ve yargısız infazlara dair bilgilerin yer aldığı belirtiliyor. Bunların açıklanmasının, başta Okkan olmak üzere devlet içindeki derin yapıların hukuksuzluklarını ortaya çıkaracağı belirtilmesine rağmen bu arşivler kamuoyundan gizlenmeye devam ediyor.

Gerçekler ayan olunca TRT yeni bir Okkan filmi yapacak mı? Diye merak ediyor insan... (Yusuf Özgür - İLKHA)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.