Uhdud Ashabı

Uhdud Ashabı

Bizi İslam’la şereflendiren Allah’a hamd olsun. Rahmet Peygamberi Muhammed Mustafa (sav)’ya yağmur damlaları adedince salat ve selam olsun.

Bizi İslam’la şereflendiren Allah’a hamd olsun. Rahmet Peygamberi Muhammed Mustafa (sav)’ya yağmur damlaları adedince salat ve selam olsun.

Biz tarih boyunca zulme uğramış mahrumlar ve mazlumlarız. Mustazaflık ve ezilmişlik adımızla özdeşleşmiş adeta. Tarihte Müslüman isminin anıldığı tüm coğrafyalarda zulmü, gözyaşını, horlanmayı aşağılanmayı görmemek, duymamak adeta imkansız gibidir. Haince tutsak edilen, barbarca işkencelere uğratılan, hunharca katledilen hep biz olduk. Gülmeyi unuttuk. Mutlu bir güne hasret kaldık. Zalimler, zulüm saraylarına bizim etlerimizi kemiklerimizi harç yapar oldular. Peki acaba ne oldu ki, bu derece yıkım ve tahribatlara düçar olduk. Merhametten yoksun insanlık azmanı bu zalimlerin bize reva gördükleri bu zulümlerin sebebi neydi? Allah (cc)’a ve Resulüne (sav) olan imanımız.

Ancak tarih boyunca Mü’minler olarak bizler karşılaştığımız her türlü felakete, kafirlerin tüm zulüm ve entrikalarına karşı imanımızdan taviz vermedik. Müslüman neslini yeryüzünden silme planları fiyaskoyla sonuçlandı. Akıtılan her damla kanla binlerce tomurcuk açtı. Gözlerdeki perdelerin kalkmasına, kalplerin kilitlerinin açılmasına sebep oldu.

Mekke müşriklerinin Müslümanlara yaptıkları işkencelerin zirvede olduğu bir dönemde Allah (cc), Müslümanlara teselli verip cesaretlendirmek, kâfirleri de korkutmak için, ehl-i imanın tarihe altın harflerle yazmış olduğu kahramanlık öykülerinden birini anlatıyor. Ashab-ı Uhdud... Bir Hadis-i Şerif'te Süheyb el-Rumî Rasûlullah'tan (s.a) şöyle bir rivayette bulunmuştur: "Bir Kral ve bir sihirbaz vardı. Sihirbaz çok yaşlandığı için bir gün Kral'a 'bana bir genç verin de onu yetiştireyim' diye arzeder ve bunun üzerine Kral da bu iş için bir genç görevlendirir. Ancak bu genç, sihirbazın yanına giderken, yolu üzerindeki bir rahibe uğrardı.             Böylece ondan feyz alarak iman ehli olmuştu. Onun elinden körler ve cüzzamlılar şifa bulmaya başladılar. Fakat Kral'a bu gencin dininden döndüğü haber verilince, Kral öfkelendi ve ilk önce rahibi öldürdü, sonra da genci öldürmek istedi. Ancak gence hiçbir şey tesir etmiyordu. Sonunda genç Kral'a şöyle söyledi: "Şayet beni öldürmek istiyorsan, halkı topla ve bana ok atarken "Bu gencin Rabbinin ismiyle" de. Ben ancak o zaman ölürüm! Kral da böyle yaparak genci öldürdü. Halk tüm olanları gördükten sonra 'bu gencin Rabbine iman ettik' dediler. Bunun üzerine Kral'ın müşavirleri 'korktuğumuz husus başımıza geldi. Bu halk bizim dinimizi bırakarak, o gencin dinini kabul etti' deyince Kral oldukça kızdı ve yolların kenarlarına hendekler kazdırarak, içinde ateş yakmalarını emretti. O gencin Rabbine iman edenlerden dönmeyenleri ateşe attırıyordu. Nihayet kucağında yavrusuyla bir kadın getirildi. Kadın bir an çocuğundan dolayı tereddüt etti. Çocuğu O’na : “Anneciğim sabret muhakkak sen hak üzeresin”dedi. Ve o da şehid oldu. (Tefhim’ul Kur’ân, c7, shf 79 İbn-i Kesir, c15, shf 8389)

“Kendileri onlardan, yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' öğülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.” (Büruc:8) İman etmekten başka hiçbir suçları olmayan bu insanları ateşlerde diri diri yakıp üstelik onları yakarken de zevkle seyreden bu sadist güruha ‘Kahrolsun Ashab-ı Uhdûd’ (Büruc:4) buyuran rabbimiz, bizim kimsesiz olmadığımızı, bu din uğruna acı çeken çile çeken insanlar için öfkelenen birinin olduğunu bilmemiz gerektiğini bize hatırlatıyor. Kimsesizlerin kimsesi O’dur. Dipsiz karanlık kuyuda tek başına küçük Yusuf’u koruyan o değil miydi. Nemrut ve avanesine karşı tek başına mücadelesinde ateşe atıldığında İbrahim’in yanında yine Rabbi vardı. Taif’te kanlar içindeki Peygamberinin imdadına da yine Rabbi yetişmişti.

Allah (cc), sadece iman etmelerinden dolayı inananları diri diri ateşte yakan Ashab-ı Uhdud’a nasıl lanet edip onlara azap etmişse, onlar gibi Mekke müşriklerine ve de Müslümanlara her türlü işkenceyi reva gören İslam düşmanlarını da tehdit ediyor. “Şahitlik edene ve edilene andolsun ki” (Büruc:3) buyurarak, kâfirlerin çaresiz Müslümanları ateşe atarak seyretmeleri ve eğlenmelerine karşılık, kıyamet günü de herkesin onları seyredecekleri ve eğleneceğini belirtmiştir. (Tefhim’ul Kur’ân, c7, shf 79) ”İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.” (Büruc:10) Uhrevi cezalarını beyan etmiştir. “O orduların kıssası sana geldi mi? Yani Firavun ve Semud'un? Fakat o inkarcılar hâlâ bir yalanlama içinde. Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır” (Büruc:17-20) buyurarak da Mekke müşriklerine ve onlar gibi ehl-i imana karşı kin ve düşmanlıkta sınır tanımayan ve her türlü yolu mübah gören Allah düşmanlarına dünyada da zelil ve rüsvay olacakları bir azabı müjdeliyor.

“Olayın bu şekilde anlatılıp noktalanması ile kalb ürperti ile dolmuştur. Bu, sınava üstün gelen insanın, hayata karşı zafer elde eden inancın, bedenin eğilimlerinden ve dünyanın cazibesinden tamamen soyutlanan özgürlüğün verdiği ürpertidir. Mü’minler her türlü yenilgiye karşın hayatlarını kurtarma imkanına sahiptiler. Fakat inançta sebat ettikleri takdirde o ahirete gelinceye kadar dünyada kendi canlarını dahi nice şeyleri yitirirlerdi. Bunun yanında bütün bir insanlık da neler kaybederdi. Onlar bu büyük hakikati öldürmekle nice kayıplara uğrarlardı: inançsız hayatın değersizliği, tutsak yaşamanın anlamsızlığı, azgın güçlerin hem bedenlere egemen hem de ruhlara egemen olmalarının alçaklığını böylece ortaya çıkardı. Bu gerçekten değerli şerefli bir davadır. Gerçekten büyük bir hakikattır. Onların yeryüzündeyken kazandıkları bile gerçekten çok yücedir. Onlar bu yüceliği ateşin yakıcı alevlerini göze alarak bedenlerini yakarak bu değerli gerçeği zafere kavuşturarak, onu ateşle temizleyerek kazandılar. Bundan sonra onların da, azgın olan düşmanlarının da Allah katında verecekleri bir hesabı vardı.”(3) (Fizilal’il Kur’ân Burüc Suresi Tefsiri)

Allah cümlemizi ateşte yanmak pahasına dinlerinde sabreden metanetli kullarından eylesin.

İnzar Dergisi

İslam ve Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.