Vahdet! Hemen şimdi!

Dünyanın zenginliklerini sömüren Emperyalist ülkeler, işgal ettiği topraklar ile ilgili 17. yüzyıldan sonra yeni bir dönem başlattı. Bu yeni dönemde; doğrudan yönetme ve mandacılık yerine uzaktan yönetme sistemine geçiş yapıldı.

Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Emperyalist ülkeler, özelikle İslam âlemini "böl-parçala-yönet" metodu ile yönettiler. İstedikleri zaman savaş çıkarmış, can çekişen İslam âlemini birbirine düşürmüş ve dilediğini meşru görüp tanımış dilediklerini de illegal olarak tanımlamıştır.

Sonuç olarak İslam âleminde onlarca devletçikler oluşturmuş, bu devletleri yöneten kesimlerin de onların güdümündeki azınlıklar olmuştur.

Bilindiği üzere 1916’da Fransa ve İngiltere tarafından gizlice imzalanan Sykes-Picot anlaşmasıyla Ortadoğu cetvel ile çizilerek yapay devletler oluşturuldu. Bu anlaşmanın üçüncü ortağı olan Rusya’da 1917’de devrim olunca, Rusya bu anlaşmanın dışında tutulmak istendi. Bunun üzerine devrim lideri Lenin tarafından bu gizli anlaşma Dünya kamuoyuna ifşa edildi.

Şimdi ise Ortadoğu’da özne olan büyük şeytan ABD ve diğer Emperyalistler, olmayan haklarından vazgeçmemişler. Görünen o ki bu emperyal güçler yeni bir oyun tertip edip, İslam âlemi üzerindeki plan ve desiselerini güncelleyecekler. Siyahı beyaz, beyazı da siyah göstererek cerbeze sanatını ustaca kullanacaklar.

Hatırlanacağı üzere 20 Mart 2003’te ABD ve İngiltere öncülüğünde oluşturulan uluslar arası bir koalisyon ile Irak’a askeri harekât başladı. Harekâtın üç temel sebeplerinden biride "Irak’ı demokratikleşmek" bahanesiydi. Sonuç; hepimizin malumu kan, gözyaşı ve yıkım oldu.

Yine Mart 2011’de Suriye’de oluşturulan iç savaş ile yüz binlerce Suriyeli hayatını kaybetti ve 15 milyona yakın Suriyeli de yerinden oldu. Ve hala bu trajedi devam ediyor. Diğer birçok İslam Ülkeleri de bunlardan farklı değildir.

İslam âlemi Ortadoğu’da kalıcı bir çözüm için umudunu Türkiye-Mısır ve İran’a bağlamıştı. Ancak Mısır’da kukla Sisi darbe ihanetinde başarılı olurken, emperyalizmin ustaca hamleleri ile İran enerjisini Suriye, Irak ve Yemen’de tüketmek durumunda kaldı. Bu alanda yalnızlaşan Türkiye, Ortadoğu’nun çok bilinmeyenli denkleminde yetersiz kaldı.

Peki, İslam âlemindeki bu kaotik ortam hep böyle mi devam edecek?

Kadim medeniyetlerin ağırlık merkezi olan Ortadoğu’da ne zaman güneş doğacak?

Bu coğrafyaların sadece insanları değil, aynı zamanda kültürleri ve medeniyetleri de yok oluyor. Kim ne zaman buna dur diyecek?

Irkçılık ve mezhepçilik fitnesini ısıtıp ısıtıp bize sunan emperyalizme karşı âlem-i İslam ne zaman uyanacak?...

Bütün bu suallerin cevabı: ABD, Rusya ve Avrupa’da değil, biz Müslümanlar kendi içimizde bulmalıyız.

Nasıl mı?

Asgari müştereklerde bir araya gelerek vahdeti yakalamalıyız. İyi bilmeliyiz ki Ümmetin ihtilaf ettiği meseleleri ısrarla gündeme getirenler, bilerek veya bilmeyerek emperyalizmin değirmenine su taşıyor.

İhtilaflı meselelere girmemeliyiz. Mukaddesatımız ayaklar altındayken feri meselelere dalıp; Irkçılık, mezhepçilik ve tekfircilik gibi konularla uğraşmak en basit hali ile emperyalizmin lokomotifine vagon olmaktır.

Irk, mezhep ve meşrepten ziyade "Ümmet" kelimesine vurgu yapmalıyız. Unutmamalıyız ki "Ümmet" ortak paydasında bir araya gelmediğimiz sürece zillet halimiz devam edecektir.

Bunları devletler düzeyinde yapmalıyız, olmuyorsa camialar ve STK’lar düzeyinde yapmalıyız, o da olmuyorsa fertler olarak yapmalıyız. Evet, hiç ertelemeden hemen şimdi yapmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.