Yer ve Göğün Sevdiği Kişi

Yer ve Göğün Sevdiği Kişi

Tövbekarların sevgilisi, günahkarların ümidi, sıkıntıda olanların ferahlatıcısı, gamlılara nefes veren, mahzunlara kurtuluş yolu gösteren Allah’a hamd olsun.

Tövbekarların sevgilisi, günahkarların ümidi, sıkıntıda olanların ferahlatıcısı, gamlılara nefes veren, mahzunlara kurtuluş yolu gösteren Allah’a hamd olsun. İnsanlığın üsve-i hasenesi olan Rahmet Peygamber’i ve pak ehli beytine salat ve selam olsun.

“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am S:162) Varlık gayemiz Allah’a kulluktur. Bunun gibi ölüm ve hayatımızın da sebebi budur. Allah’a kulluk, Allah’a muhabbeti gerektirir. Allah’a muhabbet, O’nu kendi nefsimiz de başta olmak üzere masivadan yani Allah’ın dışındaki her şeyden daha çok sevmektir. Ve bu sevgimizi sözlerimizde fiilerimizde de göstermemiz gerekmektedir. Allah’ı sevmek O’nun rızasına uygun yaşamakla mümkündür. O’nun sevdiğini sevmek sevmediğinden de ictinab etmekle olur.

Allah’ı sevmemizin bir diğer şartı da O’nun peygamberine ittibadır. “De ki, siz gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.” (Al-i İmran S:31)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu ayete şöyle bir izah getirmektedir: “Şu âyet diyor ki: “Allah’a (celle celâluhu) imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz. Madem Allah’ı seversiniz; Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise: Allah’ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona ittibâ etmektir. Ne vakit ona ittibâ etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten siz Allah’ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin.” (11.Lem’a) Ayeti Kerimede Allah’ı sevmek, Resülüne ittiba şartına bağlanmıştır. O halde Allah’ı seviyorum diyen her Mü’minin Peygamberine ittibaı elzemdir. Nasıl ki mantık ilminde denilir ki: “Eğer güneş çıksa gündüz olacak.” Müsbet (olumlu) netice için denilir: “Güneş çıktı. Öyleyse netice veriyor ki, şimdi gündüzdür.” Menfi (olumsuz) netice için deniliyor: “Gündüz yok. Öyleyse netice veriyor ki, güneş çıkmamış.” Mantıkça, bu müsbet ve menfi iki netice kat’îdirler.

Aynen böyle de, şu âyet-i kerime der ki: Eğer Allah’a muhabbetiniz varsa, Habibullaha ittibâ edilecek. İttibâ edilmezse, netice veriyor ki, Allah’a muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa, netice verir ki, Habibullahın Sünnet-i Seniyyesine ittibâı intaç eder (netice verir).

Evet, Cenâb-ı Hakka iman eden, elbette Ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve en kısası, bilâşüphe (şüphesiz), Habibullahın gösterdiği ve takip ettiği yoldur. (11.Lem’a)

Habibullah’a ittiba ise O’nun sünneti seniyyesine ittibadır. “Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: ‘Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş.’ ­­­­­­­­­­­­Evet, Siyer-i Nebeviyeye dikkat eden ve Sünnet-i Seniyyeyi bilen, kat’iyen anlar ki, edebin envâını (çeşidini), Cenâb-ı Hak, Habibinde cem etmiştir (toplamış). Onun Sünnet-i Seniyyesini terk eden, edebi terk eder. ‘Bîedeb mahrum bâşed ez lûtf-i Rab’ Edepsiz kişi Allah’ın lütfundan mahrum olur. Kaidesine mâsadak (doğrulayıcı) olur, hasâretli bir edepsizliğe düşer.” (11.Lem’a) Daha çocuk yaşta yetim kalan Efendimiz (sav), Allah’ın edeplendirmesi ve terbiye etmesiyle büyümüştür. Hayatı boyunca tüm gayri İslami ve gayri insani adet, gelenek ve ananelerden Allah’ın muhafaza etmesiyle yaşamıştır. Peki Allah’ın terbiye ettiği bir zata uymayı ret eden, ahlakı Kur’an, konuşması vahiy olan bir zatın yaşayışını kendine üsve yapmayan bir insan deli divane değildir de nedir?

Böyle bir zatın her fiilinde bir hikmet vardır. Maahaza, zat-ı Ahmediye (as) ‘ın tevatürle gelen adat dahi olsa harekatını kendine nümune-i imtisal yapan her Mümin adatını ibadete çevirir. Örneğin adi önemsiz bir iş olan ve kainattaki tüm zi hayatın yaptığı yemek yeme adabını Peygamber’e iktidaen yapan kimse, o adabı ibadete çevirir. Peygamber gibi uyuyan, Peygamber gibi içen, Peygamberin yaşam standartını kendisine yaşam standartı olarak benimseyan insan adatını ibadete çevirir. Dahası, Allah’ın sevdiği bir zatı sevmesi ve O’na benzemeye çalışması hasebiyle Allah’ın da rızasına nail olur. Allah’ın sevdiğini de yer ve gök ehli sever. Hadis-i Şerifte “Allah Teala bir kulu sevdiği zaman, Cebrail (as)’a ‘Allah Teala filan kulu seviyor, sen de O’nu sev, ‘ diye emreder. Cebrail de O’nu sever ve sema ehline (gökteki meleklere), ‘Allah Teala filan kulu seviyor, siz de onu seviniz’ diye seslenir. Gökteki melekler de onu severler. Sonra da yerdekilerin kalbine onun için sevgi konulur (herkes onu sever)” buyrulmuştur. (Riyazüs Salihin 388.Hadis)

Evet, madem dost ve düşmanın ittifakıyla, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) mehâsin-i ahlâkın (güzel ahlakın) en yüksek mertebelerine mazhardır. Ve madem bil’ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir. Ve madem, binler mucizâtın delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemâlâtının şehadetiyle ve mübelliğ ve tercüman olduğu Kur’ân-ı Hakîmin hakaikinin tasdikiyle, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir. Ve madem semere-i ittibâıyla milyonlar ehl-i kemal, merâtib-i kemâlâtta terakki edip saadet-i dâreyne vâsıl olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktidâ edilecek en güzel nümunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır. Bahtiyar odur ki, bu ittibâ-ı Sünnette hissesi ziyade ola. Sünnete ittibâ etmeyen, tembellik ederse hasâret-i azîme (büyük zarar), ehemmiyetsiz görürse cinayet-i azîme (büyük cinayet), tekzibini işmam eden tenkit ise dalâlet-i azîmedir(büyük sapıklıktır). (11.Lem’a)

Bu ayki yazımı Hz.Ali (ra)’nin dünyaya hitaben söylediği şu sözüyle bitirirken hepinizi Allah’a emanet ediyorum.

“Beni mi aldatacaksın? Bana mı göz diktin? Boşuna, boşuna ! Başkasını kandır. Ben seni üç talakla boşadım, ömrün kısa, meclisin hor, tehliken basittir. Ah! Ah! Azık az, yolculuk uzun, yol ıssız!” (Hayatüs Sahabe M.Yusuf Kandehlevi c1.s 31)

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.