Yeryüzünün Halifeleri Allah Adına Hareket Ederler

Yeryüzünün Halifeleri Allah Adına Hareket Ederler

Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgü ile tenzih ederken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmedikle

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ  قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ     وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُ۫ن۪ي بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ     قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ      قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۚ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۙ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ

Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgü ile tenzih ederken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.

Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra bunları meleklere gösterip “Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin” dedi.

“Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kâmil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin” cevabını verdiler.

“Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir” dedi. Onlara bunların isimlerini bildirince de “Size ben göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim, demedim mi!” buyurdu.

İnsan denilen varlığın yaradılışının hikmetini öğrenmek hemen hemen bütün insanların ortak merakıdır. Az veya çok her insan ben ne diye yaratıldım, benim yaradılışım hangi hikmete binaendir, varlık içerisinde özelde benim genelde benim cinsimin misyonu nedir? Sorularını mümin olsun kafir olsun her ademoğlunun kendine sorduğu ve tam manasıyla hiç kimsenin cevaplayamadığı sorulardır.

Yukarıya aldığımız Bakara Suresinin 30. Ayeti bu soruların Allah’a bakan yönünü olmasa da insana bakan yönünün cevabını veriyor. Allah’a bakan yönünün cevabını da asla öğrenemeyeceğiz. Zaten mümin kesimin içinden çıkamadığı yön, soruların Allah’a bakan yönüdür. Tasavvuf ehlinin bu uğurdaki uğraşıları beyhude olmasa dahi netice verecek uğraşılar değildir.

Bu ayetler İslam’ın insaniyetin başlangıcıyla ilgili bakış açısını belirliyor ki İslam insanı mahlukat üstü bir yaratık olarak tanımlıyor. Allah’ın yeryüzündeki halifesi…

Ayetin hitabı iki yönlüdür; ifrat ve tefrit diye taksim edilmiş bakış açısı sahiplerinin her ikisini aynı ibare ile uyarıyor. İnsanı değersiz gören, donanımsız, günahkar, dolayısıyla en aşağılık bir nazarla insana bakan bakış açısı sahiplerine:

“İnsan benim yeryüzündeki halifemdir. Yeryüzünün halifesi makamı öyle yüce bir makamdır ki melekler o makama hep gıpta etmiş. O makama Allah’ı sürekli takdis etmeleri ve O’na hamd etmeleri dolayısıyla kendilerinden daha layık bir mahlukun olamayacağına inanıyorlardı. Şeytan aleyhillanenin nefsinde o makamı yitirdiği için kabaran kibir ve hased ateşi onun ebedi helakına neden olmuş.

İcat/yaratma sıfatına sahip tek mahluk olması hasebesiyle (haşa) yeryüzünün tanrıcıkları sıfatını kendileri için kullanan Deccal suratlı mahluklara da; “Siz sadece kalfasınız. Siz sahibinizin emirleri doğrultusunda hareket ettiğiniz sürece bir değer ifade edersiniz, aksi halde hiç içinde hiçsiniz.

İslami bakış açısı, insanın ne kadar büyük bir mahluk olduğuna inanan kesim için iki müşahhas ismi örnek veriyor. İkisinin de adı Mesih, ikisi de ölüleri diriltecek kadar ilim, güç, kudret sahibi… İkisi de doğaya hükmedebiliyor ama ikisinin arasındaki fark yer ile gök, doğu ile batı arasındaki farktan daha fazladır. Biri Deccal aleyhillanedir, diğeri ise İsa Mesih aleyhi’s-selamdır.

Hz. İsa (a.s) Âl-i imrân Suresi 49. Ayet-i kerimesinde ifade edildiği şekilde;

Çamurdan kuş şekli verdiği heykellere üfleyip Allah’ın izniyle onları canlandırıyor

اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْراً بِاِذْنِ اللّٰهِۚ

Size çamurdan kuş biçiminde bir şey yapar ona üflerim, Allah’ın izni ile derhal kuş oluverir;

Anadan doğma kör ve o zamanlar tedavisi mümkün olmayan abras/cüzzam hastalarını tedavi ediyor

وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ

Körü ve cüzzamlıyı iyileştiririm

Ve en önemlisi ölüleri diriltiyor

وَاُحْـيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِۚ

Ve yine ben Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim.

Evlerinde biriktirip kendilerinden başka kimsenin haberdar olmadığı şeyleri onlara haber veriyor

وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَۙ ف۪ي بُيُوتِكُمْۜ

Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm.

Bunların benzerlerinin Mesih’ud-Deccal tarafından yapılabilinen fiiller olduğu rivayetlerde geçiyor. Arada ince ama yer ile gök kadar birbirinden farklı eylemler olmasını sağlayan bir fark var. Hz. İsa bizce insan üstü bir güç gerektiren her fiili Allah’ın izniyle yapabildiğini deklare ederek Allah’ın yeryüzündeki halifesi makamına yükselirken Deccal aleyhilla’ne ise Allah’ın izni ve verdiği yetilerle sahip olduğu bu harikulade beceriler üzerinden(haşa) tanrılığını ispatlama derdine düşüyor. Biri a’la-i illiyyinde iken diğeri esfele’s-safilin derekelerine yuvarlanıyor.

Bunlar tek ayeti kerimede verilen örnek mucizeler ve insan üstü bir güçle takat getirilebilecek işler dedik ama Üstad Bediüzzaman bu tür mucizeler için şöyle bir açıklamada bulunuyor:

Mu’cizat-ı enbiyadan iki gaye ve hikmet takib edilmiştir:

Birincisi: Nübüvvetlerini halka tasdik ve kabul ettirmektir.

İkincisi: Terakkiyat-ı maddiye için lâzım olan örnekleri nev’-i beşere göstererek, o mu’cizelerin benzerlerini meydana getirmek için nev’-i beşeri teşvik ve teşci’ etmektir. Sanki Kur’an-ı Kerim, enbiyanın kıssa ve hikâyeleriyle terakkiyatın esaslarına, temellerine parmakla işaret ederek: “Ey beşer! Şu gördüğün mu’cizeler, bir takım örnek ve nümunelerdir. Telahuk-u efkârınızla, çalışmalarınızla şu örneklerin emsalini yapacaksınız.” diye ihtar etmiştir. Evet mazi, istikbalin âyinesidir; istikbalde vücuda gelecek icadlar, mazide kurulan esas ve temeller üzerine bina edilir. Evet şu terakkiyat-ı hazıra tamamıyla dinlerden alınan işaretlerden, vecizelerden hasıl olan ilhamlar üzerine vücuda gelmişlerdir. (İşârât-ül İ’caz 207.sh – Risale-i Nur)

Devamında Hz. Süleyman’ın, Hz. İbrahim’in ve diğer tüm mucizeleri Kur’an’da zikredilen peygamberlerin mucizelerini zikrederek bunların insanoğlunun bilhassa Müslümanların terakkiyat için almaları gereken örnekler olduğunu ve bu mucizeleri gerçekleştirmek için sa’ye teşvik ettiğini belirtir.

Büyük Üstad Seyyid Kutub ise bu ayeti kerimeleri bir önceki ayetle irtibatlandırır ve خلق لكم   ibaresi üzerinde durarak;

“Anlaşılan o ki yeryüzündeki her şeyi insan için yarattığına göre onu büyük bir iş, halifelik görevi için yaratmış ki bütün varlığa hükmetsin, onlar üzerinde etkin olsun. Zira o bu mülkte yaratılmışların en yücesidir. Bu uçsuz bucaksız mirasın ilk varisidir, ilk efendisidir. O yeryüzünün de içindeki enstrümanların da efendisidir. Madem Efendi olarak yaratıldı o halde efendi hareket etmeli… O enstrümanlar köle olacak biri değil ve olmamalı” mealinde bir açıklamada bulunuyor.

Burada Kur’an’a iman etmiş mümine düşen Kur’an ve Kur’an’ı tefsir eden muteber ulemanın görüşleri ışığında Allah’ın kendisini ne kadar da yüce bir makamda yarattığının bilincinde olarak hangi işlerin peşinden koşup hangi işlere tenezzül etmemesi gerektiğinin şuur ve bilinci ile hareket etmesidir. Ve yeryüzü halifesinin asıl görevi olan yeryüzünü imar vazifesine eğilerek hilafet makamını gasıpların elinden almasıdır. Aksi halde Allah’ın hilafet makamı için kendilerine verdiği donanımı Allah’ın razı olduğu şekil üzere değil de kendi hırs ve hevaları doğrultusunda istimal edenler yüzünden Kur’an’ın tabiri ile kara ve deniz fesada uğramaya devam edecek.

Mehmet Zeki Ergin

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.