Bakış... Tango`nun da yok mu faydası?!

Bu hafta şu ‘doğru-yanlış bakış’ üzerine birkaç kelam edelim. Neyi nasıl görmeli veya neye nasıl bakmalı… Allah’u Tealanın insana bahşetmiş olduğu nimetler dolayısıyla aslında kişi, her şeyin rengini, tadını, kokusunu, lezzetini veya acısını görebiliyor… duyabiliyor…  tadabiliyor... Her şeyi olduğu gibi görüp değerlendirme nimeti kadar güzel bir şey olamaz. İyiye iyi, kötüye kötü diyerek sübjektiflik hastalığından kurtulup “objektif bakış” vasfıyla devâlanıp vasıflanmak kadar güzel bir şey yok. Kör tarafgirlik hastalığından beri olabilmek… Ufkun açıklığı ve özgürlüğün lezzetiyle çilelenmek… Objektif bakış için en yakınındakinin hışmına uğramak… Ama bütün bunları umursamamak… Kaynağın, seni teyit ettiği yolda kararlılıkla yola devam etmek…

Yeter ki görme, tatma, koklama ve duyma yeteneğimizi kaybetmemiş olalım. Çünkü bu fonksiyonların yitirilmesi tamamıyla hüsrandır, inkardır, ziyandır…  Allah’u Tealanın vermiş olduğu bu duyu organlarıyla onun nimetlerini değerlendirip ona layıkıyla kul olmak ve nimetlere  şükretmek  şükran-ı nimet iken, bunların hiç birisini tanımamak veya yanlış değerlendirmek de küfran-ı nimettir. Örfen, vicdanen ve naklen kötü olanı tarafgirlik refleksiyle “sen görünene bakma, derine in, aslında bu iyi bir şeydir, zahirinde münkerat vardır, doğrudur; ama bunun bilmem hangi okyanus derinliğinde yakut ve mercanlar vardır” demek kadar kötü ve zoraki bir körlük olabilir mi?  Bu, her şeyi olduğunun aksiyle değerlendirmek olur ki, o da çok yanlış bir tespit ve iyiye değil kötüye götüren bir analiz olur.

Son iki yıldır neredeyse her mahalleye kadar taşınan ve en son sahabeler şehri Diyarbakır surlarına dayanan tango, festival ve eğlence programlarına da, “bunu böyle görme, aslında bu demokrasinin ve hoşgörünün göstergesidir. Biliyorsunuz tango; Buenos Aires, Arjantin ve Montevideo, Uruguay kökenli bir dans ve müzik türüdür. Fin Tangosu, Çin Tangosu ve Arjantin Tangosunun o halklarla ilişkilerde faydası olacaktır” demek gibi bir durum olabilir mi? “Bunu iyi görmek lazım…” demek kadar saçma bir şey var mı? Sahi, bütün bu rezaletlere niye kimse “DUR” demiyor veya diyemiyor?!  Eğer bütün bunlar yol, otoban veya viyadüklere karşılık empoze ediliyorsa, toptan yıkıma götürecek bu rezilliklere karşılık yol da istemiyoruz viyadük de!

Başka bir örnek, muhtelit (karışık) hemcinslerin veya müenneslerin milyonların ekranındaki rakslarını, bırak kötü görmeyi, iyi bir şeymiş gibi lanse edip onu savunmayı ihale etmenin vebali, sizce de ağır olmaz mı?

Beyaza beyaz, siyaha siyah demek varken, “yok aslında o siyah gördüğün beyazdır, sen bu beyaz görüneni değil de siyah görüneni beyaz niyetine al” demek kadar saçma bir şey olabilir mi? İslam zahire bakıyor ve bizim zahiri manadaki amellerimizin de batıni anlamdaki niyetlerimize uyması icap ediyor.  Kötü amelin iyi niyeti olmadığı gibi, iyi niyetin de kötü ameli olamaz. Ameller niyetlere göredir ama o amellerin de niyetlerin ruhuna uygun düşmesi, cereyan etmesi gerektir.

Ben bunu vurgulamaya çalışırken sözüm ona deruni(!) olanlar “yok efendim aslında o gerçekleşenleri öyle değil de şöyle görmek lazımmış da onlar ücretsizlerin hünerleriymiş de kardeşlik pekiştiriliyormuş da şöyleymiş de böyleymiş da…” deyip herkesçe ayan beyan olanı kendi görmek istedikleri gibi gördürmeye çalışmaları hakka hizmet değildir. Bunlar yanlış şeyler… Gelin yanlışa “yanlış” deyiverelim; insanlık ve İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeyelim.  İyiyle kötüyü birbirinden ayıracak noktada buluşalım.

 

Helal belli haram da bellidir, helale helal, harama haram demeyi ve ona göre amel etmeyi bir vazife ve görev bilelim. Müştebihatlardan da uzak duralım ki azabı gerektirecek haramlara düşmekten emin olalım. Binlerce gözün olsun neye yarar; nasıl bakman gerektiğini bilmedikten sonra. Her şeye Kur’an ve sünnet gözlüğüyle bakmak mümin olmanın gereği değil midir? Allah hepimize; çalışmalarımızda iyi niyeti, müslümana karşı hüsn-ü zannı, meselelere iman nuruyla bakmayı, vakıaları sağlıklı tahlil etmeyi, işlerimizde de hayırlı neticeyi ihsan eylesin!

Yazımızı, dillerden düşmeyen şu duayla bitirelim: Allah’ım! Bize hakkı hak olarak gösterip ona uymayı; batılı da batıl olarak gösterip ondan sakınmayı nasip eyle! ÂMİN!

Selam ve dua ile.

Doğruhaber Gazetesi

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.