Yusuf ARİFOĞLU

Yusuf ARİFOĞLU

Beşeri Hükümler Değişmesi Teklif Edilebilir Ve Değiştirilebilir

Derdimiz ne mi?

Derdimiz; kendi, aile, toplum ve dünya gündemine rengimizi vermektir.

Doğruların, doğrultmaya çalışanların, adalet tutkunlarının, mazlumlara taraf zalime hasım olanların rengini vermektir.

Dünü, günü, yarını; orayı, burayı, şurayı ihmal etmeden tüm zaman ve zeminlere rengimizi giydirmektir.

Rengimiz ne mi?

Rengimiz Sıbğetullahtan(Allah’ın boyası) rengini alan ‘kulluktur, teslimiyettir, ibadettir, iyiliği yaymak, kötülüğü önlemektir, adalettir, fıtrattır, insana yakışan ve insanca olan her tutum ve davranış’tır.

Bizim gibi insan olan veya insan kaynaklı ideoloji ve anlayışlar bize kendi rengini veremez ve dayatamazlar. Çünkü onlar da bizim gibi her an yanılabilen ve yanıltabilen, eksik olan ve zaaf sergileyendir.

Demokrasi, Sosyalizm, Liberalizm, Laisizm ve daha başka başka isimler adı altında çakma ve defolu ‘yönetim, yasa, idari sistem ve yaşam tarzı’ oluşturanlar bana ‘kokan, çürüyen, su geçiren, makyaj gibi duran’ boyasını ‘onunla boyanayım veya boyayayım.’ diye efelenemez, Bremen mızıkacısı kesilemez.

Bu ülkede 1924’ün Kemalist ve 1980’nin Askeri Faşist Anayasası yıllarca dedemin, babamın ve benim başımın üstünde bir sopa, kılıç, giyotin ve darağacı gibi tutuldu/tutuluyor.

Karşı çıktık, muhalif olduk.

Reddettik, düşman ilan edildik.

Alternatif oluşturmaya çalıştık, darağacına çekildik.

Sesimizi yükselttik, sürgünlerde kendimizi bulduk.

‘Değiştirilemez/değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ dediğiniz saçmalıklara olmaz dedik, kendimizi işkencehanelerde ve zindanlarda bulduk.

Biz ‘Güneşi sağ elime ayı sol elime verseniz, hak bildiğimden vazgeçmem!’ sözünü Mekke despotlarına haykıran Resul’ün ümmetiyiz. Bu münasebetle doğru, haklı, gerekli, insani ve İslami bildiğimiz her partinin, camianın, kişinin, sözün ve yazının yanındayız.

Nasıl ki siz kutsadığınız totemlere, göklere çıkardığınız heykellere, herkese olmalı diye dayattığınız yaşam tarzınıza, meşrulaştırmaya çalıştığınız ahlaksızlığa sahip ve arka çıkıyorsunuz, biz de hak yolda ve Hakk uğruna kararlılığımızı gösterecek, doğru olanı ortaya koyacak, her türlü haksızlığa ve yanlış uygulamaya adil bir şahitlik, müdahil bir olgunlukla karşı duracağız.

Bu dünyada ‘Değiştirilemez!’ denilecek bir şey veya konu varsa o da ancak İlahi elin/yetkinin dediği ve ortaya koyduğudur. O Yüce İlah dahi insanlar için belirlediği hüküm, ilke ve telkinleri zaman, zemin ve duruma göre değiştirmişse insana ait olan her şey hayli hayli değişir/değişmelidir. Bir malın, eşyanın ve yiyeceğin dahi bir kullanım süresi varsa senin ‘faşist, ırkçı, Kemalist ve laik’ yasaların niçin layüsel olsun ki?

Resim ressamını hesaba katmadan nasıl boya ve çizimini kararlaştıramaz; yazı ve kalem nasıl kendisini tutan eli ve düşünen aklı devre dışı bırakıp yazılanlar üzerinde hak iddia edemez, cep telefonları nasıl ki yetkili firmayı görmezden gelip kendine fabrika ayarlarını tesis edemezse, Allah'a karşı kul olarak yaratılmış olan biz insanların da temel hükümleri koyması olamaz!

Gece yerini gündüze, kış yerini bahara, gençlik yerini ihtiyarlığa, eski yerini yeniye, bayat yerini tazeye bırakırken siz laik dinozorlar niçin direniyorsunuz?

‘Andımız, Herkes Türk’tür, Devlet Laiktir, Atatürk olmasaydı…’ Diyenler boş bir akıntıya kapılıp kürek çekmektedir ve çırpınışları boşunadır. İlke bilmezlik, sınır tanımazlık, had gözetmezlik veya umursamazlıkla kapıldıkları akıntı onları yutacak ve kendi içinde mahvedecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.