Mehmet Güven ÖZER

Mehmet Güven ÖZER

İslamistler

Efendim, peşinen belirtmem gerekir ki, “Müslüman” ile “İslamist” arasında büyük fark var. Çünkü Müslüman; tamamıyla teslim olan anlamına gelirken, İslamist; sadece fikirsel bazda İslam'ı savunan ama gereklerini yaşamayan anlamına gelir. Bu da muhteva olarak çok farklı anlamlara gelir.

Örneğin bu İslamistler, “İslam'da sosyal adaleti” inceden inceye işleyebilir ama “Abdestin şartlarını” bilmezler. Yani gereğini yapmazlar. Veya “İslam'da fert ve devlet ilişkileri” üzerine kalem oynatabilirler ama “Namazın rükünlerini” say desen sayamazlar. Yani o rükünleri yerine getirmezler.

Dolayısıyla teslim olmamış bu zatlardan, küfür cephesi yararlanmak ister. Çünkü her ne kadar içleri boş olsa da kocaman kütükler gibi göze hitap ederler. Tabi yukarıda saydığım konuları bilip de yine tüm bilgi ve becerilerini, beklenenin aksine küfrün hizmetine koyan kişilikler de yok değildir. Hatta bu tipler hiç eksik olmazlar.

Şimdi dağdan bir çobanı çevirip, 1923 kuruluşlu laik rejimin İslam'a bakışını sorsan, herhalde; “Toplumdan İslam'ın etkisini kaldırmak” şeklinde bir politika izlendiğini söyler. Peki, yıllarca laik cumhuriyeti savunan Müslüman kılıklı heriflere ne demeli?

Pesss..! demeli.

Peki, ya PKK'nin Marksist-Leninist kökenli olup, laik-seküler bir evreye geçtiğini cümle alem bilmiyor mu?

Biliyor.

O zaman sözde İslamcı olarak tanınan veya yıllarca Kürd medreselerinde dirsek çürüten mollaların PKK'ye desteğine ne demeli?

Ona da pesss demeli.

Ancak konuyu anlama açısından şu kadarlık farkı ortaya koymamız lazım. Fakihler Kürd medreselerinde yıllarca sarf ve nahiv okurlar. Kapalı mekânlarda “Amr ve Zeyd” üzerinden, Arapça dilinin incelikleri ile uğraşırlar. Dolayısıyla küresel çaptaki emperyal projeleri yeteri kadar değerlendiremeyebilirler. Bu yüzden tercih hataları yapanlar var. Bu tercihleri nedeniyle sonradan pişmanlık duyan ve günahlarından dolayı tövbe, istiğfarda bulunan mollalara şahit olduk.

Konuyu genelden özele indirgersek, yukarıdaki sorduğum ikinci soruyu tekrar sormam gerekecek. PKK'nin Marksist-Leninist kökenli olup, laik-seküler bir evreye geçtiğini cümle alem bilmiyor mu?

Biliyorlar. Herhalde İslamcı aydın diye geçinen Ayhan Bilgen, Altan Tan ve Hüda Kaya da biliyordur. Bildikleri halde Marksist-Leninist kafalı, Stalinist eylemli bir yapının içinde bulunmayı nasıl izah ederler? Yasin Börü'nün kanının ayrıştırdığı ve safların bu kadar netleştiği bir ortamda, özellikle Ayhan Bilgen'in bölge Müslümanlarına olan bu kini neden?

Sizler toplumla entagrasyon sorunu olan bu Marksistlerin, entegre işine yaradığınızın farkında değil misiniz?

Sizler bu halkı Şafii, Nakşi ve mütedeyyin olarak tencere, PKK'yi de Marksist olarak kapak şeklinde değerlendirip, kapağın tencereye uymadığını söylemiyor musunuz? Hali hazırdaki duruşunuzla, kapağı tencereye uydurma pozisyonunda olduğunuzu görmüyor musunuz?

Cumhuriyetin ilk kuruluşunda Diyanet İşleri Reisliğinin, Fransız modeli laisizmin bu topluma yerleşmesi için faaliyet yürüttüğünü bilmiyor musunuz? Şu an kadim Kürd kültürünün kaldırılıp, yerine Batı laisizminin yerleştirilmesi işinde sizlere bir supap görevi verildiğini görmüyor musunuz?

Cennet, cehennem ve ahiret inancına sahip insanlar olarak, o günün azameti karşısında titreyip, geri dönmeniz gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca uhrevi akıbetinizden endişeli olduğumuzdan dolayı bu yazının kaleme alındığının farkında olmanız gerekiyor.

Yoksa 80 milletvekili olan HDP'den neden sadece sizlerin isimlerini zikredelim?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.