İtiraf edeyim: Sevmeyenimiz çok fazla, neden acaba?

HDP'liler bizi sevmiyorlar. Bize İŞID'çi, Nusracı, AK Partili vs. diyorlar. Ak Parti tarafından HDP'yi bölmek için kurgulandığımızı söylüyorlar. Aslında özetlersek içinden çıktıkları CHP'nin ve Ulusalcıların söylemiyle “dinci, gerici, yobaz” diyorlar ama zamana göre kendilerince güncelleme yapıyorlar. Kendilerine destek olan sözde dindarları da “Aydın dindarlar” olarak kabul ediyorlar. Kendilerinin mazlum Kürt halkının hamisi görürken bizi Kürt'ten bile saymıyorlar. Kürt ve Kürdistani eylem ve söylemlerimiz, yazıp çizdiklerimiz ya hiç görülmüyor ya da samimi bulunmuyor. Samimi görülmüyoruz, çünkü hem Gazze'ye hem Mursi'ye hem Çeçenistan'a hem de Suriye'den gelen bütün mültecilere sahip çıkıyoruz.

Onlar zalim Nemrut ve Firavunların zulümlerine sessiz kalmamızı, Ümmetten kopmamızı istiyorlar. Ümmetçilik fikrinin egemen Türk, Arap ve Farsların Kürt halkını ezmek için kullandıkları bir argüman olarak görüyorlar.

Bu iddiaların ne kadarı doğru ne kadarı yanlış? Kuşkusuz dinimizi elden geldiğince en iyi şekilde yaşamaya çalıştığımız için dindar (onların literatüründe sofik) ve Ümmetçi olduğumuz doğrudur. Ancak Mazlum Kürt halkının haklarını yeterince savunmadığımız iddiası abestir. Zira zalim devlet Kürtlere zulmederken bir ayrım gözetmiş midir ki? Kürt olmamız hasebiyle Kürtlere yapılan zulümden fazlasıyla payımızı aldığımıza göre direnişimizi de göstermişiz, hakiki manada işkence altında şehitler vermiş, zindanları doldurmuşuz. Olağanüstü hal uygulamalarında, ev armalarında, yol aramalarında farklı bir muamele mi gördük? Onların iddia ettiği gibi işbirlikçi olsaydık koruculuğu tercih eder, mazlum değil zalim olurduk.

Onların mücadelesi, ‘Bütün Kürtler kalbimde. Abdullah Öcalan'ın ise kalbimde çok özel bir yeri var' diyen Daniella Mitterrand ve ‘'Sağolsun PKK bölgede çok işimize yarıyor ama onlara silah veremeyiz çünkü hala terör listesindeler‘‘ anlayışını yanlış bulan  Claudia Roth, gibi çok sayıda hamileri tarafından desteklendiği için abartıldı, büyütüldü, allandı, pullandı ve halka yutturuldu. Nitekim asıl hedefin Kürt halkının mazlumiyetini gidermek olmayıp bu gavur desteğini fazlasıyla karşılamak olduğu son seçim beyannamesi ile netleşmiştir. Maksat, bölgedeki Kemalist laik sol, Süryani, Yezidi ve LGBTİ'lileri Kürt halkı üzerinden parlamentoya taşımak ve bütün Türkiye halkına DEMOKRASİ getirmekmiş?! Demokrasi bir yerlerden palet palet geçerken coğrafyamızda keleş keleş geçiyor. Maalesef Ak Partinin siyasi felsefesi ve dünya görüşü gereği yaptığı açılımlar çerçevesinde Kürtlere tanıdığı kısmi hakları da silah zoruyla almış gibi halka yutturabildiler.

• Ak Partililer bizi sevmiyorlar. Bizi Kürt olmamız, Kürdistani söylemlerde bulunmamız, zaman zaman devletı ağır şekilde eleştirmemiz nedeniyle HDP'nin dindar versiyonu gibi görüyorlar. Hatta onların da belli bir kesimi bizi Ak Partinin tabanındaki dindar Kürtlerin oylarını almak ve Ak Partiyi bölmek için HDP tarafından kurgulandığımızı söylüyorlar. Bu nedenle yıllarca İktidar tarafından hiç görülmedik, çözüm süreci çerçevesinde “tabela” derneklerine gidilirken çözüme re'sen çok açık destek vermemize rağmen ziyaret dahi edilmedik. İlkokula giden kız çocuklarımıza provokatör denilerek camiamız legal görünen illegal örgütün insafına terk edildi. Çocuklarımıza yaşları tutmadığından dolayı ceza veremeyen hâkimler ana babalarına hapis cezaları verdiler. Neyse ki takdiri ilahi paralel örgüt, bakan çocuklarına çarpıp takla attı da biz daha büyük bir kazdan, beladan kurtulduk. Bu yüzden rabbimize hamd ediyoruz.

Ak Parti, paralelin kumpasla zindanlara attığı Yusufi'lerimize gardiyanlık yapmaya devam ediyor. Gelinen son aşamada Ak parti iktidarını sürdürmeye katkı sunacağını düşünerek “barış süreci” söylemleri ile önemli bir kısmı bebek olmak üzere 40 bin kişinin katili, kanlı terör örgütünü imar ve ihya etmiştir. Örgüt, elindeki silah, mühimmat, Şengal ve Kobani'den takviye edilen insan kaynakları ile 30 yılda işlediği katliamı birkaç günde işleyecek kapasiteye ulaşmıştır. 6/8 Ekim olayları bunun provası olup milletin gözü önünde gerçekleşmiştir.

• Bizi Şiici ve Sünniciler de sevmiyor. İŞİD, bizi açıkça tekfir etmesine rağmen onları tekfir etmeyişimiz Şiicilerin; Zalim Beşşar Fesada desteğine rağmen Hizbullahı (Nasrallah'ı) tekfir etmeyişimiz de Sünnicilerin, bizden nefretine sebep oluyor. Kabaca her iki taraf da bizi kendilerine düşman olarak görüyorlar.

Paralel örgütün bize düşmanlığını izaha gerek yok bence. Dumanlı şöyle diyordu: “işkence etmeyi emredenler, işkenceye uğrayanın günahından değil baskı altında kaldığı için vicdanı sızlayarak işkence yapmak zorunda kalanların ahından kurtulamazlar.” Ya onlar da sizin gibi “bu işkenceden sevap kazanacaksınız, ibadet eder gibi işkence yapmalısınız, yoksa hizmet aksamış olur 2023 hedefimize ulaşamayız” diyerek işkencecileri eğitmişlerse orada vicdan sızlaması olur mu?

Buna bizi çekemeyen, kıskanan, zaman zaman meşru müdafaa nedeniyle yaşanan çatışmalar sebebiyle arada kalmaktan ödleri patlayan korkakları da eklesek bir hayli fazla sevmeyenimiz var. Umurumuzda mı? değil, Elhamdülillah.

Neden hamd ediyorum? Çünkü Allah (CC) müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetli olduğumuzu; O'nun yolunda mücahede ettiğimizi, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmadığımızın şahididir. Bu da, Allah'ın bize bir lütfudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.