Kadro

İnsanların idaresine talip olanların, ehliyetli kadrolara sahip olması gerektiği su götürmez bir hakikattir.

Peygamberlerin dahi başarıları bu kadrolarla oldu. Hz. Musa (as), görev aldığı ilk anda, yanına Harun (as) gibi bir yardımcı istedi. Hz. İsa (as) havarileri ile birlikte yol aldı. Hz. Peygamber (sav), yapmak istediği devrimi, çevresinde kümelenen ashabı ile birlikte gerçekleştirdi.

Karizma denilen liderlik performansı olmazsa olmazsa da, tek başına yeterli değildir. Çünkü insanların ihtiyaçlarını, dertlerini, eksikliklerini gidermek için hiç kimsenin elinde sihirli bir değnek yoktur.

AK Parti’nin en yakınlarınca eleştirildiği, olumsuzluklarının bir bir ortaya döküldüğü ve hatta ihanete varan tavırların sergilendiği bir dönemde, bu tür “Ben demiştim” cinsinden yazılar yazmak pek hoş olmazsa da, Müslümanın Müslümana hatırlatması maslahatın icaplarındandır deyü, birkaç kelam etmek gerekiyor sanırım.

AK Parti hükümetlerinin en büyük sorunlarından biri bahsi geçen kadrosuzluktur. Çünkü kurulan hükümetlerin, her dönemde idarelere yakın olanlarla iş tutması, ilk fırtınada gemiyi dalgalara terk eden tipleri ortaya çıkarıyor.

Oysa idarelere lazım olan, yetişmiş insan gücünden en idealist olanlarıdır. Gönüllü, karşılık beklemeden, çıkarlarını zedelese dahi tabi olduğu idarenin başarısı için çılgınca çalışmaktır esas olan.

AK Parti, idarenin başına geçtiği andan itibaren bahsettiğimiz kadrolara ihtiyaç duydu. Oysa bürokraside elzem olan kalifiye eleman sahibi olmak, yılların birikimini gerektiriyordu. Yapılmak istenen iş için bu kadar süre beklemek, hem sabır işi hem de halkın tahammülünü zorlayacak türden bir şeydi. Daha doğrusu ülkenin şartları bu kadar uzun süre beklemeye müsait değildi.

Bu nedenle AK Parti, hemen yanı başlarında duran Fetullahçılara can simidi gibi sarıldı. İdare ihtiyaç duyduğu kadroları bu yapı içinden temin etti. Birçok kilit noktaya şimdiki moda deyimiyle FETÖ’nün elemanları yerleştirildi.

Ancak ortada bir tuhaflık vardı. Çünkü bu yapının başındaki zat, İslami yapılara pek iltifat etmiyordu. Ecevit’in şahsında seküler yapılara gösterilen ilgi ve anlayışı Erbakan’ın şahsında İslami yapılardan esirgiyordu. Bundan dolayı camialar vakayı hayra yormak gerekir diye, endişeli bir bekleyiş içine girdiler.  

Hizmet hareketi ismiyle anılan yapı, her ne hikmetse AK Parti ve Erdoğan ile yanaşık bir düzen içerisinde çalışmaya başlamıştı. Tabi o ara BOP eş genel başkanlığı gündemde idi ve AK Parti’nin özellikle ABD ile bir ihtilafa girmesi pek düşünülmüyordu. Zaten ilk icraatlar Avrupa Birliği’ne katılım için gerekenin yapılması şeklinde idi.

Ta ki “One minute” ile niyetlerin ifşa olduğu döneme kadar. Ekonomik güçlenme ile birlikte gelen, Türkiye’nin müstakil karar verme isteğine paralel bir şekilde Fetullahçılar ile ayrışım yaşandı ve süreç 15 Temmuz hadisesi ile aleni bir çatışmaya dönüştü.

Kanaatimce AK Parti’nin en büyük handikabı, işin başlangıcında kendi kadrolarını yetiştirmek yerine, hazır bulduğu Fetullahçı kadrolarla çalışması oldu. Eğer iktidara geldiği zaman kendi kadroları ile çalışsaydı, şimdi elinde bunca yıllık tecrübeye sahip elemanları olurdu.

15 Temmuz’dan sonra hızla yaşanan dolu kadroların tasfiyesi, şu an çalıştıracak gönüllü ve ehliyetli kadro bulunamaması sonucunu doğuruyor.

İşin ehli kadroları yetiştirmek, çok büyük önem arz ediyormuş. Bu yolda kaybedilen zamana rağmen; “Çay koy keçeli, yeniden başlıyoruz” şeklinde başlamak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.