Şehzade DEMİR

Şehzade DEMİR

Kanal İstanbul

Türkiye'nin başka hiç bir sorunu yokmuş gibi Kanal İstanbul olarak şöhret bulan meşhur 'Çılgın Proje' gündemin birinci sırasını aldı. Ekonominin de Libya ve Doğu Akdeniz sorununun da Suriye krizinin de önüne geçirildi. Bugün en fazla tartışılan ve konuşulan konu; “Kanal  İstanbul”dur. Meselenin ülke ve memleket maslahatları yönlerinden öte Ak Parti ile CHP arasındaki kavga yönüyle, dar bir alanda sahada gündemleştirilmesi üzüntü vericidir.

Kanal İstanbul, elbette birçok yönüyle hayati derecede öneme sahip bir projedir. Ekolojik boyutu itibarıyla milyonların hayatını etkileyecek bir çaptadır. Aynı şekilde yeni yatırımlar, yeni bir şehrin kurulması ve neredeyse yeni bir İstanbul'un inşa edilmesi itibarıyla da devasa bir  sosyal projedir. Bu açıdan uçsuz bucaksız bir yeni rant sahası açacağı da aşikardır. Uluslararası anlaşmalar, boğaz geçişleri, geçişlerdeki yetki, İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin güvenliği, bununla birlikte Karadeniz'e açılan tek kapı olması itibarıyla da uluslararası ciddi bir boyutu olan ve bu itibarla sadece Türkiye ile sınırlı olmayan, belki uluslararası dengeleri değiştirebilecek bir projedir. Hatta meseleyi Montrö anlaşmasını delme ve boğazlar hukukuna yeni bir şekil verme girişimi olarak da algılayanlar vardır.

İstanbul'un batı yakasını bir adaya çevirecek olan; tüm Türkiye'yi iktisadi, siyasi, sosyal ve askeri alanlarda etkileyecek, belki ciddi sıkıntılara sokacak, belki de ciddi kazanımlar sağlayacak bu projenin henüz kazanımlara mı yoksa sıkıntılara mı sebep olacağı noktasında hiç kimse emin değildir. Herkesi etkileyecek böyle bir olay hakkında detaylı bilgi sahibi olmanın da aynı şekilde herkesin hakkı olduğunu, bu bilgilendirmenin hükümet tarafından yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu projeye bu kadar önem atfetmenin gerekçesinin ne olduğu hususunda bir bilgilendirme yapılmadığı için konu hakkındaki tartışmalar da sağlıklı değildir.

75 Milyar TL değerinde bir projeden söz ediyoruz. Türkiye'nin belki en derin ekonomik krizlerinden birini yaşadığı bir süreçte Türkiye'nin bu kadar parayı bulmasının mümkün olmadığını herkes biliyor. Bunun yanında yap işlet devret modeli ile yapılan tüm projelerin öngörülenin birkaç kat fazlasıyla halkın sırtına bindiğini defalarca gördük. Bu da aynı şekilde yapılacaksa, bütün memleketi ipotek altına koymak olacaktır ki hiç kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktur.

Açıkçası; henüz tam olarak neyi tartıştığımızı bilmiyoruz. Hükümet en kısa zamanda bu meseleyi sağlıklı bir zemine taşımalı ve bütün detayları toplumla paylaşmalıdır. Meselenin iç politika ve devlet imkanlarından ziyade, asıl uluslararası siyasi boyutunun yankı yapacağı açıktır. Türkiye'nin bu projedeki hedeflerinin de daha çok uluslararası sahada elini güçlendirmek ile alakalı olduğu inkar edilemez. Karadeniz'i Akdeniz'de olduğu gibi bir iç denize çevirme emellerinden vazgeçmeyen bir ABD vardır. Dünyada boğazlar üzerinde benzer hesapları olan başka ülkeler de vardır. Bütün bunlar, bu meselenin öyle oldu bittiye getirilerek yapılacak bir şey olmadığını ortaya koymaktadır.

Projenin İstanbul belediyesinin çok ötesinde, bir devlet projesi olduğunun ifade edilmesi, toplumun konu hakkında detaylı olarak bilgilendirilmesine ve sağlıklı bir zeminde tartışılmasına engel olmamalıdır. Neticede bu işin ceremesini halk çekecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.