Küçük adam büyük aşk

Haftalardır iyi bir film çıksın da onu yazalım diye bekliyorum ama nafile. Haliyle yine eski bir filmden bahsedeceğiz. Eski ama yeni olanlardan çok daha yeni. Belki de henüz gösterilmeye hazır değil, söylediği sözü dinlemeye hazır kulak yok etrafımızda. Şimdilerde bunu dillendirebilene de aşk olsun.

“Büyük Adam Küçük Aşk”, Handan İpekçi'nin 2001 yılında yaptığı bir film. 5 dalda Altın Portakal almasına rağmen gösterimi bir süre yasaklanmış.

Hejar küçük bir Kürt kızı. Bütün ailesini bir operasyonda kaybedince bakılsın diye yakını olan bir avukata verilir. Avukatın kaldığı yerde kalan sadece o değildir. Orada kalan iki örgüt militanı için yapılan baskında herkes ölür. Küçük Hejar gizlice karşı komşuya geçer. Karşı komşuları emekli yargıç ve tam bir ulusalcı. Atatürk Cumhuriyetinin değerlerine son derece sadık biri. Biri Türkçeyi, diğeri Kürtçe'yi bilmiyor. İkisi de dillerinden de vazgeçmeyince aralarında çatışma kaçınılmaz olur. Hejar asi ve inatçı, emekli yargıç Rıfat Bey ise hem inatçı ve baskıcı hem de kibirli ve aksi biri. Bir yandan Türkçe'yi zorla Hejar'a dayatmaya çalışırken öbür yandan da sürekli onu aşağılıyor. Bit kontrolü, aşağılayan tavırlarla üst baş alma derken hiçbiri Hejar'ı yola getirmiyor. Tam bir psikolojik savaş oluşuyor aralarında. Tıpkı devletin bölgede pire için yaktığı köyler ve bu kanla beslenerek palazlanan örgüt gerçeği gibi.

Rıfat Bey'in ona dayattığı kimliği her şekilde ret ediyor ve aralarındaki buz dağları büyüyor. Bu itiş kakış ta ki Rıfat Beyin dilini öğrenmek suretiyle onu anlamaya çalışmasına kadar devam ediyor. Karşılıklı birbirlerini anlama başlayınca sevgi de başlıyor, aşk da. İşte küçük adamımızın empatiyle başlayan ve aşkla büyüyen ömrünün ahir demlerindeki kemale erme serüveni ve işte 40 yıldır kanayan yara sonucu her geçen gün ülkemin küçülen adamlıklarına gösterilen basit reçete, tabii ki anlayana.

Daha geçenlerde bir video izledim. Bir başka küçük kız korkuyla ve panikle büyük olduğunu zanneden küçük mü küçük, zavallı mı zavallı bir adama haykırıyordu; “Polis amca pantolonum sıkışmış yukarı çıkmıyor!” İzlemediyseniz anlamak için izlemeye kalkmayın, içinizi bir de biz karartmayalım.

Dünyanın en basit sorununun en zor yolla çözmeye çalışmak ve bunu yaparken demokrasiden, insan haklarından ve terörizmden bahsetmek garabeti Ortadoğu'nun en kadim hastalığı… Her sorunumuza bu şekilde yaklaşıyoruz. Bizden olmayan her kesi önce kendi kalıbımıza sokmaya çalışıyor, onu yok sayıyor ve onun kendine has özelliklerini hem de bizzat Yaratıcı tarafından ona hediye edilen özelliklerini değiştirmeye kalkışıyoruz. Onun ne düşündüğü ile ilgilenmiyor, bizim gibi düşünmediği için yargılıyoruz. Sonra mı? Bir kavga bir gürültü, bu kadar değil tabi! Korkunç insan hakları ihlalleri, korkunç zulümler, katliamlar, terörün gerçek yüzü, kaos, ekonomik çöküş, gerileme ve en nihayetinde başladığın noktaya geri dönme sonra tekrar yaşananlardan ders almadan aynı kısır döngünün değişik renkli başka versiyonu sürüp gidiyor.

Ama biz biliyoruz ki memleketimin bütün sorunları; aynı kafa yapısının aynı delilleri kullanarak, aynı çıkarımda bulunması sonucu aynı neticeye varıp aynı yola koyulmasından mütevellit birbirinin aynı olan bataklıklara saplanması sonucudur. Bu sorunların adı kimi zaman Kürt- Türk sorunudur. Kimi zaman Alevi- Sünni problemidir. Kimi zaman sekülar- dindar yaşam biçimi meselesidir. Kimi zaman o parti bu parti ve kimi zaman da o gurup bu gurup hezeyanıdır. Ama sorunun mantığı ya da egoist ve pragmatist aklın derdi aynıdır; kendini kâinatın merkezine oturtmak ve evet, bizzat kendini vazgeçilmez sanmak. Ötekisini ötelemek, berikini yara bere içinde hırpalamak…

Doğrusu “sevmek için tanımaya gerek yok, ama düşman olmak için tanımak şart” ve biz işte buradan başlıyoruz kaybetmeye; karşılaştığımız her yaratılanı tanımadığımız için önce düşman oluyoruz ve onu sevebilmek için kendisini sevdirmesini bekliyoruz…

Sonuç hepimizin malumu; yok olan bir coğrafya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.