
Sizden Gelenler
Kurtuluş Reçetesi
Alemlerin Rabbi Allah’ın Adıyla…
Dünyanın şuanda içinde bulunduğu karanlık ve ziyan herkesin malumudur. Bütün akıl sahipleri dünyanın karanlık bir geleceğe doğru sürüklendiğinde ittifak halindedirler. Günden güne bu karanlık artmaktadır. Özellikle de memleketimiz ve bölgemiz her yerden ziyade bu karanlığa yuvarlanmaktadır.
Uzun bi süredir bu karanlıktan kurtuluş için çareler aranmakta, değişik reçeteler denenmektedir. Gerçek o ki; Allah Tealanın sunduğu çare hariç, hiç biri fayda etmemektedir. Defaaten denenmesine rağmen Allah’ın nîzamı hariç hiçbir nizam da çare bulunamamıştır. Zira yaratıcımız o olup yaşantımızı ve halimizi en iyi bilen odur. Her şey Allah Teâla’nın elindedir. Buna binaen de maddi manevi her hastalığa deva veren de odur, geceyi gündüze, kışı bahara kalb eden odur. Zelili aziz, azizi zelil kılan odur. Kendine iman edenlere yardım edip düşmanlarını mağlub eden odur. Mutlak İrade ve Kudret sahibi odur ve eşsiz Hikmet, İlim ve Rahmet sahibi odur.
Hak ve doğru reçete Allah’ın bize sunduğu reçetedir. Buna binaen özelde Kürd milleti olarak bizlerin sorunlarına, genelde bütün dünya milletlerinin sorunlarına tek çare onun (c.c)’un sunduğu reçetedir.
Şüphesiz Allah (c.c)’unun insanlara sunduğu eşsiz reçete Kur’anı Kerimdir! Burada en kısa surelerinden bir sûre olan ama mana olarak en yoğunlarından olan “Asır Suresi”nin, Tefsîr kitaplarının gölgesinde konumuz cihetinden açıklamasını yapacağız.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
وَالْعَصْرِ ﴿١﴾
اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ ﴿٢﴾
اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿٣﴾
“(1-2) Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. (3)Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir). “
Bütün millet ve toplumların Rabbi, sûre-i kerîmede huzur, mutluluk, onur, özgürlük ve ilerlememiz için bizlere dört maddelik bir reçete takdim etmektedir. Tefsirlerin gölgesinde bu sûreyî şöyle açıklayabiliriz.
- Nahiv ilmine göre “اِنْسَانَ” kelimesi, bütün millet ve toplumları kapsıyorsa, aynı şekilde ferd bazında alim, cahil, müslim gayr-i msülim herkesi içine alır. Yani her insan istisnasız ziyana maruzdur.
- “خُسْرٍ” Kelimesi (Ziyan) ise “nekire” ve umum bir kelimedir. Her türlü ziyan ve zararı mefhumunda cem eder. Yani tüm zarar ve ziyanlardan, maddi olsun, manevi olsun kurtuluşun reçetesi bu dört maddedir.
- Bu sûredeki döt madde Allah Tealadan gelen ve yüzde yüz hak olan bir tüzük, çare, reçete ve yolgöstericidir. Zira Allah Tealadan gelen bir şeyin doğru olmaması mümkün değildir. Allah hatadan pak ve münezzehtir.
Bundan ötürü, insan ancak Allah’ın sunduğu bu reçete ile ziyan ve zarardan kendini kurtarabilir. Aksi muhaldir. Buna binaen bütün millet ve toplumlar sorunlarının çözümü için bir an önce bu reçeteye müracaat etmelidir, zamanlarını heder etmemelidirler.
- Beyan ettiğimiz gibi, bu reçete dört maddeden teşekkül etmektedir.
Birincisi: İmandır; İslam dininin bir tek hak din olduğuna iman etmek ve onun insanların dertlerine tek derman ve çare olduğuna yakin getirmektir.
İkincisi: İnsanın gücü yettiğince iman ettiği dinin gereklerini yerine getirip amel etmesidir. İnsan hayatının her safhasını İslam dinin gerektirdigi şekilde şekillendirip, süslemelidir.
Üçüncüsü: Kişinin İslam dinini insanlara anlatıp nasihat etmesidir. Bu nasihat bilmeyen cahillere dini anlatmak, gayri müslimlere İslamı anlatıp kalplerini ısındırmak, yada toplu ders yaparak yerine getirilibilir. Aksi takdirde nekadar kişi selahiyet sahibi olursa olsun kendini ziyan ve zararda koruyamaz.
Kişinin bu vazifeleri yerine getirebilmesi için, dinde ilim sahibi olması gerekir. Kişi bir şey konusunda cahilse o şeyden istifade etmesi mümkün değildir. Bundan dolayı Kur’anda inen ilk emir “Oku” emridir. Yani Allah Teala herşeyden önce okumamızı emretmiştir.
Başka bir hususta şudurki: İnsan inanmadığı bir şeyi insanlara öğütlerse bu aldatma olur. Şayet insan bir şeye inanır ama amel etmeden öğütlerse buda faydasız olur ve karşıdakini insana güldürür. Yine insan bir şeye inanır, amel eder bu seferde insanlara öğütlemez ise bu durumda da cimrilik ve bencillik olur. Doğru olan odur ki: Kişi inadığıı şey ile amel edip insanlara öğütlemeli. Allah (c.c) da bize bunu emretmektedir.
Dördüncüsü: Sabır üzere öğütleşmektir. İlim öğrenmekte, öğrenilen ilmin korunmasında, imanın korunmasında, iyi amel yapmakta, şeytanın vesveseleri karşısında, İslam düşmanlarından gelen hertürlü eziyet ve işkencelere ve sabır üzere sabır. Allah Teala bizlere bütün bu sabır türlerini emretmektedir.
Hulasa şudur: Kişi, fert olsun, cemaat olsun, alim olsun, cahil olsun, zengin olsun fakir olsun, mahkum olsun, hakim olsun şayet bu mübarek sure ile amel ederse, ziyan ve zararın tüm türlerinden kendini koruyabilir.
“Sahabeyi Kiramdan iki kişi bir araya geldiğinde “Asır Sûresini” okuyup selamlaşmadan ayrılmazlardı.”
Allah Teala emirlerinin gölgesinde bir yaşantıyı hepimize nasip etsin. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.