Yusuf ARİFOĞLU

Yusuf ARİFOĞLU

Kutlu doğum gerçekten fetö işi mi?

Müslümanların ne zaman maddi veya manevi anlamda bir kazanımları olmuş ve bu kazanımlar insanların gönlüne ve davranışlarına bir bilinç olarak yansımışsa İslam düşmanları, bu kazanımları pasifize etmek veya etkisizleştirmek için harekete geçmişlerdir. Müslümanların sosyal yaşamına olumlu tesir edecek böylesi kazanımları elde etmemesi için de tüm hilelerini düzmüş, tuzaklar kurmuş, katliamlara imza atmışlardır. Ahlaki ve imani bir toplumun oluşmaması için her türlü yolu kendileri için meşru addetmişlerdir.

Muhammedi sevdanın özellikle Nisan ayı vesile edilerek insanlara anlatılması ve vahyin hayata uyarlanma projesi olan siyeri nebinin anlaşılma çabası - özellikle Peygamber Sevdalıları etkinlikleri- birilerini korkularıyla yüzleştirdi. Son bir haftadır manşetlerden ekranlardan, sosyal medyadan, köşelerinden ‘Kutlu Doğum FETÖ işidir/bidattır” yaygarasının Bremen mızıkacıları havasında koparılması da bu korku paranoyasının parayonak yansımasıdır.

O halde, önü kesilmek istenen bu ve benzeri etkinliklerin hayır yarışında başını çeken Peygamber Sevdalıları bununla neyi amaçlıyor? Daha önce başka vesileyle kaleme aldığımız satırlarla yeniden bu amacı gözlemlediğimiz ve bildiğimiz kadarıyla paylaşalım ki iyi niyet(!) kabuğuna bürünenlerin nasıl bir güzelliği baltalamaya çalıştıklarını ve aslında kime hizmet ettiklerini anlayalım:

"Eyyamullah" Kur'ani bir kavramdır: Allah'ın günleri. Günler, aylar,  hayat, varlık... Her şey Allah'ındır. Bazı zaman dilimleri mana itibarıyla biraz daha öne çıkar.

Muhammedi sevdayla, Ahmet aleyhisselamın doğumuyla bir rahmet yüklenen Nisan ayı, bu münasebetle öne çıkan bir aydır.

Yıllardır Nisan ayı, iman iklimini coşkusuyla coğrafyamızı bir renge boyadı: MUHAMMED.

Kalemler, aynı ismi yazdı, gönüller aynı isimle coştu, diller aynı ismi haykırdı; hatipler aynı ismi davasıyla, mücadelesiyle yüreklere taşıdı. Öyle ki dağ, taş, bayır, ova, belde, şehir... " MUHAMMED MUHAMMED!" nidasıyla dile geldi.

Yetimler, o ismi şefkat eliyle başlarında; fakirler merhamet lisanıyla yanı başında; mazlumlar " ümmeti!" diyen aşkıyla önlerinde; hidayete hasret çekenler "İmana koşun!" hitabıyla dimağlarında; çocuklar sevgi yüklü nazarıyla onu yüreklerinde hissettiler.

Kadın erkek, yaşlı genç, zayıf güçlü, masum günahkâr, Müslüman gayri müslim, mümin iman etmeyen... herkes şu gerçeği bir kez daha gördü ve anladı ki:

Sorunların sağlıklı, doğru çözümü Muhammed aleyhisselam'a tabii olmakladır.

Toplumsal huzurun şifresi "Eliyle, diliyle herkesin emin olduğu Muhammedi" kimliktir.

Bu sevda gözlere yaş olarak doldu, gönüllere aşk olarak kondu, zihinlere merhametle nakş oldu, Elleri mazlumlara nusret oldu...

Salondan stadyuma, açık alandan meydana, köyden kasabaya, ilçeden şehre, Amed'ten İstanbul'a, Türkiye'den Avrupa'ya Muhammed (a.s) renk verdi; Onun sünneti şevk verdi, hayatından kareler ümit verdi... Veda Hutbesi'ndeki şu sözü bir vazife olarak bilindi:

" Allah, benim sözlerimi duyduğunda (onu iyice) dinleyip onu duymayanlara ulaştıranın (yüzünü) nurlandırsın. Ey insanlar, burada olanlar, olmayanlara da ulaştırsın; zira nice fıkıh (idrake layık söz) taşıyan vardır ki, kendisi derinlemesine onu anlamaz. Ve nice fıkıh taşıyan kimse vardır ki onu kendisinden daha derin düşünen kimseye ulaştırır."

" Kavmin efendisi, onlara hizmet edendir." Hadis-i Şerifi'yle hizmet erleri gece teheccüde durdu, gündüz çabayla koşturdu; ev ev, esnaf esnaf, dernek dernek, kurum kurum dolaştı Muhammed sevdalılarını aşk meydanında buluşturmaya...

Tablo bu iken, niyetin halis ve Allah için olduğundan şüphe yokken, Peygamber Sevdalıları tevhidi noktada şehidleri, Yusufileri, muhacirleriyle İslami gayretin adanmışları olarak bilinirken tarih bir daha tekerrür etti ve ayetler bir kez daha asıldı fitne niyetiyle mızraklara:

"Siz tevhidi düşünceyi bulandırıyorsunuz!" iftirasıyla, "Kutlu doğum mu olurmuş, bu bid'attır,

FETÖ işidir." yaygarasıyla...

Be insaf sınırını zorlayan ve kardeşlik hukukunu çiğneyenler!

Allah'ın birliği, kudreti, azameti, hükümranlığı, ibadetin O'na has oluşu... gibi tevhidi ölçülerde kim nefse, şeytana ve şirk kokan hislere prim verdi ki bu suçlama ve karalama kolaylığına kaçtınız?

"Muhammed sizlerden hiçbir erkeğin babası değildir; o Allah'ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur." ayetinin çerçevesinden hangi peygamber sevdalısı çıktı ya da Muhammed aleyhisselam'a Allah'ın emrettiği tabiiyet, Muhammedi anlama ve anlatma yönüyle sınırı taştı ki iftira basitliğine sarıldınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.