Menderes YILDIRIM

Menderes YILDIRIM

Mağduriyetlerden Dersler Çıkarabilmek

Statükoların doğasında “yenilik, bilim, akl-ı selimin karşısına dikilmek” gibi bir davranış bozukluğu vardır. Halkı Müslüman devletlerin hemen hepsinde olan bu zihniyetler, sorunu çözmeyi yaşam ve varlık sebepleri olarak bilirler, çözümün önünde dururlar.

Şaşmıyoruz, sorgulamıyoruz. Artık bu miras atalarımızdan kalmış adetlerimizdendir. İnancımızda “atalar dini” kınansa da o zihniyete teslim olan bir çoğunluk vardır.

Devlet ve statükoların karakteri olan bu anlayış zamanla İslami camialara da sirayet etmiştir. Çekememezlik, kendi cemaati dışında her kesi yanlış yolda varsaymak; Hakk yerine kendini veya cemaatinin ilkelerini dayatmak… gibi.  

Yapılanmasında ümmeti “beyazlar ve zenciler” diye ikiye ayırmanın en güzel örneği, kendi dışındaki tüm değerlere ve camialara suikast düzenleyen, bayrağa, vatana saldıran FETO camiasıdır. Meğer kendi içinde bile insanları beyaz ve zenci diye ayırmış hin!

Yanılmayı dilerim ama bu paralel yapı karakteri sanki sair cemaat ve camialara da sirayet etti, etmiş gibi.      

Suudi

Halkın 800 milyar dolarını ABD'ye kaptıran Suud Ailesi; ABD'nin yakasından düşmesi için paradan vazgeçip; VAHYİN topraklarını ifsat edeceğine dair sözler de verdi. Sonra geçmişimize(!) özenerek “az zamanda çok büyük işler başarmak” için petrol gelirlerinin yetmeyeceğini ustalıkla(!?) keşfederek(!?) turizm gelirlerini artırmaya karar kıldılar.

Haçlıdan turist çekmek için- Kızıldeniz sahillerine 200 milyar dolarlık plaj, ba'dehu ilk modelini seçti. Ha! Model seçilen Taleh binti Cristina(Yunan anne); ünlü moda dergisine kapak oldu. Paris Moda Haftası'nda podyumlara çıkacakmış.

“Az zamanda çok iş yapanların hangisi birinci” kim bilmem ama Suud ailesi yaman değişiyor.

Bizimkiler, 1932'de Cumhuriyet Gazetesi'nin güzellik yarışmasında Keriman Halis'i birinci seçmişti. Belçika'da da birinci seçtirilmişti ama aylar sonra. Arada 86 yıllık bir zaman farkı var ama Suud, daha hızlı. Ebu Cahil, Kâbe'yi gölgeleyen Zemzem Tover'dan esinlenmiş.

Vahyin topraklarındaki atalarının ruhu çarpsın; “Asa-yı Musa'ya, Zülfükar'a gelsinler!” İnşallah!

Gülmeyin! Dirilerden umutlu değilim de!  

Haçlının ödülleri; “bizim mankurtlara, düşmanına da aşık olanlarımızadır” biline!

Çocuk Cinayetleri:

Elbette ki insanlık suçudur ve failleri idam edilmelidir.

Bakıyorum da tüm Müslüman ülkelerde aynı tür haberler ve eş zamanlı gündemler var. Bizim Tv yorumcuları da derin hesaplara, algı operasyonlarına alet olmaya hazır.

Anamız ağlıyor; Sadece Suriye'de bir milyon masum katloldu. Ümmet coğrafyası talan, soykırım yeri.

 Yüzyıldır ihraç ettikleri cani rejim ve sahte kahramanlarla, ümmeti ve kıt kaynaklarımızı talan ediyorlar. Simdi de içimizden yetiştirdikleri tahtasız manyak, basiretsiz kıt görüşlü özürlü mücahitlerle(!??) milyonları kırıyorlar.

Bununla da yetinmeyerek “ayağı kesilen kedi köpek görüntüleri; taciz olayları, kayıp çocuklarla..” bilinçaltımıza girmeye çalışıyorlar.

Bu dedikleri tüm suçların müsebbibi, kendi şahsiyetleri ve dayattıkları zihniyet ve rejimleridir. Yuh olsun! Alıp başlarına çalsınlar!

Öte yandan bizdeki malum basın; işin failini de çözümünü de bilmekte mahir.

“Efendim, çocuk cinayetleri, tecavüzler.. tutucu(!) toplumlarda fazlaymış. Toplumumuzun çağ(daşlığ)ı tanıması lazımmış…”

Bu dedikleri olaylar, bin yıllardır olageliyor ve pek gündem olmuyor. Çaresi ise Kul olma bilincinin, Yaratıcının helal ve haram sınırlarının tanıtılmasıdır. Şer cephesi tüm İslam ülkelerinde benzer gündemlerle algı oluşturuyor.

Onlar desin ama bizler hini de hinoğlu hini de pek tanıyoruz.

“İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakkî

Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı”

İslam ve ondan beslenen her töre ve gelenek, kalkınmanın, ilerlemenin, aydınlanmanın daima anahtarıdır amma “yarasaların gözü ışıktan rencide olur” ve karanlıklara sığınırlar.

Gündemimiz, Anglikan Kilisesi'nin emperyalist işgalleri unutturmak, istenen algıyı oluşturmak için İslam ulemasına sorduğu ve 600 kelimeyle cevap istediği altı sualine benziyor ki Bediüzzaman'ın cevabı zaruridir.

"Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle de değil, hattâ bir kelimeyle dahi değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükürmek lâzım geliyor. Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne! demiştim."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.