Öz vatanında paryalar, bir de vatandaşlık verecekler, öyle mi?

Suriyelilerin tamamına asla vatandaşlık verilmiyor. Sadece bunlardan 100 üretip 10 tüketenlerine verilecek. Bunların 1000 üretip 10 tüketenlerini zaten ABD, AB ülkeleri çoktaaan vatandaşlığa aldılar. Bize tabir yerinde ise artıkları kaldı. Ama Türkiye asla 10 üretip 20 tüketeni vatandaşlığa almayacak. Bu nedenle gereksiz “Çanakkale” edebiyatı yapmayalım. Kaldı ki Çanakkale meydanda kazanılıp Lozan'da kaybedilen bir zaferdir. Hali hazırda Çanakkale zaferinden elde var sıfır (dünyada tabi ki). Çanakkale zaferi bize kalsaydı Suriye diye bir ülke olmayacaktı ki, mültecileri olsun.

Türkiye'nin yapmaya çalıştığı ABD ve AB'nin yıllardır uyguladığı beyin göçünden yararlanmak. Hani biz hep diyoruz ya “biz beyin göçü veriyoruz” diye. Mesela Nobel ödülü alan Türk ve ya Dünyaca ünlü Türk bilim adamları neden Türkiye'de değiller? ABD vatandaşlığına geçme şartlarına bakın mesela belli bir serveti olanı derhal vatandaşlığa aldıklarını görürsünüz. Türkiye de bunun kötü bir kopyasını yapmaya çalışıyor. Ama çok geç kaldığını düşünüyorum. Çünkü bu standartlara sahip olanlar çoktan gitti.

Benim anlamakta zorlandığım bazılarının hala Laik Türkiye Cumhuriyetini bir İslam devleti gibi yutmaya ve bunu başkasına yutturmaya kalkışmalarıdır. “Ensar Muhacir” kavramları Laik devletin kitabında yazmaz. Bu nedenle mesela Resmi hiçbir belgede Suriyelilere “Muhacir” denmez. Mülteci bile denilemiyor. Biz Ensar olduğumuza inandırılmış, kandırılanların kandırdığı Muhacirleriz. Yoksa büyük şair: “öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” derken haşa yalan mı söylüyor?

Devletin Suriye Politikası asla mazlum bir halkı bir diktatörden kurtarma esasına dayalı değildir. Öyle olsaydı önce bu devlet kendisi Laiklikten vazgeçerdi. Zira “Laiklik” halkı Müslüman bir ülkede başlı başına diktatörlüktür. Belki birileri artık laikliğin post modern Müslümanlarca da kabul edildiğini söyleyebilir. Ama öyle olsa da bir referandumla halka sorulması gerekirdi. “Ensar Muhacir” kavramları devletin politik amaçlarına hizmet eden hazine yükünü mazlum halkın üzerine yükleyebilmek için özellikle Diyanet kurumu vasıtasıyla tedavüle konulan kavramlardır. Suriye halkı Muhacir ise Kâfir AB 3 milyon Euro verdiğinde ENSAR olacak, öyle mi?

Unutmayalım ki, Türkiye hala zindanlarında “Kur'an dersi vermekle” suçlananların ölüme terk edildiği belki de tek ülkedir dünyada. Mesela israilde bu suçtan hapis yatıldığını sanmıyorum, belki hapis için mutlaka işgalcilere bir taş atılması şartı aranır.

Türkiye; cezaevinden çıktığında “eylemler” yapacak kadar sağlam din düşmanı ve laik mahkûmları “cezaevinde yatmaya elverişli değil” diyerek serbest bırakıp, zaten felçli olan mütedeyyin mahkûmları ambulans içinde ameliyata taşırken sedyeye zincirleyecek kadar dindarlara karşı bir devlettir.

Türkiye sanıldığı gibi münhasıran “Müslümanlara” vatandaşlık hakkı verecek olsaydı, Rus ve Çin zulmünden kaçan Çeçenlere ve Türkmenlere vatandaşlık verirdi. Bırakın vatandaşlık vermeyi Kâfir Avrupa devletlerinin PKK'lılara sağladığı güvencenin binde birini ülkeye sığınan mücahitlere sağlardı. Türkiye ülkesine sığınan bu mücahitleri ya idam edileceklerini bile bile iade etmiş ya da infaz edilmelerine seyirci kalmıştır.

Türkiye Laik bir devlet olmasaydı bu kadar Gazze edebiyatı yapacağına ülkeye sığınan Hamas üyelerine vatandaşlık verirdi. Ancak israil'in izin verdiklerine ikamet izni verebilen ülke abdestli namazlı bir kısım yöneticilerinden dolayı asla bir “İslam devleti” olarak nitelendirilemez. Artık abdestli namazlı insanlar Avrupa devletlerinde de yönetici olabiliyorlar.

Şimdiki hükumeti öncekilerle kıyaslamaya kalkmayın, zira onun farkındayım. Yani herkes gibi benim de İmam Hatiplerden, seçmeli(!) Kur'an ve siyer derslerinden haberim var. Müslümanlar maalesef yedikleri sopaların ardından aldıkları havuçları muazzam kazanç gibi algılıyorlar. Aldıkları ufak tefek şeyleri gözlerinde büyütüp verdiklerini/kayıplarını görmezden geliyorlar.

Türkiye, darbelerle hücrelere ve ya kapalı cezaevlerine kapatılan sonra da Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan gibi şahsiyetlerle avluya alınan ama asla cezaevinden kurtulamayan Müslümanların ülkesidir. Açık cezaevine çıkaran gardiyanları “kurtarıcı” gibi algıladığımız sürece bize özgürlük haram. Herkes açık cezaevinden kapıların açılacağını umarken (ki, biz de umalım, ummakta bir sakınca yok) yavaş yavaş “kapalı”nın kapılarının tekrar açılmaya başladığını görüyoruz. Sadece Demirel dindarları Suudi'ye kovarak Menderes ve Özal'ın akıbetinden kurtulmayı başarabilmiştir.

Dost! Ve Müttefik(!) israil ile anlaşma, teneffüsün bittiğinin alametlerindedir. Eskiden irtica bahanesi ile içeri alınanların şimdilerde içeri alınma gerekçeleri çoktan hazır. (okuyucunun hayaline bırakıyorum)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.