Seçilmişlikten Tanrı Seçiciliğe

Yahudi teolojik tarihinin, Yahudiler konusunda kemikleşmiş ve sorgulanamaz amentü ilkeleri ve ön kabulleri vardır. Mesela, seçilmiş millet olmak, ilahi ahit, Kutsal kavim Tanrısı ve ırk merkezli tarihsel kader anlayışı, bunlardan sadece birkaçıdır. Siyonist Yahudilere göre, yeryüzünde bu ahdi yerine getirecek, sorumluluğu kaldıracak ve bu yükü taşıyabilecek biricik kavim/millet; güya Beni İsrail'dir(!) Beni İsrailliler, kendilerini dünya milletleri arasından seçilmiş ırk olarak gördükleri için ön kabule dayalı bu tezlerini yaymak için çaba göstermektedir. Yahudilikte din ile ırk iç içe girmiş girift ilişkiler barındırdığından, bu meselenin tarihsel arka planından haberdar olmayan insan zorlanabilir.

"Seçilmiş halk" düşüncesi, tarihsel ve sosyolojik açıdan incelendiğinde iddianın kendi içinde bir tezat taşıdığı görülecektir. Halbuki; "seçilmiş bir halk varsa kovulmuş bir halk da olacaktır". Zira kitaplarını kendileri yazan milletlerin ya da halkların tarihi, baştan sona yalanlarla doludur. Siyonistler, kitaplarında kendilerini "üstün ırk görüp seçildiklerini söylemekle bütün insanlığa karşı siyasi bir cinayet işlemektedirler. Yahudi Diasporasının marifetiyle renkleri ve dilleri farklı yüz binlerce Yahudi, Filistin'e göç ettirilip Müslüman Arapların toprakları işgal edildi. Milyonlarca Filistinli insanı ülkelerinden zorla çıkarıp vatansız bıraktılar. Gasıp Siyonistler, efsaneler uydurup kendilerini yeryüzünün seçilmiş biricik kavmi olarak lanse etmeye çalışıp tanrıyı dahi kendilerinin seçtiğini, üstelik seçilmiş tanrının da Yahudilerin emrine amade, onların arzu ve hedeflerini gerçekleştirmek için yeryüzüne hükmettiğini iddia ederler.

Seçilmiş kavimden tanrı seçiciliğine nasıl terfi ettiklerini şu efsaneye dayandırmaktadırlar: Muharref Tevrat'a göre İsrail ismi, Yakup Peygamberle güreşen birisi tarafından ona verilmiştir. İsrail, El (Allah) ile uğraşan, güreşen, Tanrıya karşı güçlü olan anlamındadır. Hikâyeye göre, bir gece çölde Yakup bir adamla karşılaşmış ve güreşe başlamışlar. Sabaha kadar süren güreş sonunda, güreştiği kişi Yakub'a; Artık sana Yakub değil, ancak İsrail denilecek, çünkü Allah ile ve insanlarla uğraşıp üstün geldin." denildi. Hülasa, bu lanetli mantalite ile Filistin topraklarına hükmeden terör şebekesi, Allah'ın Peygamberlerini -Haşa-Allah'la güreştirip üstün ırk olma imtiyazını kazandıklarını söylemekten içtinap etmiyorlar. Düpedüz şirk olan bu düşünce tarzıyla Allah'ın Peygamberlerini kirletenlerin kirini Kur'an'ın nazil olan ayetleri izale etmiştir.

Kaldı ki yeryüzünde tek insan yoktur. Bu dinsel açıdan da böyledir. Burada kendi kendisine yeten insan, tanrının amacı değildir. Kendilerini Tanrının seçkin milleti olarak gören Yahudiler, kutsal topraklara sahip olamadan akidelerini yaşamalarının mümkün olmadığını söylerler. Tabii kutsal toprak dedikleri de Kudüs şehrinden başkası değildir. Nitekim Siyonist Teodor Herzl, Uganda'da bir devlet kurmak isteyince Siyonist otoriteler harekete geçip bunun dine aykırı olduğuna itiraz ettikleri için Herzl bu isteğinden vazgeçip Filistin'e yönelmiştir.

Irken İsrail olmayanlar gerçek Yahudi sayılmazlar. Yahudi olmanın temel koşulu, Yahudi bir anne babadan veya en azından Yahudi bir anneden doğmaktır. Ancak israil devletinin bugünkü kanunlarına göre Süleyman(as.) Yahudi olamaz zira annesi Hitit'tir. Yine İsrail Oğullarının ilk kralı Saul da Yahudi olamaz zira onun da annesi Kenanlıdır. Bunun yanında Davud(as.)'ın annesi Moabi'dir. Moabi, en eski yakın doğu krallıklarından olup daha sonraki yüzyıllarda Asur ve Babillilere yenilince Moab krallığı tarihten silinmiştir. Bu kişiler kadınlardan geliyorsa Yahudi değillerdir, erkeklerden türemişlerse onların da evliliği bugünkü İsrail kanunlarına uygun değildir. Çünkü Yahudilik terimi belli bir ırka, kültüre ve dine mensup olmayı ifade eden bir terimdir.

İsrail Devletinin varlığına neden olan "geri dönüş" ve "ayrıcalık" kanunlarından istifade edecek olanlar, bu kıstaslara uygun hareket edenlerdir. Kaldı ki dışarıdan gelip yerleşen kaç bin Yahudi bu kıstaslara uymaktadır. Demek ki Siyonizm'de sadece "ırkî" bir tarif yok, aynı zamanda bir "ırk ayrımı" vardır. Peki ırkçılığın bilimsel bir temeli var mıdır? Elbette yoktur. Hiçbir bilimsel temeli olmadığına göre, salt insanların "kafa şekline" bakarak insanları "dolikosefal" veya "brakisefal" diye ayıran yaşlı saçma teoriyi halen savunmak aptallıktır. İnsan kanının özelliğinin "bazı genler" aracılığıyla belirlendiğini açıklayan modern genetik ilmi, biyolojik "ırk" teorisinin boşluğunu göstermiştir.

Kavminin bir ferdinin dünyaya bedel olduğunu iddia eden yerli kafatasçılar ile üstün ırk olma efsanesini uyduran Siyonist Yahudilere ithaf olunur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.