Şehit, Kayıp Değil Kazançtır

Mısır’daki Müslümanların onurlu direnişiyle iftihar ederken şehitlerin görüntüleri yüreğimizi dağlamakta, bir şey yapamama hali bizleri kahretmektedir. Zulüm ve vahşetin boyutunu, Müslümanların haklılığını izah etmeyi gereksiz görüyorum. Çünkü her şey ekranlarda canlı canlı insanların gözleri önünde cereyan ediyor. Tarih boyunca hiçbir zaman zalimlerin kirli yüzü ve mazlumların haklılıkları böylesine net ve açık ifşa olmamıştı.

Şehitlerin kanı berekettir; mazlum ile zalimi, cesur ile korkağı, samimi olanlarla olmayanları ayıran ve zalimlerin karanlık ve çirkin yüzlerini gösteren bir ışıktır. Bütün bunlara rağmen zalimin yüzüne tükürmeyen, mazlumun yanında yer almayıp kendine göre bahane üretenlere söyleyecek bir söz bulamıyorum. İnsanların durum ve ahvalini en iyi bilen Allah-u Teâlâ’dır ve layık oldukları hal üzere muamele ediyor, neye layık iseler onu nasip ediyor. Demek ki bu duruma layıklarmış.


Tarihte okumuş, duymuşuzdur. Ashab-ı Uhdud’un topyekûn ateş dolu hendeklere atılmalarını, imanlarından dolayı etleri demir taraklarla etlerinden ayrılan ve arenalarda vahşi hayvanların önüne atılan müminlerin ibretlik hikâyelerini; peygamberlerin koyun boğazlanır gibi kesilmelerini, testerelerle ikiye ayrılmalarını, peygamber ve beraberindekilerin imtihanın şiddetinden ‘Allah’ın yardımı ne zaman’ demelerini; Peygamberimiz Muhammed aleyhisselatu vesselamın ihlas, takva ve fedakârlık üzerine kurmuş olduğu İslam devletinin zamanla mecrasından kaymasını, sahabe çocuklarının fitneye kapılarak birbirlerini kılıçtan geçirmelerini, Hz. Hüseyin’in ehl-i beytiyle mazlumane bir şekilde Kerbela’da şehit edilmelerini, ümmetin başına üşüşmüş zalimlerin katliam ve vahşetleriyle birlikte günümüze değin gelen hak-batıl mücadelesini…


Bugün de yaşadıklarımız, tarihin tekerrüründen ibarettir ve ümmet olarak çok çetin bir imtihandan geçiyor olmamızın bir sonucudur. Filistin, Çeçenistan, Afganistan, Myanmar, Suriye ve en son Mısır bu mazlum coğrafyalara eklendi. Mısır’daki mücadele ve şehitlerini konuşurken Suriye’den gelen görüntüler bizleri şoke etti. Kadın ve çocukların da aralarında olduğu binlerce masumun kimyasal silahlarla katledildiğini gösteren görüntüler yüreğimizi dağladı. Bu olayla Mısırı unuttuk ve Suriye’ye kitlendik.


Bu katliamı yaptırtmakla kimler ne tür hesap ve oyun düşünüyorsa düşünsün, kimler yapmış olursa olsun fark etmez. Bu yapılan katliamdır, vahşettir ve kabul edilemez. Bu vahşetin altından Amerika, İsrail, muhaliflerden bir grubun veya başka bir gücün çıkması olayın mahiyeti ve niteliğini değiştirmez. Esed’i masum ve mazur göstermez. Esed de babası gibi zalimdir ve gitmelidir. Bu katliamların müsebbibi Esed ve Baas rejimidir.


Şehitler, Allah’a verdikleri söze bağlı kaldılar ve Rablerinin kendileri için hazırlamış olduğu nimetlere kavuştular. Bundan zerre miktar şüphemiz yoktur. Şehit kanlarıyla bu ümmet uyanacak, üzerindeki ölüm toprağını atacak ve ayağa kalkacaktır inşallah. Yıllardır günah ve haramlarla kirlenmiş, tefrika ve ihtilaflarla parçalanmış ümmeti ancak şehitlerin kanı temizler. Zalimlerin masum, mazlumların zalim gösterildiği böylesine bir dünyada ancak ve ancak şehit kanlarının bereketi safları belirginleştirir, Müslümanları birleştirir, vahdeti sağlar.

Allah-u Teâlâ ümmeti imtihanlardan geçirerek temizliyor, arındırıyor, geleceğe hazırlıyor. Zaten imtihanın bir anlamı da altının yüksek ateşte diğer madenlerden arınması ve saflaştırılması değil midir? Allah’ın davası için canının malını feda etmeyi göze almayanlara ilahi yardım gelmez, böylelerinin samimiyetinden söz edilemez ve yeryüzünün verasetini de hak etmezler.


Müslümanlar tarih boyunca şehit vermekle, zindanlara atılmakla, muhaceratlarla yenilmemiş, zayıflamamışlardır. Tüm zafer ve galibiyetlerin altında şehit kanları, zindanlar, muhaceratlar ve fedakârlıklar vardır. Bu Sünnetullah’ın bir gereğidir. Bundan peygamberler dahi muaf tutulmamışlardır. Peygamberlerin mücadele tarihlerine bir göz atmak bunu anlamak için yeterlidir.
Esas korkulması gereken şey, kan ve gözyaşıyla birlikte zalimlere karşı mücadele ve direnişin olmayışı, teslimiyetin olmasıdır. Bir şehidin de veciz şekilde ifade ettiği şekliyle “gözyaşı ve acıyla birlikte mücadele varsa bu zafer getirir, gözyaşı ve acıyla birlikte mücadele yoksa bu zillettir, yenilgidir.”


Allah-u Teâlâ, bizleri şehitlere yolundan gitmeyi ve zalimlerden hesap sormayı nasip eylesin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.