Yazar Baran: Şeyh Said kıyamını akamete uğratan en önemli unsur provokasyon ve ihanetti

Şeyh Said kıyamını neden ve sonuçlarıyla ele alan Araştırmacı Yazar Mehmet Baran, aniden gelişen kıyamı sekteye uğratan en önemli unsurun bazı kitlelerin halk arasında yaptığı provokatif eylem ve ihanet olduğunu söyledi.

13 Şubat 1925'te başlayan Şeyh Said kıyamının üzerinden 99 yıl geçti. Kıyamı gerekli kılan dönemin mevcut hükümetinin bölge halkı üzerindeki uygulamaları ve ileriye dönük planlanan yönetim şeklinin ayrıntıları hakkında konuşan Araştırmacı Yazar Mehmet Baran, söz konusu kıyamın planlananın dışında yaşanan provokasyonlar neticesinde gerçekleştiğini belirterek başlatılan mücadelenin ihanetle sonuçlandığına dikkat çekti.

Şeyh Said Efendi'nin 99 yıl önce 13 Şubat 1925'te Dicle'de (Piran) istemediği bir şekilde yaşanan provokasyon neticesinde fiili olarak kıyamını başlattığını söyleyen Baran, kıyam nedenini açıklayarak şunları söyledi:

"Osmanlı İmparatorluğu asırlarca büyük bir coğrafyaya halifelik ile hükmetmiş, cumhuriyetin ilanıyla yapılan ilk icraat halifeliğin kaldırılması olmuştu. Ankara'da meclis kurulmuş, İstanbul'da halifelik lağvedilmişti derken ittihat ve terakkinin uygulamalarıyla adım adım batılılaşmaya doğru gidildiği ortadaydı. Atılan bu ilk adımlardan sonra ileriki aşamalarda neler yapılabileceğini Şeyh Said öngörmüştü. Nitekim kıyam sonrasında camilerin kapatılıp kışlaya dönüştürülmüş, ezan Türkçeleştirilmiş, Arap alfabesinin kaldırılmıştı. Bu öngördüğü sebeplerden dolayı tek başına da kalsa Hazreti Hüseyin misali zulme başkaldırmak zorundaydı."

"Devlet, bir gerekçe sunmadan Yusuf Ziya ve Cibranlı Halid Bey gibi Şeyh Said Efendi'yi de yakalamak istiyordu"

Baran, "Kıyamdan önce Mustafa Kemal bölgede tanınan şahsiyet, şeyh, aşiret liderleri ve Kurtuluş Savaşını birlikte vermiş olduğu insanları bertaraf etme gayreti içerisine giriyor. Bu kapsamda ciddi bir gerekçe sunmadan Yusuf Ziya ile Cibranlı Halid Beyi alıkoyarak Bitlis'e götürüyorlar. Aynı şekilde Şeyh Said Efendi'yi de yakalamak istiyorlar. Şeyh Said'in Erzurum Hınıs'ta olduğu dönemde kendisine Cibranlı Halid Bey'le ilgili ifadesine başvurulması talebiyle Bitlis'e çağırırlar. Şeyh Said, ileri görüşlülüğüyle meseleyi fark eder, Bitlis'e gitmez, Hınıs Kaymakamı Maksut Bey'e giderek orada ifadesini verir. Bitlis'e gelmemesini kabul etmeyenler Şeyh Said'in bölgede tanınmış ve sevilen alim olması dolayısıyla güç kullanarak götürme cesaretini gösteremiyorlar."

Aktarımında, yaşanan gelişmeler neticesinde başlatılacak kıyam öncesinde Şeyh Said'in bölgedeki kanaat önderleriyle yaptığı görüşmelere yer veren Baran, "Durumu fark eden Şeyh Said Efendi, karşı tarafın yakalama ve idam etme yönünde harekete geçtiğini, bu süreçten sonra durmayacaklarını anlayarak Hınıs'tan Diyarbakır'a doğru halka gidip bilinçlendirme çalışmalarına başlıyor. Önce Karlıova (Kanireş), sonra akrabaları olan Melekan Şeyhleri olmak üzere Bingöl (Çabakçur), Genç (Darahéni) ilçesi gibi gittiği her yerde insanları topluyor, durumun müzakeresini yapıyor. O dönemde öyle bir sürece geliniyor ki gazetelerde dahi din aleyhine yazılar yazılıyor. Şeyh Said Efendi, bu durumun büyük bir sancının göstergeleri olduğunu halka anlatıyor." dedi.

"Kıyamın başlangıç tarihi 13 Şubat, Şeyh Said'in Dicle'yi ziyaret ettiği bugündür"

Şeyh Said Efendi'nin ziyaret ettiği köy ve ilçelerde görüştüğü kimselere "her şeye hazırlıklı olun" şeklinde uyarılar yaptığını ve bu uyarıların bir şekilde devlet tarafından da duyulduğunu ifadelerine ekleyen Baran, "Şeyh Said'in Diyarbakır'ın Dicle ilçesini ziyaret etmesi esnasında adeta kalabalık bir kitle tarafından karşılama töreni düzenleniyor. Kayıtlara geçen kıyamın başlangıç tarihi 13 Şubat, Şeyh Said'in Dicle'yi ziyaret ettiği bugündür. Bugün de günlerden cumadır. Şeyh Said, verdiği cuma hutbesinde gidişatın vardığı kötü durumu halka anlatıyor, İslam dini uğruna gerekirse cihad edilmesi konusunu özellikle vurguluyor." diye belirtti.

Kıyamın başlangıç noktası olan Dicle'de yaşanan provokatif olayları aktaran Baran, "Dicle'de halkla görüşmelerin sağlandığı, insanların harekete geçmeye hazır duruma geldiği anda bir grup asker kalabalığa karışarak mahkumların buraya geldiğini ileri sürerek sözde mahkumları almadan alanı terk etmeyeceklerini ifade ederler. Askerler adeta Şeyh Said'e 'ya bu adamları teslim edersin ya da seni götüreceğiz' şeklinde dayatmaya giderler. Şeyh Said Efendi, askerlere görevlerini icra etmelerinin normal fakat yer ve zamanlamanın yanlış olduğunu söylese de askerler art niyetli olduklarından provokasyonlarını gerçekleştirirler." ifadelerini kullandı.

"Diyarbakır kıyam için önemliydi, Şayet Diyarbakır alınsaydı kıyamın gidişatı farklı olacaktı"

Şeyh Said Hazretlerinin o gün başlayan kıyamı birkaç ay sonra yapmayı hedeflediğini, bu yönde bölgeyi ziyaret ederek alim ve şeyhlerle görüşüp istişarelerde bulunacağını belirten Baran, bu görüşmelerle insanları teşkilatlandırmayı planladığını fakat o gün gerçekleşen provokasyon neticesinde silahlanıp kıyamı başlatmak zorunda kaldığını söyledi.

Baran, "13 Şubat günü kıyamın başlamasıyla ilk olarak cephe komutanları belirlendi. Bölgeye gönderilecek komutanların belirlenmesiyle ilk olarak Genç ilçesine gidildi; ilçe yönetimi derdest, Molla Hasan (Feqi Hesen) vali tayin edildi. Orada yaklaşık 10 bin kişilik ordu hazırlandı ve kendilerine halkın ödünç alınan eşyalarının kıyam sonrasında tekrar iade edilmesi, gasp edilmemesi gibi hususlarda tenkitler yapıldı. Şeyh Said'in bizzat komutanlığını üstlendiği Diyarbakır ordusu Genç ilçesinden yola çıkarak Diyarbakır'a doğru hareket etti. Nitekim Diyarbakır kıyam için önemliydi. Şayet Diyarbakır alınsaydı kıyamın gidişatı farklı olacaktı." şeklinde konuştu.

"Şeyh Said'in askerlerinin elbiselerini giyen kimi hainler, halkın malına ve ırzına el uzattı"

Baran, Diyarbakır'da yaşanan provokatif eylemleri aktarırken şunları söyledi:

"Diyarbakır'a geldiklerinde Şeyh Said'in fedaileri gerçekten birer fedakârlık örneği sergilese de Diyarbakır Surları içerisinde Şeyh Said'in askerlerinin elbiselerini giyen kimi hainler, halkın malına ve ırzına el uzatınca kentte kıyama destek verecek insanlar, 'Şeyh Said'in askerleri bunu yapıyorsa böyle bir zulme ortak olamayız' düşüncesiyle yapılan zulüm karşısında kendilerini kıyamdan beri tutmak zorunda kalmıştı. Yaşanan provokasyonla Diyarbakır içinde beklenen destek gelmeyince dışarıda kalan Şeyh Said askerleri kente giremedi. Bundan zaman kazanan devlet askerlerinin olaya müdahalesiyle Şeyh Said ve ordusu geri çekilmek zorunda kaldı."

Baran, "O dönemin rejim askerleriyle çarpışarak geri çekilen Şeyh Said ve ordusu, Lice ile Genç ilçeleri arasındaki bölgeye geliyor ve orada mevzi hattı oluşturarak kendilerini takip eden devletin askerleriyle çatışmaya giriyor. Çatışmada herhangi bir silah eğitimi almamış köylülerin ellerindeki sopa ve benzeri teçhizatla savaşılamadığının anlaşılması üzerine oradan da geri çekilmek mecburiyetinde kalındı. Şeyh Said ve çekirdek denilebilecek fedai kadrosu, kıyam ateşinin sönmemesi ve sürecin hükümete kar kalmaması amacıyla İran'a gitmeye niyetlendi. Tabi ki bilindiği üzere Şeyh Said'in bacanağı binbaşı kasımın ihanetiyle Abdurrahman köprüsü üzerinde Şeyh Said Efendi yakalandı ve idam edildi." dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.