Açlık grevlerinde kritik eşiğe gelindi

Açlık grevlerinde kritik eşiğe gelindi

Birçok cezaevinde yapılan açlık grevlerinde bugün 42'nci gün... Kalıcı hastalıkların oluşturacak risk eşiği geçildi

Ülke çapında 58 cezaevinde 615 tutuklu ve hükümlünün sürdürdüğü açlık grevi bugün 42. gününe ulaştı. 12 Eylül günü PKK ve KCK davalarından cezaevinde bulunan 63 kişinin başlattığı eyleme her gün yeni tutuklu ve hükümlüler katılıyor. Son olarak, tutuklu BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve Van Belediye Başkanı Bekir Kaya da açlık grevcilerinin arasına katıldı. Siirt'in bağımsız Belediye Başkanı Selim Sadak da açlık grevine dikkat çekmek için 24 saatlik açlık grevine girdi.

KCK ve PKK davalardan hükümlü ve tutukluların açlık grevi, Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması ve 'mahkemelerde anadilde savunma' hakkının tanınması talepleriyle sürüyor. 58 cezaevine yayılan eylemde ay sonuna kadar destek verenlerin sayısının artabileceği belirtiliyor. Eylemciler, açlık grevlerinin bitirilmesi için ya taleplerinin karşılanmasını ya da bizzat oluşturulacak bir heyet aracılığıyla Öcalan'ın İmralı'dan çağrı yapmasını şart koşuyor.

Uzmanlara göre açlık grevi yapan kişilerin B1 vitamini kullanması gerekiyor. B1 kullanmayan mahkumların, 40 ila 60 gün arasında, bir çeşit sinir hastalığı olan, tedavisi bulunmayan "Wernicke Korsakoff" hastalığına yakalanma riski yüksek.

İHD'DEN YETKİLİLERE MEKTUP

İHD Diyarbakır Şubesi, cezaevlerinde 42. güne giren açlık grevlerine dikkat çekmek amacıyla Cumhurbaşkanı, devlet yetkilileri, büyükelçilikler ve uluslararası kuruluşlara mektup gönderdi.

PTT Suriçi Şubesi önünde bir araya gelen İHD yetkilileri, burada basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasını yapan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 42. gününe giren açlık grevindeki eylemcilerin kritik eşiğe geldiğini söyledi.

Süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi eylemcisi sayısının giderek arttığını belirten Bilici, sağlık ve yaşam hakkının giderek tehlikeye girdiğini belirtti.

Açıklamanın ardından İHD üyeleri hazırladıkları mektupları, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Rusya Federasyonu, İsveç, Hollanda, İspanya, İsviçre, Belçika İran Büyükelçilikleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi Koalisyonu (UCMK), Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH), Uluslar arası AF Örgütü, Dünya İşkenceye Karşı Ortak Platformu (OMCT), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), İslam Konferansı Örgütü, Nelson Mandela Vakfı, Danimarka Dış Politika Derneği'nin aralarında bulunduğu çok sayıda kuruma gönderdi.

Çeşitli hapishanelerde sürmekte olan ve kritik aşamaya geldiği belirtilen açlık grevlerinin bayram tatili öncesinde sonlandırılması için aralarında çok sayıda akademisyen, gazeteci ve sanatçının da yer aldığı bir grup aydınçağrı yayınladı. "Henüz vakit varken, açlık grevleri ölümlere dönüşmeden" başlığını taşıyan çağrıda, hükümetten bayram öncesinde somut bir adım atması talep ediliyor. Bildirinin tam metni ve imza koyanların tam listesi şöyle:

Türkiye yine bir kabusun eşiğinde... Binlerce tutuklu açlık grevinde ... Bugünleri daha önce yaşadık. On altı yıl önce yaşadık; on iki yıl önce bir kez daha yaşadık. Şimdi bir kez daha böyle bir utancı yaşamak istemiyoruz.
Tutuklular, mahkemelerde anadillerinde savunma yapmak istiyorlar. Gerek Başbakan, gerekse değişik hükümet yetkilileri tarafından da dillendirilmiş olan İmralı ile müzakere sürecinin barışla sonuçlanabilmesi için Abdullah Öcalan 'ın tecrit koşullarının kaldırılmasını istiyorlar.

Bu taleplerini toplumun gündemine getirmek için yaşamlarını ortaya koyuyorlar. Seçtikleri yöntemi onaylayıp onaylamamamız, karşı karşıya bulunduğumuz insanlık dramını değiştirmiyor. Bizi bekleyen kabus ortadadır: Hükümet yetkililerinin duyarsızlığı devam ettikçe bini aşkın genç adım adım ölüme yaklaşıyor. Bu kabusa sessiz kalamayız.

Önümüz bayram tatili! Oysa siyaset tatile çıktığında da cezaevlerinde hayat devam edecek. Bayram sonrasında, bu açlık grevi 7. haftayı doldurduğunda artık "geri dönülmez" aşamaya ulaşılmış olacak. Henüz vakit varken, toplumsal tarihimize ve vicdanlarımıza başka bir kara lekenin daha sürülmesini engelleyebiliriz.

Bizler aşağıda imzası bulunanlar Hükümeti, öncelikle bu talepleri duymaya, çözümüne ilişkin iyi niyet göstermeye ve somut adımlar atmaya çağırıyoruz."

MAZLUM-DER'DEN ÇAĞRI

Cezaevlerindeki ölüm oruçlarıyla ilgili Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal bir basın açıklaması yaptı:

Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın açıklaması: Cezaevlerinde Türkiye genelinde yürütülen ve 400 kişiden fazla tutuklu ve hükümlünün katıldığı ifade edilen açlık grevleri 40. gününü tamamlamış durumdadır. 12 Eylül 2012'de başlatılan açlık grevi ile ilgili olarak uzmanlar, kritik evreye girildiğini eylemin daha fazla devam etmesi halinde kalıcı sağlık problemleri ile ölümlerin yaşanacağını ifade etmektedirler. Geçmiş yıllarda yaşanan benzer örnekler de dikkate alındığında, gerçekten de korkulanın yaşanabileceği muhtemeldir.

Öncelikle vurgulanmalıdır ki cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık imkânlarından yararlandırılması ve yaşam haklarının korunması devletin sorumluluğu altındadır.

Açlık grevine giren kitlenin, Abdullah Öcalan'a özgürlük talebi yanında Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması, anadilde savunma ve anadilde eğitim gibi taleplerde bulunduğu bilinmektedir.

"Politik bir talep olarak değerlendirdiğimiz ve neticesi siyaset kurumunun yetki alanı içerisinde belirlenebilecek Öcalan'a özgürlük talebi dışındaki taleplere gelince; F tipi uygulamasıyla, her düşünce ve siyasetten binlerce siyasi tutuklu ve hükümlünün tecrid şartlarına maruz bırakıldığını, bunun insan onuru yanında temel insan hakları metinlerine de aykırı olduğunu defalarca vurgulamıştık. Böyle bir insani talebin pazarlık konusu yapılması bile kabul edilebilir değildir. Yine bu kapsamda, hangi şart ve ortamda ve kim olursa olsun bir tutuklu ve hükümlünün yüzlerce gün avukatlarıyla görüştürülmemesi de kabul edilebilir bir durum değildir.

Her dilin Allah'ın kullarına birer nimeti olduğu ve başta Tevhid-i Tedrisat olmak üzere birçok kanunun bu toplumsal çeşitlilikte bölücülükten başka işlevi olmadığına inanan MAZLUMDER, meşru insani talepler olarak gördüğü anadilde savunma ve anadilde eğitim taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini vurgular.

MAZLUMDER, insan yaşamı ve temel haklar üzerinde pazarlık yaparak siyaset yapmanın ve çatışma alanlarından ve cezaevlerinden gelecek tabutların sayısı üzerinden zafer / mağlubiyet hesapları yapmanın ahlaki olmadığı gibi, insanlık onuru ile bağdaşmadığına inanmaktadır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.