Asr-ı Saadette Basın

Asr-ı Saadette Basın

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e yapılan hakaretler İslam düşmanlarının çirkin ve necis yüzünü bir kez daha gösterirken, iman-küfür savaşının da İslam’ın tamamen yeryüzüne hâkim oluncaya kadar bitmeyeceğini göstermiştir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e yapılan hakaretler İslam düşmanlarının çirkin ve necis yüzünü bir kez daha gösterirken, iman-küfür savaşının da İslam’ın tamamen yeryüzüne hâkim oluncaya kadar bitmeyeceğini göstermiştir. Kuşkusuz bu savaş araçlarından biri de basındır.

Prof Dr. İhsan Süreyya Sırma, basınla ilgili şu önemli açıklamalarda bulunmaktadır:

“Şurası muhakkaktır ki basın 18. veya 19. yüzyılın ortaya çıkardığı bir olgu değildir. Basın vakıası, tarihin ilk devirlerinden beri insanoğlunun hayatı ile ilgili olarak günümüze kadar gelmiştir. Tarihin her döneminde ayrı şekillerde tezahür etmiş olan basın, toplum üzerinde oldukça müessir olmuştur…

Dünya tarihindeki büyük olayların hemen hepsinde basın çok büyük rol oynamıştır. Ancak bu rol her zaman müspet değil, bazen de menfi yönde olmuştur… Miladi 7. yüzyıl Mekkesi için pek tabiidir ki, gazete, dergi veya radyo, TV söz konusu değildir. O halde bu işi yürüten basın organları nelerdi? Şairler! Evet basın işini şairler yürütüyordu. Herhangi bir konuda kamuoyu oluşturulacaksa bu iş için şairler görevlendiriliyor, mukabilinde külliyetli miktarda para ödeniyordu… Medine döneminde, İslam’la alay eden, ona hakaret eden şairlerin çoğu Yahudi idiler. Başka bir deyişle Medine’de İslam düşmanlığı yapan basın Yahudilerin elinde bulunuyordu… Hem peygamber, hem devlet başkanı olan Hz. Peygamber (sav) diğer İslam düşmanlarıyla olduğu gibi, bu düşman basın organlarıyla da mücadele etti.[1]

Resulullah (sav) bunlardan Ka’b b. Eşref, Ebu Afek, Asma’ binti Mervan, Ebu Rafi gibilerin ölüm fermanlarını vermiş ve onları öldürenleri övmüştür. Kab b. Eşref’in haksız yere öldürüldüğünü savunmak için gelen Yahudilere Hz. Peygamber (sav) şöyle demiştir: “O suçsuz değil; bizi hicvetti. İslam ve Müslümanlar aleyhinde şiirler söyledi. Aranızdan her kim aynı fiili işlerse onun da kafası kesilecektir. Bunu böyle bilin ve bir daha İslam aleyhinde söylemeyin!”[2]

Burada zikredilen hususları açıklayıp işi asıl mecrasından öğrenmemizde fayda vardır. Meselenin Resulullah (sav) zamanında nasıl cereyan ettiğini görmüş olacağız.

Rivayete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir kere Ashâb`a:

-Kâ`b İbn-i Eşref (i öldürmek) için kim hazırdır? diye sordu. Çünkü o, Allah`a ve Resûlüne ezâ etmiştir! buyurdu. Muhammed İbn-i Mesleme:

-Yâ Resûlallah! İster misin, onu ben öldüreyim? dedi. Resûlullah:

-Evet, isterim! buyurdu. İbn-i Mesleme:

-Öyle ise (Kâ`b`a hakkınızda hoşlanacağı) bir şey söylememe müsaade buyurunuz! dedi. Resûlullah:

-Ne istersen söyle! buyurdu. Bunun üzerine Muhammed İbn-i Mesleme Kâ`b`a vardı:

-Şu kişi (yâni Resûlullah) bizden sadaka istedi. Ve bize güç vergi teklîf etti. Ben de ödünç bir şey almak için sana geldim! dedi. Kâ`b da İbn-i Mesleme`nin dediği gibi söyledi:

-Muhakkak o, sizin usancınızı daha artıracaktır! sözünü de ekledi. Muhammed İbn-i Mesleme:

-(Ne yapalım) bir kere ona uymuş bulunduk. Onu derhal bırakmak istemiyoruz. Bakacağız, onun hâli ne olur, sona erinceye kadar bekleyeceğiz. Şimdi biz, senin bir vesk, yâhud iki vesk ödünç (hurma) vermeni istiyoruz! dedi. Bunun üzerine Kâ`b:

-Pek iyi, siz bana rehin veriniz! dedi. İbn-i Mesleme ile refikleri:

-Rehin olarak ne istersin? diye sordular: Kâ`b:

-Kadınlarınızı! dedi. Onlar:

-Kadınlarımızı sana nasıl rehin edebiliriz. Bugün sen arabın en güzel bir simasısın! (Kadın gönlü akıverir) dediler. Kâ`b:

-Öyle ise oğullarınızı rehin veriniz! dedi. Onlar:

-Oğullarımızı nasıl rehin ederiz? Sonra bunların biri hakkında: Bir, iki deve yükü hurmaya rehin olundu! diye sövülür ki, bu bize ebedî bir ardır (silinmez bir lekedir); lâkin biz sana silâhımızı, zırhımızı terhîn edelim! dediler. (Kâ`b muvâfakat ederek) kendisine gelmesi için İbn-i Mesleme`ye zaman ta`yîn etti. Muhammed İbn-i Mesleme bir gece Kâ`b`a geldi. (Kale dışından seslendi.) Yanında Kâ`b`ın süt kardeşi Ebû Nâile vardı. Kâ`b bunları kale içine da`vet etti ve misâfirleri karşılamak için onların yanına indi. Kâ`b`ın karısı kocasına:

-Bu saatte nereye çıkıyorsun? diye i`tirâz etti ise de Kâ`b:

-Bu seslenen Muhammed İbn-i Mesleme ile kardeşim Ebû Nâile`dir! diye karşıladı. Kadın:

-Emin ol, ben bir ses işittim ki, ondan kan damlıyor (şer seziliyor)! dedi. Kâ`b:

-O benim kardeşim Muhammed İbn-i Mesleme ile süt kardeşim Ebû Nâile`dir. Hem, kerîm olan bir genç, geceleyin kılıç darbesine çağrılsa bile, o çağrıya muhakkak icâbet eder, dedi (ve yanlarına indi). Muhammed İbn-i Mesleme kendisiyle beraber iki kişi de kaleye soktu. Bir rivâyette Muhammed İbn-i Mesleme bu arkadaşlarına (önce) şöyle kumanda etmiş: Kâ`b gelince ben onun başını tutup saçını koklarım. Siz benim, Kâ`b`ın başını sıkıca yakaladığımı görünce hemen kılıçlarınızı çekip Kâ`b`ı vurunuz! demişti. Kâ`b İbn-i Eşref mükellef giyimli ve hamâilli olarak, etrâfına güzel koku saçarak misâfirlerin yanına indi. Bunun üzerine İbn-i Mesleme:

-(Aman bu ne güzel koku) bugünkü gibi güzel koku (ömrümde) duymadım! diye yaklaştı. Kâ`b:

-(Ne sanıyorsun) Arab’ın en âsil ve en güzel kokulu kadınları sînemde yaşıyor! dedi. Muhammed İbn-i Mesleme:

-Başını, saçını koklamama müsaade eder misin? dedi. Kâ`b:

-Evet ederim! dedi. İbn-i Mesleme kendi kokladı. Sonra arkadaşlarına da koklattı. Sonra: Bana bir daha koklamaya müsaade eder misiniz? dedi. Kâ`b:

-Evet dedi. Bu defa İbn-i Mesleme Kâ`b İbn-i Eşref`in başını sımsıkı yakaladı. Ve arkadaşlarına:

-Haydi kılıç darbesine tutup vurunuz! dedi. Bu sûretle İbn-i Eşref`i öldürdüler. Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve selleme gelip haber verdiler.

………

Ebu Âfek, Amr b. Avf oğullarından olup, 120 yaşındaydı ve Yahudi idi. Peygamberimiz Aleyhisselam Medine’ye geldiği zaman, şiirler söyler, halkı Peygamberimiz Aleyhisselama karşı düşmanlığa tahrik ve teşvik eder, Peygamberimiz Aleyhisselamı incitir dururdu. Peygamberimiz Aleyhisselam Bedir savaşına çıktığı ve Yüce Allah’ın ihsan buyurduğu zaferle Medine’ye döndüğü zaman, Ebu Âfek kıskançlık ve azgınlığını şiirle dile getirmeye devam etti. Peygamberimiz Aleyhisselam: “Benim için, şu pis adamın hakkından kim gelir?” buyurdu. Bunun üzerine, Amr b. Avf oğullarının kardeşi Salim b. Umeyr: “Andım olsun ki; ben Ebu Âfek’i ya öldüreceğim, ya da onun yanında öleceğim!” diyerek adakta bulundu ve Şevval ayında fırsat kollamaya başladı. Salim b. Umeyr, Ebu Âfek’in bir yaz gecesinde Amr b. Avf oğulları mahallesindeki evinin önünde uyuduğu sırada, yavaşça yanına vardı, göğsünün üzerine kılıcını koyup üstüne bastırdı. Kılıç ciğerini kesti, döşeğe işledi. Ebu Âfek acı bir çığlık kopardı.[3]

.....

Asma’ binti Mervan, Ümeyye b. Zeyd oğullarından Yezid b. Zeyd’in karısı idi. Bu Yahudi kadın, söylediği şiirlerle İslâmiyeti, Müslümanları ayıplar, Peygamberimiz Aleyhisselam aleyhinde kışkırtmalarda bulunmaktan geri durmaz, hatta Peygamberimiz Aleyhisselamı öldürmeye de teşvik eder, onu incitir, üzer dururdu. Ebu Âfek öldürüldüğü zaman, Asma’ içindeki kini şiirle dışa vurmaya devam etti. Peygamberimiz Aleyhisselam, Asma’ın söylediği sözleri haber alınca: “Benim için Mervan’ın kızının hakkından gelecek bir kimse yok mu?” buyurdu. Hatma oğullarından olup onlardan ilk önce Müslüman olmuş bulunan Umeyr b. Adiyy, Peygamberimiz Aleyhisselamın bu sözünü işitti ve: “Nezrim olsun ki, o kadını öldüreceğim!” diyerek adakta bulundu. Peygamberimiz Aleyhisselamın Bedir savaşından dönüşünden sonra, geceleyin Asma’ın evine girip yatağında onu öldürdü. Sabahleyin Medine’ye gelip sabah namazını Peygamberimiz Aleyhisselamla kıldı. Peygamberimiz Aleyhisselam, namazdan sonra ona bakıp: “Mervan’ın kızını öldürdün mü?” diye sordu. Umeyr b. Adiyy: “Evet yâ Rasûlallah! Anam babam sana feda olsun, o kadını öldürdüm” dedi. Peygamberimiz Aleyhisselam: “Allah’a ve Resûlullah’a yardım ettin!” buyurdu.[4]

………

İbn-i Ebu Hatal Müslüman olduktan sonra irtidat etmiş ve Resulullah (sav) aleyhinde şiirler yazarak hicivde bulunmuştur. Ebu Berzetü’l-Eslemî:

“İbn Hatal’ı Kâbe’nin örtüsüne asılmış olduğu halde çıkarıp, Rükünle Makam arasında boynunu vurdum!” demiştir. Kanları heder edilip öldürülmeleri emredilenler arasında İbn Hatal’ın şarkıcı iki kadın kölesi de bulunuyordu. Bunlardan birinin adı Fertana veya Kureyna, diğerinin adı Kuraybe veya Ernebe, Erneb idi. İbn Hatal içki içer, Peygamberimiz Aleyhisselamı hicv ve tahkir eden şiirler söyler, onları bunlara okuturdu. Kureyş müşrikleri de, İbn Hatal’ın ve bu şarkıcı kadınların yanlarına gelirler, içki içerler; İbn Hatal’ın söylediği hiciv şiirleri okutulur, dinlenirdi. Bu şarkıcı kadınların işleri güçleri, Peygamberimiz Aleyhisselam aleyhinde söylenilen hiciv şiirlerini okumaktı. Fetih günü, bunlardan birisi, yani Erneb yakalanıp öldürüldü. Diğeri ise kaçtı. Sonradan eman dileyip Peygamberimiz Aleyhisselam tarafından eman verilinceye kadar görünmedi. Eman verilince, Fertana, kılık kıyafet değiştirerek gelip Müslüman oldu.[5]

Hz. Peygamber (sav)’in Kab b. Eşref’in öldürülmesiyle ilgili verdiği emri değerlendiren Prof. Muhammed Ebu Zehra şöyle der: “Hz. Peygamber (sav)’in onu öldürtme emrini vermesi, büyük suçlar işlemiş bir kaçağı sağ ya da ölü getirene, şu kadar mükâfat verilecektir diye yapılan ilanlara benzemektedir.

Kısacası bu adamdan kurtulmak bir mecburiyet haline gelmişti. Onun bozgunculuklarının önüne geçmek için tek çare buydu. Hz. Muhammed (sav)’in yaptığı şey, onun kanını mübah kılmak olmuştur. Çünkü hiçbir sorumluluk duymadan ve inananlar topluluğunu rencide ettiğini bile bile kötülüklerinde devam eden bir insanın layık olduğu ceza buydu.”[6]

Kulaklarında ağırlık ve gözlerinde perde bulunduğu için hakkı işitmeyen, doğruyu görmeyen ve dolayısıyla İslam’dan ve Müslümanlardan gafil olan Ka’b b. Eşref, Ebu Afek, Ebu Rafi’lerin varisleri; her zaman ve her yerde Hz. Peygamber (sav)’in emirlerini yerine getirebilecek Muhammed b. Mesleme, Salim b. Umeyr, Umeyr b. Adiyy’lerin varislerinin bulunacağını tahmin edemeyecek kadar gafil, unutkan, kör, sağır ve şımarıktırlar.

Cenab-ı Allah, Hz. Peygamber (sav)’in yaşantısını gaye edinen ve emirlerini yerine getirme gayreti içerisinde bulunan Müslümanların tevfik ve zaferi için esbab hazırlasın ve onları muvaffak ve muzaffer kılsın. (Âmin)

İnzar Dergisi

İslam ve Kur'an Haberleri

[1] Sahih-i Buharî, Tecrid–i Sarih 1613. hadisin açıklamasından

[2] Sahih-i Buharî, Tecrid–i Sarih 1613. hadisin açıklamasından

[3] İslam Tarihi, M. Asım Köksal

[4] İslam Tarihi, M. Asım Köksal

[5] İslam Tarihi, M. Asım Köksal

[6] Son Peygamber Hz. Muhammed, M. Ebu Zehra
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.