BDP, sokak eylemlerinin neresinde?

Geçen hafta Başbakan Erdoğan Diyarbakır’daydı. BDP, Başbakanın BDP’li Büyük Şehir Belediyesini de ziyaret etmesi için girişimlerde bulundu.  Girişimler sonuç verdi ve başbakanın programına Büyük Şehir Belediyesi ziyareti de girdi. Bundan dolayı olsa gerek Başbakanın Diyarbakır’da olmasından dolayı kepenkler kapat(tır)ılmadı. Başbakanın Diyarbakır’a gelmesinden dolayı çöplerin toplanmaması bir yana onun için hummalı bir temizliğe bile girildi. Bu münasebetle halk, BDP’nin Erdoğan’a tepki olarak kepenkleri kapatmasının ve çöpleri toplamamasının  faturasını ödemekten kurtuldu.

Her ne kadar BDP’li Büyük Şehir Belediyesine bir ziyaret gerçekleştirildiyse de yine de bu ziyaret ve özellikle Diyarbakır’daki Başbakan, Barzani ve Şıvan’ın buluşması BDP’nin hiç de arzuladığı bir durum değildi. Bu açıdan Başbakan, Barzani ve Şıvan beraber BDP’ye çalım yaparak bir adım öne geçtiler. Ziyaret ve buluşma kendisine göre bağrında farklılıklar ve renkliler barındırsa da verilen mesajlarda kardeşlik, barış ve değişime vurgu yapıldı. Bu arada süreç de unutulmadı tabi.

Hani kör topal yürüyen, ara ara restleşmelerle tıkanan süreç var ya o.  Doğrusu sürecin tam olarak ne olduğu, süreçle ilgili kapalı kapılar ardında ne konuşulduğu, kimin kime hangi sözleri verdiği, süreçle ne hedeflendiği bilinmiyor; “hadi neyse” diyelim. Fakat süreçle ilgili olumlu mesajların verilmesi, ne kadar işe yarar bunu zaman gösterecektir. Zira süreci hasta adam olarak kabul ettiğimizde, BDP/PKK ve Hükümet hasta adamın yakınları olarak hasta adamın fişini çekmekle birbirini tehdit ediyorsa durum vahimdir. Hasta adamın fişini çekme üzerinden bir tarafın bir tarafı tehdit etmesi ahlakilikten ve samimiyetten uzak olduğu gibi bu zihni alt yapıyla hasta adamı hayatta tutmak da zor iştir.

Bunun için hasta adam konumundaki sürecin devam etmesi, destek/kan kaybına uğramaması için ve ara ara patlak veren karmaşanın önüne geçilebilmesi için yaldızlı sözcükler olan barış ve çözüm sözcüklerini nüvesinde taşıyan namı diğer muamma sürecin ayrıntılarının en başta  kamuoyuyla paylaşılması lazımdır.

Evet, hasta adam konumundaki veya kuralları bilinmeyen bir oyun olan süreç şeffaflaştırılmalıdır ki oyunun ne olduğu, nasıl oynandığı ve oyunbozanlık yapanın kim olduğu ortaya çıksın.

Mesela uzun bir süredir, özelde Kürdistan’da  genelde yer yer tüm Türkiye’de sürece rağmen devam eden taşlı, molotoflu ve hava-i fişekli eylemlerin ardı arkası gelmiyor. Bundan dolayı  Cizre, Diyarbakır, Hakkari’den Adana, Mersin, İstanbul’a kadar hemen hemen her vilayet yer yer, ara ara  zamanı kaosun vicdansız pençelerinde geçirmektedir. Süreç oyununa rağmen devam eden eşkiyavari eylemler süreç oyununu oynamak istemeyenlerin bir oyunu mu yoksa süreç oyununun bir parçası mı anlamak zor. Ama halka ve sivil toplum kuruluşlarına yapılan bu yüzlerce eylemin faillerinin bulunmaması, BDP’nin ve hükümetin bu hususta renk vermemesi, eşkiyacılık oyununun sürecin bir parçası olduğu kanaatini malesef güçlendiriyor.

Yoksa mesele ne? Halkın malına ve canına kasteden yüzlerce eylemin failinin bulunmaması ve bu eylemler karşısında üç maymunun oynanılmasının hikmeti nedir? Taşların yerinden oynaması, kıyametlerin kopması için illa can kaybı mı olmalıdır. Ki bu eylemler en son Adana’da bir çocuğun canına da mal oldu. Yok eğer, bu eylemler süreçte göz yumulacağına dair söz verilmiş eylemler değilse neyin nesidir? Yoksa devletle ateşkes yapan BDP/PKK hıncını sivillerden mi alıyor/aldırıyor. BDP’nin ağzıyla bu saldırılar yapılmıyorsa, derinler işbaşındadır o zaman. Hız kesmeyen saldırılar da büyük, derin ve kirli bir plana işaret ediyor.  İhaleyi alan fitne, fesat, kaos ve kan taşeronlarının ve dayılarının planlarının önüne biran önce geçilmesi lazımdır.

Eğer BDP’nin halka ve BDP’den farklı düşünenlere yönelik saldırılarda parmağı yoksa ve toplumsal barışta samimiyse şark kurnazlığını bırakarak artık safını belirlemelidir. Sokak eşkiyalığıyla arasına bir mesafe koymalıdır. Kürt halkını birbirine kırdırtacak, kin ve öfkeyi kabartacak, düşmanlıkları derinleştirecek eylemlerden beri olduğunu, onları tasvip etmediğini deklare etmelidir. Ya da birebir halka, sivil toplum kuruluşlarına, siyasi parti teşkilatlarına ve üyelerine yönelik taşlı, sopalı, molotoflu saldırıları birebir sahiplenmelidir. Eğer, kaosa kürek çeken bu eylemleri sahiplenecekse, o zaman da bir zahmet ismini Kaos ve Demokrasi Partisi diye değiştirsin.

Rabbim, bu Müslüman halkı fitne, fesat ve kaos şebekelerinin şerrinden muhafaza eylesin. Allah’a emanetsiniz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.