Çocuk Eğitiminde Namaz

Çocuk Eğitiminde Namaz

Çocukların dini terbiyelerinde üzerinde en fazla durulması gereken husus, şüphesiz ki namazdır.

Çocukların dini terbiyelerinde üzerinde en fazla durulması gereken husus, şüphesiz ki namazdır. Kur’an-ı Kerim en çok namaz üzerinde durmuştur. Buna binaen Resulullah(sav) da hadislerinde namaza müstesna bir önem vermiştir. Zekat, hac, oruç, kurban gibi diğer farzlar ve vacipler, bir kısım şartlara bağlandıkları halde namazın hiç bir şartı, kaydı olmaksızın herkesin yerine getirmesi farz kılınmıştır.

“Ehline namazı emret, O hususta sabır da göster.” (Taha: 132)

Görüldüğü gibi Kur’an-ı Kerim, bu vazifenin ebeveyn açısından zorluğuna da işaret etmiştir. Ancak zorluk ve sıkıntısı ne kadar çok olursa olsun, namazı çocuğa kavratıp uygulatmak, tüm ömrü boyunca hayatının kopmaz, ihmal edilmez bir parçası haline getirmek, ebeveynin yükümlülüğüdür.

Resulullah(sav) buna işareten; “Çocuk yedi yaşına gelince namazı emredin. On yaşına gelince (gerekirse) namaz hususunda dövün” (Ebu Davud Salat 26- Tirmizi Mevakit 182) buyurarak namazın, çocuğa öğretilecek diğer şeylerden farkını vurgulamıştır. “Emir” fiili, dönüşü olmayan, ihmal edilemeyen, mutlaka ifası gerekli olan bir anlam taşıdığından karşılığında vebal ve azap vardır. Yani ihmalinin ve terkinin hiçbir ruhsatı, müsamahası yoktur.

Namazın bu müstesna önemini vurgulamak üzere Hattabi; “Namazı olmayan ilahi bir din yoktur. Zekat, oruç ve hac böyle değildir. Nitekim bu ibadetler meleklere farz edilmediği halde namazla emrolunmuşlardır. Tıpkı tevhidle emrolundukları gibi. Namaz, Müslümanlarla kafirlerin arasını tefrik eden İslam’a ait bir alem (simge)dir” (Mealim 1. 333) buyurmuştur.

Bu ve buna benzer birçok delil ve nass, namazın dinin merkezinde bulunduğunu göstermektedir. Bunlardan yola çıkan İslam alimleri, namazı terk edenlere verilecek çok ağır cezalardan söz etmektedirler. Hatta sebepsiz yere namazı terk eden kişilerin İslamdan çıktıklarını söyleyen büyük alimler de olmuştur. Bu nedenle çocukların eğitimlerinin de merkezinde namazın bulunması gerekir. Çocuğun bunu çabuk öğrenip kavraması için her yola baş vurulmalı, fiili olarak gösterilmeli, takviye edici kitap, film ve benzeri araçlar temin edilmelidir. Bu yönde devamlı bir hassasiyet, takip ve teşvik olmalıdır.

Allah’ın Resulü de çocuklarla münasebetlerinin merkezine namazı koymuştur. Namazı onlara sevdirmek ve öğretmek için çeşitli yöntemler uygulamıştır. Bazen evde çocuklara abdest aldırıp onlara namaz kıldırmış, çoğu zaman da camiye götürerek cemaatle namaz kıldırmıştır ki çocuklar bundan çok memnun olmuşlardır. Zira büyük adamların safında onlar gibi sayılmak, çocuk için tarifi imkansız bir duygu, yüce bir makamdır. Hele cemaat ehli tarafından başı okşanıp medhedilmesi ayrı bir zevk bir taltif, teşvik edici bir davranış olmaktadır.

Resulullah(sav), birçok defa omuzunda torunu Ümame olduğu halde cemaate gelir, o şekilde namaz kıldırırdı. Enes ve İbni Abbas’tan gelen birçok rivayette Resulullah(sav), çocuk oldukları halde onlara namaz kıldırmıştır.

Enes(ra) anlatıyor:

“Ben, annem ve teyzem Ümmü Haram evdeyken, Resulullah (sav) çıkageldi. Bir müddet sonra; ‘Kalkın size namaz kıldırayım’ dedi. Beni sağ tarafına aldı. Öylece bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra bize dua etti...”(Müslim, Mesacid 268)

İbni Abbas der ki:

“Ramazan veya kurban bayramı günü Resulullah(sav) ile birlikte bayram namazına gittim. Allah’ın Resulü namaz kıldırdı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınların bulunduğu tarafa gelerek onlara vaaz etti ve namaza devam etmelerini söyledi.” (Buhari İydeyn 16– Müslim İydeyn 1)

Semure b. Cündüp, çocuk yaşta iken, Hz. Peygamber ile birlikte bir kadının cenaze namazını kıldıklarını haber vermektedir. (Müslim, Cenaiz 88)

Şimdi bu noktada çocukları eğitilme yaşına gelmiş ebeveynlerin dikkatlerini çekmek istiyoruz. Resulullah(sav)’ın çocuklarla münasebetlerinde işlediği konuların, söylediği şeylerin bir istatistiğini çıkardığımızda en fazla namazı, abdesti işlediğini hemen farkediyoruz. Devamlı onları namaza teşvik etmiş, bizzat kıldırmış, vakit namazlarında olduğu gibi cenaze, bayram, cuma namazları gibi toplumsal ibadetlerde de hep onlara yer vermiştir.

Ebeveynlerin şu soruyu sorarak kendilerini sorgulamaları gerekir. Acaba ben de ailemde ve çocuklarımın içinde namazı yeteri kadar işliyor muyum? Eğer cevap hayırsa bunun telafisi için gayret gösterilmelidir. Başta namaz olmak üzere ibadetler, tüm ailenin iştirakiyle yapılmaya çalışılmalı, ibadetlere yönelik bir muhabbet, bir hassasiyet, özel ve müstesna bir kıymet, ailede oturtulmalıdır. Öyle ki ailede herkes, namaza ve diğer ibadetlere öncelik vermeli, diğer işlerinin, zevk, uğraş ve hobilerinin önüne geçirebilmelidir. Bu durum da ancak ebeveynin özel ilgisi ve gayreti ile mümkün olabilir.

Resulullah(sav)’ın mescidinde devamlı olarak çocukların bulunması da dikkati çeken bir diğer husustur. Onun torunları Ümame, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, ayrıca İbni Abbas, Hz. Enes gibi o zamanın çocuk sahabileri, mescidin müdavimleri idiler. Bunları genelde Allah’ın Resulü beraberinde getirirdi. Bunu gören sahabiler de çocuklarını getirmeye başladılar. Böylece cami cemaatinin önemli bir kısmı çocuklardan oluşmuştur. Ebu Malik El Ensari bu konuda der ki;

“Size Resulullah’ın namazından söz edeyim mi? Arkasında erkekler, onların arkasında da çocuklar olduğu halde namaz kılardı”(Ebu Davud Salat 94)

Bugünün çocukları, yarının sahipleri olduklarından, yarın ayakta durmasını istediğimiz İslami dinamiklerin evvela bu günün çocuklarının kişilik ve bünyelerinde temel dinamik, temel kıstas olarak oturması gerekir. İslami toplumsal hayatın en temel dinamiği de namazdır. Bir toplumda namaz, hakkıyla ayakta tutulabilse, İslami yaşam da idame olacaktır. Zira namaz, her hayrın, her güzelliğin menbaıdır. Ahiretteki kurtuluş ve iflahın da bağlı olduğu kulptur. Zira Resulullah(sav) “Allah Teala beş vakit namazı farz kıldı. Kim güzelce abdest alır, vaktinde bu namazı kılar, rükusunu ve diğer adabını yerine getirirse, Cenab-ı Hakk o kimsenin günahlarını bağışlayacağına söz verdi. Kim bunları yapmazsa Allah dilerse onu bağışlar, dilemezse bağışlamaz”(Ebu Davud, Salat 9) buyurmaktadır.

Toplumsal olarak durum böyle olduğu gibi kişisel olarak da böyledir. Dinin direği namazdır. Bunu ikame eden kişinin haram, fesat ve çirkeflere karşı kapısı kapalıdır. Namazın terki veya savsaklaması, kişilik ve insanlığın, inanç ve maneviyatın sütunlarının kırılması demektir. Toplumda mütedeyyin, kişilikli, oturaklı insanlar her zaman namazın müdavimleri olanlardır. Ve yine toplumda en muzır, kötülüklerin başını çeken, musibet halini almış kişilerin de hayatlarında cami görmemiş, kıble ile küskün kişiler oldukları görülecektir.

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.