Fıtratını kapana kıstıranlar

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.

Yaşlı ve tecrübeli bir tilki, kuyruğunu kapana kaptırmış ve sonunda kuyruğu kopmuş. Kuyruksuz haliyle alay edilmesin diye, diğer tilkilerin yanına gittiğinde başlamış onlara akıl vermeye… “Arkadaşlar, bıkmadınız mı şu ağır kuyrukları taşımaktan. Atın şunları da hafifleyin, rahatlayın, yetmedi mi yerleri süpürdüğünüz?” demiş. Tilki sözünü bitirir bitirmez tilkilerden biri, “Söylediklerin her ne kadar akla yatkın olsa da sen arkana bak kardeş!” demiş ve hepsi birden katıla katıla gülmüşler.

Günümüz insanına ne kadar da çok benziyor bu tilki. Kadınlık, kadının süsüdür, fıtratıdır. Annelik de kadınlığın tacıdır. Hamilelik ne kadar zor olsa da kadın karnında bebeği varken kendini her zamankinden güçlü hisseder. Bir de anne olunca… İşte o zaman canına can, gücüne güç gelir. Artık farklı bir görevi, bambaşka bir unvanı vardır: Annelik.

Ancak görüyoruz ki gerek masalımızdaki tilki gibiler gerekse de devlet politikası nedeniyle kadınlar hem kadınlıklarından hem anneliklerinden hızla soyutlanmakta. Çalışan kadın el üstü tutulup ev hanımlarının çabası göz ardı edilmekte... Okuyan kız olmak ev kızı olmaktan üstün tutularak ileriki nesiller daha anne olamadan kendini bu girdabın içinde bulmakta… Herkesin çabası ve seçimi kendince değerlidir. Ancak annelik gibi yüce bir vasfın önüne geçiriliyorsa orda bir sorun var demektir. Fıtrattan bir parçanın koparılmasını istemek, insanı hayattan da koparır Allah muhafaza.

Şu da yeni moda: Tesettürünü herhangi bir sebepten dolayı sadeleştiren kadınların “Çarşafa, peçeye gerek yokmuş. Boşuna bunca sene kendimizi zora sokmuşuz.” demeleri. Kimse sizi zorladı mı? Hayır! Cilbab, peçe olmazsa olmaz, dedi mi? Hayır! En güzel tesettür şeklini sorduğunuzda tavsiye edilmiş olabilir sadece. Herkes bıraktığının, kaptırdığının, kendisine ağır gelenin gereksiz olduğunu ispatlamanın derdinde… Sanki Hindistan’a gitmiş de Hindular peçesine saldırmış. İçler acısı haldeyiz.

Gelelim gençlere, yani genç erkeklere… Evlilik maddi ve zamansal açıdan ağırlaştırıldıkça, gençler evlenmeyi yük olarak görüyor ve kendilerini hayatın akışına, Allah’ın takdirine bırakıyorlar. Hâlbuki Rabbimiz Necm suresi 39. ayette, “Doğrusu insanın sa'yinden başkası kendinin değildir.” buyurur. Evliliğe dair duyduğu kötü hikâyelerden yahut istemeye gittiği birkaç kız üzerinden olayı değerlendirmeye çalışanlar zarardadır. Sonra “Evlenmeyin, bekârlık sultanlıktır.” sözleri ortalıkta dolaşır durur. Ancak haramlara çabucak ulaşılan şu çağda kişinin ne edebi kalır ne ahlakı ne de imanı -Allah muhafaza-…

Çocuklara çocukluğun yük gösterildiği bir çağda yaşıyoruz. Bizler 16-17 yaşına kadar parka giden, salıncakta sallanan çocuklardık. Şimdi çocuklar daha 10-12 yaşında bırakıyor çocukluğu. Yıllar sonra çocukluk özleniyor, sorumluluklar ağır geliyor ama iş işten çoktan geçmiş oluyor. Bırakalım çocuk olsunlar, dağıtsınlar, üst-başlarını kirletsinler. Nasıl olsa bir daha bu yaşa gelemeyecekler. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.