Gel de şaşma

Gel de şaşma

Kârlı bir işi yapmak kârın en büyüğü ve akıl sahibi olmanın da gereğidir.

İnsan olarak uzun vadeli kâr-zarar hesabımızı pek de iyi bilmediğimizi, amiyane bir tabirle pek de zekice davranmadığımızı beraberce müşahede etsek iyi olmaz mı acaba? Her halde kendisini düşünen herkes “iyi olur” diyecektir. Çünkü zararın neresinden dönülürse kârdır” demişler. Kârlı bir işi yapmak kârın en büyüğü ve akıl sahibi olmanın da gereğidir. Akıl gibi bir nimete sahip olduğumuza göre görünen o ki bundan kaçmamızın da mümkün olamayacağıdır.

Meselemiz; açık ifadeyle ‘hasta ziyareti’dir. Bunu önemli kılan sebep ne derseniz cevap “Allah Resulü (sav)’nün yaptığındadır. Onun bize yapmamız için öğrettiği sünnetindedir” deriz.

İbn Ömer(ra) rivayet ediyor. “Hz. Resulullah(sav) ile birlikte oturuyorduk. O sırada Ensar’dan bir adam geldi ve Hz. Resulullah(sav)’a selam verdi. Sonra çıkıp giderken Hz. Resulullah(sav) Ona; ‘Ey Ensar kardeş! Kardeşim Sa’d b. Ubade nasıldır?’ diye sorunca adam ‘iyidir’ diye cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (sav)’ ‘sizden kim onu ziyaret etmek ister?’ buyurduğunda hepimiz onunla beraber kalktık. 10 kişi civarındaydık. Ne ayağımızda ayakkabı ne de üstümüzde gömlek, ne de bir başlık vardı. O tozlu yollarda yürüyerek yanına vardık. O sırada etrafında oturan kavmi geri çekildiler. Hz. Resulullah (sav) ve Onunla birlikte olan Ashabı (hastanın) yanına yaklaştılar.” (Peygamber Külliyatı)

Gelin de şaşmayın bu işe! O gökteki yıldızlar, o göz aydınlığımız ashab gibi bırak toz toprak içinde, ayakkabısız, elbisesiz gitmeyi arabayla, neredeyse evin veya hastanenin içine gidebilecekken gitmiyor olmak gerçekten şaşılacak bir şey değil mi? Acaba o Ashab bu imkânlara sahip olsaydı bizim gibi mi yapardı? Veya biz o şartlarda olsaydık onlar gibi davranır mıydık? Yanıt herkesin kalbinin derinliğinde gizlidir. Oraya müracaat edenin-Allah(cc)’ ın izniyle- bulacağından kuşkusu olmasın.

Kabul etmeyenlerimiz olsa da ‘kâr-zarar hesabımızı bilmiyoruz’ dedik ya, boşuna değil elbet. Eksiklik ve fazlalıklarımızın, kusur ve de günahlarımızın çokluğu sebebiyle sevaba açlıktan ‘ölmek üzere olan bir canlının yemek ihtiyacı kadar muhtacız’ desek abartmış mı oluruz? Değil elbet. Soru: bu durumda o insan yemek bulsa ne yapar? Cevab: O yemeğe koşar ve ihtiyacını giderir. Doğru. Ya biz, zavallı, Allah(cc)’ın rahmetine muhtaçlar yemek ellerimizin arasında ağzımıza götürüp yemek kalmış ki, onu da yapamıyoruz. Zaten onun için dedik ki ‘gel de şaşma’ elde mi ki. İşte kanıt:

Allah Resulü (sav) “Kim bir hastayı ya da bir Müslüman kardeşini Allah(cc) için ziyaret ederse bir münadi ona şöyle seslenir. Hoş yaşayasın, gidişin de hoş oldu! Cennette de kendine güzel bir konak hazırladın.” (Cem’ul Fevaid) Bu görevi yapanlara ne mutlu! Ne diyelim konakları hayırlı olsun. Rabbim bizi de onlara konuk etsin.

Bir hatırlatma: ‘Meşrut şarta bağlı, altını çizdik Allah için’

Olmadı mı? Alın size bir kanıt daha. Hz. Ali (ks) dedi ki: “Herhangi bir adam akşamleyin bir hasta ziyaret ederse, onunla beraber yetmiş bin melek çıkıp, sabaha kadar onun için Allah(cc)’tan mağfiret dilerler. Onun için cennette bir bahçe hazırlanır. Kim bu ziyareti sabahleyin yaparsa, yetmiş bin melek de onunla beraber çıkar ve onun için akşama kadar Allah(cc)’tan mağfiret dilerler. Onun için cennette bir bahçesi olur.” (Ebu Davud. Cem’ul Fevaid)

Allah(cc)’tan onların sevabına bizi de ortak kılmasını diledikten sonra muhabbetimiz biraz da bu işi yapanlarla olsun. Bakalım Hz. Resulullah(sav) hastaları ziyaret ederken ve çıkarken ne diyordu.

Müseddin Abdurrahman b. Avf’tan bildiriyor. Hz. Resulullah(sav) bir hastayı ziyaret ettiği zaman şöyle buyururdu: “Ya Rabbi! O gelen hastalığı götür ve onu bu beladan dolayı mükâfatlandır” buyurdu.

Selman(ra) anlatıyor: Hz. Resulullah(sav) hastalandığımda beni ziyaret için yanıma girdi çıkacağı zaman dedi ki: ‘Ey Selman! Allah(cc) senin rahatsızlığını alsın, günahlarını bağışlasın. Dindeki hatalarını affetsin. Ecelini uzatsın geri bıraksın.’ (Peygamber Külliyatı Salih ed Dımeşki)

Bir gün kendimizin de hastalanabileceğini, gösterilmesi gereken ilgi ve alakaya muhtaç duruma düşebileceğimizi aklımızdan çıkarmayalım. Unutmayalım hastaya vereceğimiz bir selam, edeceğimiz bir tebessüm, söyleyeceğimiz bir güzel söz, bir baş okşama, bir hatır sorup gönül alma çok şeylere bedel olacaktır. Ve bilelim ki bazı şeyler vardır ki te’hire gelmez, vaktinde yapılmadı mı kıymeti kalmaz. ‘Kusura bakma’ ‘Hakkını helal et’, ‘Önemli değil, Hoş helal olsun’lar hakikatte geçersiz akçe olmaktan başka anlam ifade etmez.

Hastadan alacağımız bir duanın belki de dünya ve ahiretimizin kurtuluşuna vesile olabileceğini de hepimiz biliyoruz olsak gerek. O zaman verilecek tek cevap var: ‘Amel’ yani ‘işe koyulmak’

Herkese kolay gelsin. Allah(cc) muvaffakiyetler versin.

Tüm hastalara Allah(cc)’ tan acil şifalar dilerken bizi de dualarından eksik etmemeleri, onlardan ricamız olsun.

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.