​Genç evlilik mağdurları adalet bekliyor

​Genç evlilik mağdurları adalet bekliyor

​Türkiye’de uzun süredir gündemde olan genç evlilik mağdurları, haksız yere cezaevlerinde olan eşleri için adaletin tecelli etmesini ve bir an önce serbest bırakılmalarını istiyorlar.

Türkiye’nin birçok yerinde genç yaşta evlendikleri için haklarında açılan kamu davaları sonucunda binlerce kişi "tecavüzcü" yaftasıyla cezaevinde yatıyor. Bu kapsamda 8 bin aile 16 bin çocuğun mağdur olduğu belirtiliyor. Evlendikten yıllar sonra açılan kamu davalarıyla mağdur edildiğini belirten kadınlar, severek ve isteyerek evlendikleri resmi nikâhlı eşlerinin bir an önce serbest bırakılmasını istiyorlar.

Konuya ilişkin İLKHA muhabirine açıklamalarda bulunan mağdurlar hem kendilerini hem de eşlerini mağdur eden yasaların düzeltilmesini, eşlerinin serbest bırakılmasını talep ettiler.

NEVŞEHİR

Kendi isteğiyle eşi Mustafa Tıraş ile evlendiğini ve yuva kurduklarını belirten Merve Tıraş, "Dini nikâh yaptığımızda ben 15 eşim ise 25 yaşındaydı. Resmî nikâhımızı mahkeme sonuçlandıktan hemen sonra kıydık. Mahkeme 'evlenebilirsiniz' dedi ve 17 yaşında anne babanın imzasıyla resmî nikâhımızı kıydık. Resmi nikâhlı eşim nasıl oluyor da cinsel istismarcı oluyor? 5 yaşında Zeynep adında kız evlâdım var. Çocuğumun sağlık durumu iyi ama psikolojisi hiç iyi değil. Kızım ana sınıfına gidiyor. Eşime 2011 yılında dava açıldı. Davanın açılmasının sebebi ise annem ve babamın benim için kayıp ilanı vermeleriydi. Annem eşimin yanında olduğumu öğrenince şikâyetini geri aldı ama dava kamu davası olarak devam etti." diye konuştu.

"Bazen çocuğuma bir çikolata dahi alamıyorum"

2013 yılının Aralık ayında mahkemenin sonuçlandığını ve eşinin 10 yıl 10 ay hapse mahkûm edildiğini belirten Tıraş, "Eşim daha 6 aydır cezaevinde. Önümüzde çok uzun yıllar var. Mahkeme sürecinde savcı beni psikolojimin bozulup bozulmadığını öğrenmek için İstanbul Adli Tıp merkezine gönderdi. Çıkan sonuçların iyi olduğu söylendi. Mahkeme bitiminde bize mutluluklar dahi dilediler. Eşim şu anda cezaevinde ve ben bir kadın olarak çok zor zamanlar geçiriyorum. Engelli bir babanın kızıyım. Babam emekli ama aldığı maaş kendilerine yetmiyor. Eşim dışardayken bütün masraflarımızı karşılıyordu. Düzenli giden bir evliliğimiz vardı. Eşim dışarıdayken düzenli çalıştığı için 20 yıl boyunca ödemek şartıyla aylık 600 TL taksitle TOKİ konutlarından ev aldık. Şimdi ne ev kiramı ödeyebiliyorum ne elektriği, suyu ödeyebiliyorum. Bazen çocuğuma bir çikolata dahi alamıyorum. Ailem de bana destek çıkamıyor." dedi.

"Çocuklarımız babalarını soruyor cevap veremiyoruz"

Tıraş, "Çocuğumu bırakacağım bir yer olmadığından dolayı düzenli çalışamıyorum.  Evlere temizliğe giderek çocuğumun ve ceza evindeki eşimin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorum. Cezaevine görüşe bile ayda bir gidebiliyorum. Bazen gitmek için param dahi olmuyor. Maddi destek istemiyorum. Eşim dışardayken yolunda giden bir evliliğimiz vardı. Şu an eşim yok ve ben kadın olarak bu zorlu hayat şartlarına dayanamıyorum. Sözde beni koruma adı altında verilen cezalar bakin görün ki bizi korumuyor, mağdur ediyor, herkese el açtırıyor. Yıllar sonra gelen kamu davaları bizleri ve evlatlarımızı mağdur etti. Geçimini sağlayamayan ve bu acılara dayanamayan beyin kanaması geçirip ölen Emine Karakaya arkadaşımız gibi olmak istemiyorum.  Ben eşimi istiyorum. Artık bize kulak tıkamasınlar. Bizleri mağdur etmesinler. Çocuklarımız babalarını soruyor. Cevap veremiyoruz." şeklinde konuştu.

İZMİR

"Eşimi çocuklarımın gözü önünde alıp cezaevine attılar"

Eşi Rıdvan Bekdaş ile 2007 yılında lisede tanıştıklarını ve ardından evlendiklerini söyleyen Berfu Bekdaş, "Ailem önce duruma rıza göstermedi. Ancak hamile kaldığımda ailelerimiz onay verdi ve düğün yaptık. Doğum için hastaneye gittiğimizde hastane çalışanları tarafından şikâyet edildik. Şikâyetin ardından mahkeme süreci başladı. Bir düzen oturtmuş kendimize ev bile yapmıştık. 2011 yılında ikinci çocuğum dünyaya geldi. 2014 yılında davamız sonuçlandı ve eşime 5 yıl 6 ay 20 gün ceza verildi. Eşimi çocuklarımın gözü önünde alıp cezaevine attılar." dedi.

"Mağduriyetimizin bir an önce giderilmesini istiyoruz"

Bekdaş, "Eşim 15 ay cezaevinde kaldıktan sonra 2016 yılında bizim için çıkacak olan yasa sebebiyle yazdığı dilekçe kabul edilerek tahliye edildi. Çok mutlu olmuştuk ama bu mutluluğumuz bir yıl sonra eve gelen ihbarname ile sona erdi. Eşimin aldığı cezasının devamını yatacağı yazılıydı. Bunun sebebi de gelen tepkiler üzerine iptal edilen yasaydı. Bu arada üçüncü çocuğum da oldu. Oğlum 9 aylıkken geçen yıl nisan ayında eve baskın yapıp eşimi tekrar aldılar. Eşimin şimdi bir yıl cezası kaldı. Ben devletin verdiği 650 TL aylık ile geçinmeye çalışıyorum. Kayınpederim ve kaynanama muhtaç durumda yaşıyorum. Büyük çocuğumun okulda gördüğü baskı, babalarına vurulan tecavüzcü damgası bizi çok yıprattı. Mağduriyetimizin bir an önce giderilmesini istiyoruz." ifadelerini kullandı.

DENİZLİ

Evlendikten 7 sene sonra eşine ceza geldiğini hatırlatan mağdurlardan Mahinur Bilmez ise "Evlendiğimizde ben 15 eşim de 17 yaşındaydı. Vakti geldiğinde devlet kurumunda nikâhımızı yaptık. Herhangi bir sorun da yaşamadık. 2010 yılında dava açıldı. 7 sene sonra cezanın geleceği aklımızın ucundan bile geçmezken ceza geldi ve eşim erken yaşta evlilikten dolayı cezaevine konuldu. 3 yıldır da cezaevinde yatıyor. Evimi geçindirecek durumum yok. Bu yüzden bir ay kayınvalidemlerde bir ay babaannemde kalıyorum. Bu şekilde idare ediyorum." şeklinde konuştu.

"Bu kadar kötülüğün içinde mükâfatlandırılmamız gerekirken hapishane köşelerinde çürüyoruz"

Dışarıda tek başına birçok sıkıntıya maruz kaldığını belirten Bilmez, "İnsanlar iki kişi çalıştığı halde geçinemezken ben bir başıma hem kendime hem cezaevindeki eşime bakmaya çalışıyorum. Bu yaşadığım sıkıntılardan dolayı beyin damarlarımda tıkanma oluştu. Bazen adımı bile unutuyorum. İnsanlarımız zina yapanlara, 'çağdaş' diyorlar. Bu kadar kötülüğün içinde mükâfatlandırılmamız gerekirken hapishane köşelerinde çürüyoruz daha ne söyleyeyim." dedi.

"Çocuklarımızın babasız geçirdiği en güzel zamanlarını bize kim verecek?"

Kendilerini suçlu olarak görenlere, tecavüz ile suçlayanlara da çağrıda bulunan Bilmez, son olarak şu ifadeleri kullandı:

Öncelikle bizi suçlayanlara seslenmek istiyorum sizlerden ne farkımız vardı ki bizim? Kanunların belirlediği yaştan küçük evlenmek miydi suçumuz? Benim dedem de erken yaşta evlendi o da tecavüzcü mü o zaman, diye empati yaptınız mı? Büyüklerden kalma her şeye geri kafalılık diyorsunuz, peki ya küçümsediğiniz ilişkilerdeki aşkın bir gramını dahi yaşadınız mı? Peki, 8 bin aileden dünyaya gelen 16 bin çocuk hiç aklınıza gelmiyor mu? Yaşları küçük belki ama yaşadıkları acı yaşlarından büyük. Babaları varken babasız büyümek zorunda kalan çocukların tek suçu anne ve babalarının severek evlenmesidir. Yaşıtları babalarının ellerinden tutup parka giderken 16 bin çocuk görüş odalarında telefonlara sarılıp baba diye ağlıyor. Çocuklarımızın babasız geçirdiği en güzel zamanlarını bize kim verecek? En güzel yıllarımızı çalanlara sesleniyorum. Bizden daha ne istiyorsunuz? Biz kızların tecavüze uğramasını istemiyoruz. Hiçbir genç kız zorla evlendirilmesin! Ama bizi onlarla da aynı kefeye koymasınlar.

İSTANBUL

"Çocuklara hem anne hem de babalık yapmak kolay değil"

2 çocuk sahibi olan bir başka mağdur Ayşe Erdoğdu ise şöyle konuştu: "2012 yılının haziran ayında 15 yaşındayken evlendim. Eşim o zaman 21 yaşındaydı. 2014 yılında resmi nikâhımızı yaptık. 1 ve 2 yaşında iki oğlum var.  2012 yılında açılan dava sonrasında eşim cezaevine girdi. 7 ay içeride kaldıktan sonra resmi nikâh yapma şartı ile serbest bırakıldı. Nikâhımızı yaptık ama ardından tekrar dava başladı. Mahkemedeki hâkimler bize, ‘siz evlendiniz artık eşiniz cezaevine girmez’ dediler. Uzun süre devam eden mahkemelerin sonucunda 6 yıl 4 ay aldı. Eşim 14 Ocak 2019’da tutuklandı. 11 aydır da cezaevinde. Dışarıda hayatım çok zor devam ediyor. 2 evladıma hem anne hem baba olmak zorundayım. Onlara, eşime bakmak zorundayım. Çocuklarım küçük olduğu için çalışamıyorum. Faturalarımı ödemekte zorluk çekiyorum. Devletten herhangi bir yardım da alamıyorum.  Çocuklara hem anne hem de babalık yapmak kolay değil. Yaşamayan bilemez."

"Beni korumak adi altında verilen bu ceza beni korumuyor, mağdur ediyor"

Eşi Nurettin Şentürk ile severek, isteyerek yuva kurup aile olduklarını vurgulayan Damla Şentürk, "Çok güzel mutlu giden bir hayatımız vardı. Her şey yolunda giderken kamudan 16 sene 8 ay ceza verildi. Gelen cezayla hayatımız alt üst oldu. Eşim 5 senedir Silivri Cezaevi'nde yatmakta ve önümüzde daha 7 sene var. Ben kadın başıma mücadele etmekten çok yoruldum. Mutlu yuvamı geri istiyorum. Eşim benim her şeyimdi, ailemdi, benden ailemi aldılar. Beni korumak adi altında verilen bu ceza beni korumuyor, mağdur ediyor. Devlet büyüklerimizden Sadece resmi nikâhlı eşimin özgürlüğünü istiyorum. Bizim gibi binlerce aile mağdur. Binlerce evlat babasız büyüyor." dedi.

TOKAT

"Eşlerimiz içerde bizler dışarıda mağduruz"

2010 yılında açılan dava ile eşinin 5 yıl 8 ay ceza aldığını söyleyen Betül Altın, yaşadıklarını şu ifadelerle aktardı: "Eşime 2010 yılında dava açıldı. Önceden 2 sene 2 ay cezaevinde yatmıştı. 2017 yılının eylül ayında tekrar kamu davası açıldı. Bu sefer 5 yıl 8 ay ceza aldı. 22 aydır cezaevinde. Ailemle birlikte yaşıyorum. Babam ihtiyaçlarımı karşılıyor. Bizler severek, isteyerek yuva kurduk. Bir an önce eşlerimize kavuşmak istiyoruz. Herkes yuvasında çocuklarıyla birlikte yaşamalı. Eşlerimiz içerde bizler dışarıda mağduruz. Bu mağduriyetimizin giderilmesini istiyoruz."

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.