Gezi’de gezinenler

On-on beş gündür kimler gezinmedi ki Taksim’de. Siyasiler, gazeteciler, turistler, küresel aktivistler…
 

Devrim hayalleri kuranlar da vardı, onuncu yıl marşıyla geri dönme hayalleri kuranlar da.

Silivri’de ise bayram havası vardı.

Polis çekildikten sonra Taksim farklı bir âlemdi sanki.

Barikatların arkasında bayraklar asıldı, küçük adacıklarda farklı kanunlarla idare sistemleri oluşturuldu.

İlaçlar ve yiyecekler ortak kullanıldı. Tabi finansörler genellikle belli olmadı.

Romantizm tavan yaptı bu arada.

Kıyıda köşede kalmış, unutulmaya yüz tutmuş devrimci sanatçılar koro ve solo parçalar seslendirdiler.

Devrim marşları…

Su gibi alkol tüketildi, şişelerin dibini görenler oraya buraya sataştı.

İğrenç bir kokunun kapladığı alanda kimi şovmenler namaz ritüelini yerine getirdiler.

Bunlar görünenlerdi.

Başka hesaplarla Gezi’de gezinenler de vardı.

Taksim’den Tahrir çıkarmaya çalışanlar, toplumsal tepkileri ölçerek yeni dizayn projeleri geliştirenler…

Aba altından sopa gösterenler…

Hepsi gezindi oralarda.

Bir de uzaktan “dua” edenler vardı tabii.

İsrail’den mesela…

MOSAD NE ARIYOR?

Taksim’e yönelik operasyon devam ederken MOSSAD şefi Temir Pardo’nun Türkiye’yi ziyaret ettiği haberi düştü gündeme.

Görüşmenin gösterilerle ilgili bir tarafının da olduğu, ama aynı zamanda bölgesel sorunların da görüşüleceği söyleniyordu.

Gerçekten de kritik bir süreç yaşanıyordu.

Taksim’de başlayan, ama birçok şehre yayılan gösterilerde yabancı istihbaratların parmağı olduğu yolunda iddialar vardı.

Erdoğan’ın Gazze ziyareti gündemdeydi. Ki bu ziyaret bölgesel dengeler açısından oldukça önem arz ediyordu. Hem Filistin muhalefetinin İslami kanadının meşruiyeti hem de israil’in ambargosuna karşı önemli bir açılım olacaktı.

Siyonist rejim bu ziyaretten rahatsızdı ve bir şekilde engel olmak istiyordu.

Ülkede karışıklık ve kaos varken Erdoğan’ın Gazze ziyaretinin gerçekleşmeyeceği gerçeğini düşünerek Gezi Parkı olaylarına ve siyonist rejimin rolüne bir daha bakın.

Bir de bölgesel sorunlar meselesi var.

Hâlihazırdaki en önemli konu Suriye…

Baas rejimi katliamlara devam ediyor.

Herkes bir diğerini bitirmekten söz ederken kimse akan kandan, tahrip olmuş şehirlerden, sefalet içindeki mültecilerden söz etmiyor.

Ölümler belirliyor siyasetleri.

Reyhanlı saldırısıyla birlikte Türkiye ve Suriye rejimleri arasındaki sürtüşme bir çatışma ve açık bir düşmanlığa dönüştü.

İran ve Hizbullah’ın açık bir şekilde Esad rejimini desteklemesi, siyonistlerin önüne bulunmaz bir fırsat çıkardı.

Üçlü blok siyonistler için tehdit teşkil ediyordu.

Artık üçlü blok Türkiye için de tehdit teşkil ediyorsa siyonistlerin bundan faydalanması ve israil karşıtı politikaların değişmesi için girişimde bulunması mümkündü.

MOSSAD başkanı, MİT başkanıyla görüşüyor.

Üç ay önce böyle bir iddia ortaya atılsaydı oldukça şaşırtıcı olurdu, ama artık değil.

Adım adım değişen politikalar ve değişen düşman algılarının dikkatle incelenmesi gerekir.

Başbakan’ın son Amerika ziyaretinde yanında Hakan Fidan’ı da götürmesi aslında bazı gelişmelerin habercisiydi.

Suriye’deki çatışma ve kaos yeni konumlamaları da berberinde getiriyor.

İşte Temir Pardo’nun ziyaretine biraz da bu açıdan bakılması gerektiğini düşünüyorum.

Hakan Fidan MİT müsteşarı olduğunda israil’den tepki sesleri yükselmişti.

İsrail tarafı ve Türkiye’nin içindeki kimi çevreler Hakan Fidan’ı “İran’ın adamı” diye lanse ediyor ve o şekilde itibarsızlaştırma yoluna gidiyorlardı.

Şimdi israil tarafı İran düşmanlığından yola çıkarak bir dostluk kapısı bulmaya çalışıyor.

Muhtemelen elinde kimi kirli bilgi ve belgeler de vardır.

Yarın basında dezenformasyon amaçlı yeni bir süreç başlarsa hiç şaşırmayın.

Bazılarının hayalleri Gezi’de gezmeye devam ediyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.