İlkeli ve Adil Olmak-2

İlkeli olmak sabitelere sahip olmak; ama doğrular karşısında donup kalmamak, doğrunun peşinden gitmektir.
Doğru rahatsız edici ve can sıkıcı olabilir.
Gözlerimizi kapatmakla gerçeğin üstünü örtemeyiz.
Adil olmak inancımızın gerektirdiği bir şeydir.

Adil olan, “zann”ın dalgalı denizlerinde kulaç atmaz. Niyet okuyuculuğu, yaftalama ve kategorize etme adil insanın vasfı değildir.
“Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.)
 
Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.” Hucurat:12
Kutlu Doğum etkinlikleri ile ilgili değerlendirmelere gelmek istiyorum.
Hiçbir etkinliğe gitmeden “Bidat” diyerek eleştirenler var.

Bakış açısı o kadar yüzeysel ki, ne diyeceğini şaşırıyorsun.
Öncelikle yapılan işe “Peygamberi anma etkinliği” deniyor, “Peygamberi anma ibadeti” denmiyor.
Bidat, bir sünnetin ortadan kaldırılmasıyla olur.
Burada ortadan kaldırılan bir sünnet var mı?

Kimileri de kalabalıkları toplamanın bir şey ifade etmediğini iddia ederek şunu söylüyor:
“Bu anma merasimlerini ağıtlar yakarak, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir dua olan “neredesin, seni bekliyoruz” gibi yakarışlarla geçireceğimize, açmış olduğu aydınlık çağın yolcusu, bildirmiş olduğu tevhidi davanın neferi, kurmuş olduğu adalet ve hak düzeninin takipçisi olabilmeyi başardık mı, bunu sorgulamamız gerekir.”
Evet, bunları sorgulayalım; ama sorgularken neden boş duralım.

Bizim gitmeyip kınadığımız halka birileri gidip yanlış şeyler öğrettiyse bunda bizim de sorumluluğumuz yok mu?
Kaldı ki, bunların etkinliklerde söylenenlerle ne alakası var, onu da anlamadım.
Bu etkinliklerde nelerin söylendiği, halkın nelere davet edildiği ortadadır.

Buna rağmen beğenmiyorsanız siz daha iyisini yapın ve çağrılarınızı da halka yönelik yapın.
Tabii bu ara etkinlikleri düzenleyenlerin aylarca buna hazırlık yaptığını, fedakarca çalıştıklarını, kapı kapı dolaştıklarını, kısıtlı imkanlara rağmen masraf yaptıklarını unutmayın.
Bunların da altından kalkabilecek misiniz?
Sanırım adil olmaktan neyi kastettiğim anlaşılmıştır.

GEÇEN HAFTA
Geçen haftaki yazıya bir okuyucu yorum yazmış.
“Dış politika ile ilgili yaklaşım sizin yaklaşımınızla uyuşmuyor.” demiş.
Devamında da “İlkeli ve Adil olmak adına röportajdaki “Suriye-Irak-İran” Şii bloğu ile ilgili görüşler ve İran ile ilgili iyimser konuşmalar hakkındaki görüşlerinizi doğrusu merak ediyorum.” demiş.

Okuyucunun dediklerinden yola çıkarak konuyla alakalı iki soruyu buraya alıyorum.
“Soru: Suriye, İran ve Irak bağlamında Türkiye dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gümüş: Türkiye’nin bu üç ülkeyle olan ilişkileri de sorunludur ve hiçbirinin menfaatine olmadığı gibi bölgenin de zararınadır. Hükümetin İslam âlemine yönelik ilk açılımları olumlu seyrediyordu. Sonradan yaşanan olumsuzlukların nedeni özellikle Suriye konusunda istedikleri hedefi yakalayamamaları ve içinde yer aldıkları ittifak ve paktların talep ve dayatmaları sonucu olduğunu düşünüyoruz.

Soru: Hizbullah’ın geçmişte İran ile çok yoğun ilişkileri olduğu söylenirdi. Bugün nasıl?
Gümüş: Biz bağımsız bir hareketiz. Herkesle olan ilişkilerimiz İslami sorumluluklarımız ve Cemaatimizin maslahatı doğrultusundadır. Bu anlamda birçok İslami hareketle ilişkilerimiz vardır ve gönül ister ki dünyadaki tüm İslami hareketlerle diplomatik ilişkilerimiz olsun.”

Yukarıdaki cevaplarda saygıdeğer okuyucuyu neyin rahatsız ettiğini anlamadım.
Esad’ın zalim ve tağutluğunda bir şüphe yok.
Ama bu, hükümetin Suriye sorununun çözümünde birlikte hareket ettiği uluslar arası güçlerin işgalci, zalim ve İslam düşmanı kimliğini değiştirmiyor.

Zalimler arasında bir seçim yapma hakkını kim verdi bize?
“Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.” Hud:113

İkinci soruya verilen cevapta ne problem tespit ettiniz, onu da anlamadım.
“İslami sorumluluk ve cemaatin maslahatı” düşünülerek ilişkilerin yürütüldüğü söyleniyor.
Ama siz görmek istediklerinizi göremeyince tepki veriyor ve niyet okuyuculuğuna başlıyorsunuz.
İşte, adil olmak bu değildir!
Müslümanlar hakkında hüsnü zan birçok rahatsızlığın en iyi ilacıdır.
Allah’a emanet olun.
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.