İrfani öğretide muhasebe

Muhasebe için salikin yapması gereken şeyler şunlardır:

Farzları ve haramları bilme

Salîk evvela farzların aslını, onların şeklini, yerine getiriliş biçimini, onlar için gerekli olan ortam ve durumları, şartlarını ve rükünlerini öğrenmelidir. Aynı şekilde haramların da aslını, hükümlerini ve onlarla ilgili olan meseleleri dikkatlice bilmelidir.

Farzları yerine getirme ve haramları terk etme Amel noktasında da aynı şekilde bütün farzları yerine getirmelidir. Haramlardan, günahlardan ve kötü alışkanlıklardan tamamıyla uzaklaşmalıdır. Farzları yerine getirirken mümkün olduğu kadar fazilet şartlarına riayet etme, müstahapları yerine getirmek ve özellikle namazı vaktinde kılmak gibi hasletlere sahip olmalıdır. Öte yandan niyetin halis olması, ibadet esnasında kalben bu işi yapmak imkân dâhilinde yerine getirilmelidir.

Muhasebe yani hesabını yapma, tıpkı insanın mali işlerinde veya hayatın diğer alanlarına giren durumlarda hesap yapması ve böylelikle daha iyi bir kar elde etmesi. Başarılı olmanın anahtarını bulmak ve sürekli bundan istifade etmek için muhasebe yapmak. Aynı şekilde zarara sebebiyet veren nedenler hakkında malumat sahibi olmak ve onlardan uzak durmak. Tüm bunlar muhasebe çatısı altında gerçekleşen şeylerdir. Manevi işlerde de hesap görme işleri elzemdir. Allah yolundaki salîk çok dikkatli bir muhasebeci olmalıdır. O ömrün hızla akıp gittiğinin farkındadır.

Ömrün değerini bilmek gerekir. Fırsatları ganimet olarak kabul etmek gerekir. Onları kaybedip hayıflanmadan önce yeterli miktarda onlardan istifade etmek icap eder. Bu ancak dikkatli bir muhasebe, amel hakkında dakik bir ilgi ve ömrün nasıl akıp gittiğine dair uyanık olmayla mümkün olabilir.

Kur'an-ı Kerim Haşir Suresi 18. Ayette şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

Yukardaki ayette ferdi muhasebeyle ömrün harcanma biçiminin ahireti göz önüne alarak yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Çünkü ahirete iman ve kıyamet için kişinin önceden kendini hesaba çekmesi durumu olmasa ve Allah'a doğru sülûk söz konusu olmazsa geriye kalan mevzulardan bahsetmenin bir manası kalmaz.

Mümin bir vakıa gerçekleşmeden tedbir alma gerekliliğini kendi aklıyla kavrar. Çünkü akli ve nakli delillerle ispat olunmuş ki kendi fiillerini ölçüp tartmak, güzeli ve çirkini tanıma, doğru ve yanlış işleri dikkate almak, yüce mertebelere çıkabilmek için lazım olan şeylerdir. Ayetin muhatabı mümin kimselerdir. Bu noktaya kadar iman derecesine erişmeyenler irfani seyr'ü sülûk ehli kimseler değillerdir ve bu vadide de bulunmayacaklardır.

Ayette geçen diğer bir zarif nokta da takva konusunun iki kez beyan edilmesidir. İlk beyan edilen takva müminlere hitap ettikten sonra şunu bize gösteriyor ki bu eylemin gerçekleşebilmesi için, kendi hakkında farkındalık için, hesabını görebilmek için ve doğru bir netice alabilmek için kişinin kendini dizginleyebilme kudretine sahip olması gerekir. Tıpkı bir otomobilin tehlikeli virajları atlatabilmesi için frene duyulan ihtiyaç gibidir. İnsanda da takva gücü hevâ ve heveslerden kaynaklanan fiillerin önüne geçebilmesi için gereklidir. Kendini sakındırabilme gücüyle bu tehlikeler atlatılabilir.

İki büyük sermaye olan iman ve takva ile şu hakikate dikkat etmeli. Ne yapmışım şimdiye kadar? Yarınım için ne hazırladım? Yani hesabını önceden yapmak ve böylelikle bu mesirdeki eksiklikleri görüp giderebilmek gerekir.

Ayetin devamında ikinci takva beyan edilmiş ve tekrar emir buyurulmuştur: Allah'tan korkun! Bu ibarette anlaşılıyor ki insan kendisiyle hesaplaştığı zaman doğru amellerindeki eksikliklerini ve zaaflarını görebiliyor. Eğer takva hakem olmasa gerekli olan nedamet gerçekleşmez ve telefi de söz konusu olmaz. Çünkü eksiklikler ve zaaflar şeytani nedenlerden dolayı oluşur. Nefsi şeytanın esaretinden koruyabilmenin yolu da takva ve sakınmadır. O yüzden ayetin sonunda buyuruyor ki; Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Haşir Suresi 18. Ayetten çıkarılabilecek noktalar: Ahireti göz önüne alarak ömrün nasıl harcandığına dair muhasebenin yapılması.

Kendi hesabını yapabilmenin şartı, insanın sakınma gücüne sahip olabilmesidir.

Eğer insanda takva yoksa muhasebeden sonra pişmanlık oluşmaz ve telafi yoluna gidilmez.

Yine Bakara Suresi 284. Ayette Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir…”

Allah giden yolun yolcusu olan arif şunu iman etmiştir ve kabul etmiştir ki bütün amelleri, işleri ve duruşu dergâhı ilahide kayıt altına alınmaktadır.

O biliyor ki bir gün gelecek ve o gün ...

وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ

ile karşılaşacak. Öyleyse hesabını iyi yapmalıdır. İşte bu şekil işlerinde gösterdiği dikkat, dünyevi işlerinde yaptığı eksikliklerin farkına varma ve irfani sülûkta ilerlemeyi sağlayan hareketlerdeki eksikliği görme durumuna “muhasebe” denilmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.