İttifak arayışları

Bugünlerde Suriye'nin kaygan zemininde ittifakların bir kez daha değişmesi konuşuluyor. İttifaklarla beraber düşmanlıklar, hedefler ve söylemlerde de değişiklikler görülüyor. Dünün “dost”ları bir anda düşman, “düşman”ları ise dost oluyor.

Öyle hızlı işleyen bir iletişim çağında yaşıyoruz ki, siyasetler de çok hızlı değişiyor.

Dünya siyasetindeki değişiklikler yakın zamanda yine ittifakları etkileyebilir.

Meseleyi sadece İranlı generallerin Türkiye'yi ziyareti üzerinden okursak yanılırız. Bu ziyaret belki de “Astana süreci” diye başlayan arayışların son halkalarından sadece biridir.

Türkiye'yi Astana sürecine götüren çok sayıda iç ve dış dinamik söz konusudur.

Körfez-Türkiye ilişkilerinden başlayalım:

Obama yönetiminin özellikle son dört yılında İran ile anlaşma yoluna gitmesi, Körfez'de tedirginliğe neden oldu. 11 Eylül olayından dolayı Suudi'ye yönelik doğrudan suçlamaların gündeme gelmesi Körfez'in Türkiye'ye yakınlaşmasını beraberinde getirdi. Suriye konusunda ortak hareket eden taraflar, başka konularda (HAMAS ve İhvan) anlaşamadı; ama bunu sorun etmediler.

Türkiye'nin Rusya ile gel gitler yaşayan ilişkileri her düzeldiğinde Körfez bundan rahatsız oldu. Trump'ın seçilmesi yeni stratejilerin gündeme gelmesine neden oldu. Türkiye, beklenti içinde olduğu Trump ile hayal kırıklığına uğrarken, Körfez bundan sevinç duydu ve klasik çizgisine dönüş yaptı.

Türkiye-Rusya ilişkileri tümüyle konjonktüreldi.

Erdoğan ve Putin medya karşısında dostluk pozları verirken, bu, uzun süre siyasi alana yansımadı. Suriye'de karşı karşıya gelme durumu devam ederken, Rus uçağının düşürülmesi kısa süreli bir kriz ortamına neden oldu. 15 Temmuz sonrası Rusya'nın tutumu, Fırat kalkanı operasyonunun Rusya ile koordineli yürütülmesi, Halep meselesi ve ateşkes konularındaki uzlaşma, ilişkilerin farklı boyuta geldiğini gösterdi.

Tabii bir de S-400 füzeleri meselesi var…

Rusya bir “NATO üyesine” füze teknolojisi satarak önemli bir mesaj verdiğini düşündü.

Türkiye, ne olursa olsun NATO unsurlarını “dost” olarak görüp karşı çıkamayacak bir teknolojik cenderenin dışına çıkmış oldu.

Hem 15 Temmuz darbe girişiminde hem FETÖ ve PKK'ye sahip çıkma noktasında pervasız davranan NATO kuvvetlerinin “dost” kategorisinde görülmediği, TSK'nın açıklama ve operasyonlarında kendini gösterdi.

Suriye'de iç savaşın başlangıcından itibaren muhalif tüm unsurları “Amerikancı” diye tanımlayan İran ve Baas güçleri, Amerika'nın alana açıkça müdahil olmasına ve PKK unsurlarına destek vermesine ses çıkarmadılar. Gerekçe ise Amerikan müttefiki PKK'nin DEAŞ başta olmak üzere diğer tüm muhalif unsurlara karşı savaşıyor olmasıydı. Ancak süreç Amerika'nın bölgede kalıcı ve hedefinin PKK'ye bir statü kazandırmak olduğu net olarak ortaya çıkınca işin rengi değişti.

Türkiye ve İran ortak tehlike konusunda anlaştı.

Amerika, Suriye'de PKK ve Baas'a razı olabilirdi; ama ne İslami muhalefete ne de İran'a razı olmazdı. İran'ın ve ona yakın milis güçlerin Suriye'yi terk etmesi gerektiğini ve İdlib'e PKK ile operasyon yapmayı dile getiren Amerika'nın hedefi ile İran'ın hedefleri karşı karşıya geldi. Amerika, ağır silahlarla donattığı PKK üzerinden Suriye, Irak, İran ve Türkiye'yi kontrol etmek niyetinde. İran, Suriye ile uğraşırken bir anda kendi içinde bir kaos ile karşı karşıya kalabileceğini gördü.

Her şeye rağmen ajandalar netleşmediği için kaygan zeminde ittifaklar çok kalıcı görünmüyor.

İdlib'in “terörden arındırılması” adı altında yapılacak bir operasyonun Halep ve Musul operasyonlarından daha az yıkıcı olacağını kim söyleyebilir? Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Halep'teki yıkım ve katliama ciddi bir şekilde tepki gösteren kamuoyunu İdlib'te yaşanması muhtemel yıkım ve katliam konusunda nasıl ikna edecek? İkna olmaya hazır kesimleri bir tarafa bırakırsak, Cumhurbaşkanı Erdoğan, meydana gelecek muhtemel kırılmalar ile 2019'a gitmenin risklerini nasıl bertaraf edecek?

Bir de Türkiye – İran anlaşmasının Kürdistan'ın bağımsızlık referandumunu engelleme çabası var ki, onu da başka bir yazıya bırakalım. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.