İttifakın kırılma noktalarından operasyonlara

Allah’ın adıyla

Eski dostların veya eski müteffiklerin birbirine ateş püskürdüğü günlerde yaşıyoruz. Kemalistlere, ulusalcılara, solculara ve emperyalistlere bayramı yaşatıyor, bu durum. -Bu günlerde artık dile getirme ihtiyacı duymuyorlarsa da- Ak Parti gömleği değiştirmiş olsa da İslami gelenekten gelen bir partidir. Yine Hizmet Hareketi her ne kadar cemaat olmadığını bir hareket olduğunu dile getirse de toplumda cemaat olarak biliniyor. Mesele böyle olunca Ak Parti ve Hizmet Hareketi arasındaki kavga İslam düşmanlarına malzeme oluyor, onları sevindiriyor.  Kemalistler, ulusalcılar ve solcular Ak Parti’nin İslami gelenekten gelmesinden dolayı onunla barışık değiller. Emperyalistler de güçlü bir Türkiye istemediklerinden, Filistin için israile kafa tutan, Mavi Marmara’ya arka çıkan ve Beşlilerin BM’deki  konumunu tartışmaya açan bir başbakan istemediklerinden bu kavgadan kendilerine pay çıkarıyorlar. Kimi iddialara göre de hükümetin başına bu çorapları örenlerin emperyalistlerin kendisi olduğu belirtiliyor.

 

İddialar bir tarafta kalsın, biz biraz geçmişe gidelim. Sizin de malumunuz Ak Parti ve Gülen Grubu askeri vesayete karşı, darbelere, Ergenekona karşı güçbirliği yapmışlardı. İttifak kazan kazan stratejisi üzerine temellendirilmişti. Bir yere kadar bu ittifak iyi yürüdü. Her iki müteffik de kazanıyordu.  Bu ne zamana kadar sürdü, bu ittifak ne zaman yara aldı? Doğrusu kimi bu ittifaktaki kırılmaların 2011 seçimlerinde başladığını dile getiriyor; fakat kırılmanın izlerini 2010’da hatta 2009’da bulmak mümkündür.  Kırılmanın 2010’da başladığını Hizmet Hareketinin etkili ve yetkili yazarlarından olan Hüseyin Gülerce Newyork Times’a verdiği röportajda “İlk çatlaklar Mavi Marmara krizi ile çıktı. Sayın Gülen’in tutumu çok netti. Türkiye’nin dış politikasında maceraya atılmaması, Batı’ya yönelimini sürdürmesi ve dış politika meselelerini diyalogla çözmesi gerektiğini hep söyledi”  şeklinde dile getiriyor.  Gülerce’nin bu açıklamasından yola çıktığımızda aslında kırılmanın Mavi Marmara baskınının gerçekleştiği 22 Mayıs 2010’dan değil de Başbakan Erdoğan’ın 30 Ocak 2009’da Davos’taki  “one minute”  çıkışından başladığını söyleyebiliriz. Çünkü Ak Parti’nin otorite(!)ye karşı ilk çıkışı Davos’ta olmuştu. Bu şekilde ilk defa ittifak yara almıştı. Mavi Marmara baskınıyla ilgili Gülen’in yaptığı açıklamayla Ak Parti ve Hizmet Hareketi arasındaki görüş farklılığı ortaya çıkmıştı. 12 Haziran 2011 seçimlerinde Başbakandan 150 sandalyenin istenmesi ve bunun karşılanmaması nedeniyle Hizmet Hareketinin Ak Partiye olan kırgınlığı ve rahatsızlığının ayyuka çıktığı da iddia ediliyor.  7 Şubat 2013’te Oslo görüşmeleri üzerinden Mit Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik atakla aslında Başbakan Erdoğan da göze kestirilmişti. Hakan Fidan ifadeye gitseydi, her şey çorap söküğü gibi gelecek ve Başbakan Erdoğan’a dayanacaktı. Başbakan bunun önünü aldı. Başbakanın ofisinde böceklerin bulunması ve Erdoğan’ın korumalarını değiştirmesini beraberinde getirdi. Tabi buraya kadar da ne Ak Parti ne de Hizmet Hareketi bu görüş farklılığını, görünmez kavgayı kabul etmiyordu. Dershaneler meselesiyle Hizmet Hareketiyle Ak Parti arasındaki görüş farklılığı, rahatsızlık ve kavga gün yüzüne çıktı. Tabiri caizse dershaneler meselesi bardağı taşıran damla oldu. 17 Aralıktaki operasyonlar da ateşi kızıştırdı.

Şimdi geçmişe dönüp baktığımızda “nerden nereye?” Hizmet Hareketi doğası itibariyle dünden bu güne kendisine göz yumanın, çalışmalarına destek olanın düşüncesine/ideolojisine bakmaksızın oy bankası olmuştur. Ak Parti’ye olan desteği de o çerçevede olmuş olmalıdır. Ak Parti çeşmeleri  kapatınca olan oldu. israili otorite gördüğünden onunla çatışmayı uygun görmeyenler; Ak Parti’yle çatışmayı göze aldı. Kendince çalışmalarına olan destek kesildiğinden dolayı çatışmayı da hak gördüler.

Ak Parti’ye geldiğimizde en büyük suç onundur. Zira Türkiye’deki onlarca cemaat ve oluşuma rağmen özellikle de milli görüş geleneğine sırtını dönmüş adeta kendini tümüyle Hizmet Hareketinin insafına bırakmıştı. Öyle ki tüm iktidarlar için kadrolaştıkları söylenir, buna Ak Parti de dahil. Fakat, aslında Ak Parti pek de kadrolaşmadı; kadrolaştıysa Hizmet Hareketi kadrolaştı. Yani anlayacağınız, Ak Parti ektiğini biçiyor. Ak Parti bu yanlışını, tüm İslami sivil toplum kuruluşlarına aynı mesafede durarak, hakka ve halka hizmet etmek isteyen tüm kuruluşlara kolaylıklar sağlayarak telafi edebilir. Tüm bunlar bir yana tekrar başa dönersek; sorumluluğunun farkında olan herkesin İslam’a mal olacak, İslam düşmanlarını sevindirecek söz, hal ve hareketlerden uzak olmaları gerektiğini bilmesi lazımdır. Allah’a emanetsiniz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.