Kesb-i Kâra Bir Fedâ-i İcap Eder

Kesb-i Kâra Bir Fedâ-i İcap Eder

Sabah ezanı sesiyle uyandığında yatağından çıkmadan evvel içinden şöyle dedi: “Nefsimin enaniyetinden, şeytanın şerrinden Fettah olana sığınarak.” Bu onun her yeni günün başlangıcında söylediği bir tür rutin istiazesiydi.

Sabah ezanı sesiyle uyandığında yatağından çıkmadan evvel içinden şöyle dedi: “Nefsimin enaniyetinden, şeytanın şerrinden Fettah olana sığınarak.” Bu onun her yeni günün başlangıcında söylediği bir tür rutin istiazesiydi. Bunu güne yeni bir libas giydiren, gecenin kilidini gündüz ile açan, insana yeniden bir canlılık bahşeden, tüm kapalılıkları, çıkmazları en eşsiz şekliyle açanın adını anarak yeni ve saf bir güne niyetlenmek için yapardı.

Namazını hane sakinleriyle birlikte cemaatle eda ettikten sonra uzun süredir üzerinde çalıştığı tez ödevini yapmaya niyetlendi. Tam çalışma odasına yönelecek iken eşi: “Bugün yürüyüşe çıkmayacak mıyız?” diye sordu. Şahsi programı gereği bu saati eşi ile yürüyüşe ayırmıştı fakat tez teslim süresinin yakın olması ona bu vaktini de çalışmaya vermesini telkin eder nitelikteydi. Duraksadı ve kendine mihenk taşı edindiği şu sözü hatırladı, "Kişinin önceliklerini değerleri belirler. Değerleri için feda ettiği bir iğnenin ucuna denk gelecek olsa dahi kendisine kârla döner”. “Hazırlanıp çıkalım” diyerek yanıtladı eşini.

Yürüyüş yaptıkları yol, evlerinin hemen arka kısmında bulunan parkta idi. Erken vakitte çıkmaları hasebiyle etraf sakin olurdu genellikle. Yol boyu eşiyle hasbihal edip, aile değerlenmesi yaparlardı. Ona göre evlilik salt ev, aile sahibi olmak değil bilâkis bir nevi ferdiyetten ümmet olmaya geçiş demekti. Değil mi ki ümmet, ümmi olmak ve anne olmak ile aynı kökendendi… Mümin, ümmet olmak için bilmediğinin ümmisi, bildiklerinin de annesi yani toparlayıcısıydı… Ondandır ki evlilik ona göre kişilerin birbirlerine ümmet olması daha açık bir izah ile bildiklerini eşine katmak bilmediklerini ondan almak neticesinde de bütünleşmek demekti.

Eve dönüş esnasında orda bulunan patika yola gözü ilişti, tekerlekli sandalyesinde olan bir engel tanımaz beyefendi tek başına ilerlemekten korkar halde durmuş, kendisine yardımcı olabilecek birini bekliyordu. Hemen o esnada kıyafetleri bir memuru anımsatan bir adam onu fark etmiş olacak ki koşar adım ona yaklaşarak yardımcı olup ona düz yola kadar eşlik etti. Aklına efendimizin (sav) şu hadisi şerifleri geldi: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir.” Onları hayranlıkla gözlemlerken benliğine hayıflanır buldu kendisini, kârı elinden kaçırmış bir tüccar gibi hissetmişti… Eşi bu denli daldığını fark etmiş olacak ki şöyle konuştu: “Hayırda yarışan müsabakanın galibi olsa da niyetlenen de kazançtan payidar oldu”. Düşünceli bir edayla "inşaAllah" diyerek karşılık verdi.

Eve döndüklerinde kendisi çocuklarla ilgilenmeye eşi de kahvaltı hazırlığına başladı. Çocuklarından küçük olanın abisinin oyuncağı için ağlaması üzerine abisi ona: “Tamam, ben Allah'ım istediği için sana veriyorum çünkü annem, Allah onun için yaptığın şeyleri senin kumbaranda topluyor onlarla sana cennette daha çok oyuncak, şeker ve çikolata verecek dedi.” Adam bu diyalog sonrası gayrı ihtiyari şöyle mırıldandı, “Bugünün kesb edilecek ribh-i fevâidleri hayli çok. Kazancın tamamını adilane hesaplama istidadı nasip et Rabbim.”

Okumalarını yapmak üzere çalışma odasına geçti, her ne kadar tez ödevi veya diğer meşguliyetleri olsa da hiçbir zaman adet edindiği okumalarını aksatmazdı. Müstakim bir yaşam için okumanın, doğru okuma için de bir şeylerden feragat etmenin vazgeçilmez bir değer olduğunu iyi biliyordu. Mûtad edindiği besmele ile kitabın kapağını aralayarak, işaret ipinin olduğu sayfayı açtı. Başladı okumaya:" İnsanın diğer varlıklara yönelik tüm olumlu davranışları pro-sosyal davranış olarak ele alınabilir. Yardım etme davranışı ise bir pro-sosyal davranış türüdür ve kişilerin karşılıklı veya tek taraflı tüm yardım faaliyetlerini kapsar. Yardım karşılıklı değil de tek taraflı ise ve yardım eden kişi diğerinin ihtiyacını önceleyerek böyle bir davranışta bulunmuşsa buna diğerkâm davranış denir. Yardım eden kişi kendisi de ihtiyaç içindeyse veya yardım karşılığında bir güçlük yaşayacaksa bile diğerini önceleyerek yardım davranışında bulunması îsâr olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla diğerkâmlık îsârı, yardım davranışı diğerkâmlığı, pro-sosyal davranış da yardım davranışını kapsamaktadır.”[1]

Bu satırı bitirdiğinde bugünün hasılatının fedakârlık ve isar olduğuna kani olarak eline kalemini alarak defterine gönül dünyasından dökülen kelimeleri misafir etti. Amellerin niyetlere göre olması hakikatine binaen kişi, idrak ve fark etmek isterse şayet hayatın, her yönüyle paylaşmanın, beklentisiz vermenin ve yardımlaşmanın bir başka çeşidi olan fedakârlık üzerine kurulu olduğunu görebilecektir. Fedakârlığı iyiliğin ham maddesi veyahut mayası olarak nitelendirmek yerinde olacaktır, zira tüm iyi şeyler bir gayret, bir çaba ve uğrunda feda olmak ile elde edilir. Yaşantımızı en iyi şekilde idâme etmek için de devamlı bir çaba sarf etmiyor muyuz? Türlü türlü kâr yarışları için nice şeyleri feda ediyor, önceliklerimize göre bir şeyi elde etmek için diğer bir şeyden vazgeçiyor değil miyiz?

Bu durumda Müminin şirketi en ziyade hisse sahibidir. Hem iman gibi bir tapu senedine sahiptir, hem de insani gayret ve amele sahip, ondandır ki o karına kar katan akıllı bir tüccardır. O müminlerden bazıları hem canlarını hem de mallarını bu kâr bedelinde feda etmiş, muhabbetin kantarının fedakârlık olduğunu haykırarak bize şu mirası bırakmışlardır: “‒Canım, malım, her şeyim sana feda olsun yâ Rasûlâllah!”. Kimileri de elinde tek hurma olunca dahi onu infak etmekten geri durmamış ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendi öz canlarına tercih etmişlerdir (Haşr-9). Geride kalan diğerleri ise Ebrar olanın miracı iyilik, iyiliğin bineği ise fedakarlıktır düşüncesiyle bu kârlı panayırdan istifade etme mücadelesi vermektedir. Heybelerine şu ayeti, -“Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır" (Tövbe-111)- alarak yola devam etmektedirler. İlahi, ukbânın kârından bahşet! Âmin

Müzeyyen Sena Titiz

[1] Sevde Düzgüner /Diğerkâmlığın (Özgecilik) Tanımı

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.