Manifesto üzerine

Bu hafta bütün yapay gündemlere inat özellikle gözlerden ırak tutulmaya çalışılan ve anlaşılmaz ambargoyla karşılaşan manifestodan söz etmeyi bir gereklilik ve hak teslimi olarak gördüm.

Yıllar yılı herkesin bir açıklama beklediği, birçok soru uçuşturmak suretiyle anlamaya çalıştığı bir camianın yayınlanan manifestosu, yayınlandığı andan itibaren bütün bir ay programların ana gündem konusunu oluşturması gerekirken maalesef aksi bir tutumla bir duymazlık ve görmezden gelmeyle geçiştirilmeye çalışıldı.

Özellikle İslamî birey ve camiaların bu kardeşleriyle ilgili varsayım ve İslam düşmanlarından aldıkları bilgi ve değerlendirmelerle soğuk baktıkları bu camianın manifestosunu bir belge, bir beyan, bir izahat, bir sunum olarak görüp bu kardeşleriyle ilgili tutumlarını tekrar gözden geçirmeleri ve bu minvalde kardeşlik hukuku çerçevesinde ilişki geliştirmeleri gerektiğini düşünüyorum.

“Muhakkak mü`minler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah`tan korkun ki size rahmet edilsin” ayet-i kerimesi mucibince hareket etmek her Müslüman birey için farz-ul ayndır.

Uzun bir hamdele ve salvele ile başlayan bu manifestonun imzasız word’üne bütün bir İslam mensubu bireylerin imza atacağından şüphe yoktur. Bu manifestonun girişinden aslında bu camianın nasıl da Muhammedi ve tevhidi bir çizgiye sahip olduklarını rahatlıkla görebiliyoruz.

Manifestoyla gelen bu beyanın bir Müslüman için başka bir yol bırakmadığını ve inanmak zorunda bıraktığını bilmem anlatmaya gerek var mı?

Bir bireyi veya toplumu hele hele Müslüman olan bir camiayı söyledikleriyle değil başkalarının hatta İslam düşmanlarının söylem ve değerlendirmeleriyle hala muaheze etmek bilmem ne kadar İslamîdir, ne kadar vicdanîdir, ne kadar hakkanîdir?
İslam için bedel ödediğini ifade eden ve bunun için kimseden -kendilerini kabul etmediler veya yardım etmediler diye- şikâyetçi olmayan ve kimseyi suçlamayan, herkesin Allah’a hesap vereceğini, kendilerinin sadece İslamî sorumluluklarını ifa ettiklerini belirten bu insanları; her kelimenin başı, ortası ve sonunda özre davet edenlerin kendilerinin ne kadar özürsüz olduklarını kim, nasıl kanıtlayabilir?

Çünkü bu camia, kuruluşunu hazırlayan önemli etkenleri, yayınladığı manifestoda şöyle ifade ediyor: “İslam ümmeti genelinde ve özellikle Kürdistan’da ilhadi ideolojilerin yaygınlaştırıldığı ve bunların moda gibi kitlelere sunulduğu, bu ideolojiler aracılığıyla Müslüman halkların, özellikle genç nesillerin İslam’dan uzaklaştırılıp Materyalist ideolojilerin pençesine düşürüldüğü, İslam’ın toplumsal, siyasal, ekonomik, hukuksal ve kültürel sorunlara çözüm getiremeyeceği, günümüzde toplumu idare edebilecek bir yönetim şekli olamayacağı, bin dört yüz yıl önce yaşanmış ve devrini tamamlayıp geride kalmış bir din olduğu, dinin afyon gibi kitleleri uyuşturduğu, bir ütopya ve üst yapı kurumu olup toplumsal ve siyasi hareketlere ve halk devrimlerine öncülük edemeyeceği şeklinde tezlerin ileri sürüldüğü, kültür emperyalizmi yoluyla sömürgeci güçlerin İslam’a karşı çok yönlü yoğun bir savaş yürüttüğü, Laik Kemalist rejimin bir devlet politikası olarak İslam’ı toplumsal hayattan uzaklaştırmak için tüm organlarını seferber ettiği o dönem ve şartlarda yaşanan bütün bu olumsuzluklar, Hizbullah cemaatinin kuruluşunu hazırlayan önemli etkenler olmuştur”

Vurun abalıya tavırlarıyla karşılaşan bu camia, manifestonun başka bir yerinde de bütün sorunların çözümünün İslam’da olduğu vurgusunu yaparak aynen şöyle diyor: “Netice itibarıyla İslam ümmeti olarak bugün yüz yüze kaldığımız ve yaşadığımız sorun ve sıkıntıların en büyük nedeni, İslam’ın özünden ve hayat bahşeden ilahi nizamından uzaklaşmadır. Bu bağlamda gerek ümmet olarak, gerek ülke olarak, gerekse kavim olarak yaşadığımız sorunların çözümü için İslam’a sarılmaktan ve onu tek çözüm unsuru olarak görmekten başka çare yoktur”

Başka zamanlar tekrar ele almayı düşündüğüm bu manifestoyu (bil-diri-yi) görmezden gelmek, koca bir gerçeği kaçırmak ve başkalarının hukukunu çiğnemek olarak telakki ediyorum. Onun için herkese bir kez daha bunu “okumalarını” ve objektif davranmalarını naçizane tavsiye ediyorum. Bilmem haksız mıyım?

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.