Mavi boncuk siyaseti

CHP tarafından Suriye’nin merkeze alındığı uluslararası bir konferans düzenlendi. “Suriye’de barışa açılan kapı” temasıyla yapılan konferans katılımcılar kadar yapılan açıklamalar ve sonuç bildirgesiyle de dikkat çekti.

Mesela şu ifade: “Suriye'de Birleşmiş Milletler (BM) kararlarıyla terör örgütü olarak ilan edilen örgütlere karşı küresel ölçekte iş birliği gerektiğine işaret edilmiştir.” Tabi buna göre PYD’nin “Terör örgütü” olarak kabul edilmediği de belirtilmiş oldu, çünkü BM’nin terör örgütü listesinde PYD yok.

Sonuç bildirgesinin başka bir yerinde ise hem Suriye rejimi hem de PYD ile görüşülmesi gerektiği belirtiliyor: “Türkiye’nin, Suriye’den yönelebilecek somut tehditlere karşı güvenliğini Suriye yönetimiyle ve Suriye toplumunu oluşturan bütün meşru aktörlerle çok yönlü diplomasiye başvurarak bertaraf edebileceği kaydedilmiştir.”

Bu son derece ilginç bir siyaset!

Yani CHP, hem İran-Rusya bloğundaki BAAS ile hem de Amerika-Avrupa bloğundaki PYD ile işbirliği yapılmasını öneriyor.

Alanda seküler yaşam ve sosyalist ideoloji açısından birbirlerinden bir farkları olmayan BAAS ve PYD’ye yakınlık duymanın anlaşılmayacak bir tarafı yok.

Ama ortada Amerika-Rusya ya da Amerika-İran çekişmesinin arasında kalmak gibi bir durum da var.

Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri almasını milletvekilleri Ünal Çeviköz üzerinden eleştiren CHP, iki tarafı aynı anda nasıl idare edecek?

Göründüğü kadarıyla şu anda idare ediyor.

Her tarafa “mavi boncuk” vererek ilginç bir siyaset yürütüyor.

Sadece dışarıda değil, uzun zamandır iç siyasette de benzer bir yolu takip ediyor CHP.

Bir tarafta milliyetçi kanadın keskin temsilcilerinden İyi Parti ile Kemalizm ve çağdaşlık üzerinden ittifaklar oluştururken öte taraftan büyük oranda Türk solunun kontrolüne girmiş olan Kandil ve HDP ile sol ve çağdaşlık üzerinden ortak bir dil geliştirebiliyor.

Bu arada devletin “derinleriyle” olan bağını da tam olarak bitirmiyor.

Bunu biraz açayım.

Hasan Kılıç ve Hayri Demir “Değişen Bir Şey Yok/Meclis’ten Mahpushaneye Kürt Milletvekilleri” isimli bir kitap hazırlamışlar. Kitapta Selahattin Demirtaş ile de bir söyleşi gerçekleştirilmiş. Demirtaş, söyleşide “Dokunulmazlıkların kaldırılması” konusunda CHP’nin tarihi bir hata yaptığını belirttikten sonra şu ilginç cümleyi sarf ediyor: “TBMM’de oylama yapılmadan birkaç gün önce bir CHP’li vekilin Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyareti ile başladı her şey ve CHP’nin kararı ‘evet’e evrildi.”  

Benzer ifadeleri İdris Baluken, Figen Yüksekdağ ve Sırrı Süreyya Önder de kullanıyor.

Tüm bunlar bir tarafa CHP’lilerin yerel seçim sürecinde Demirtaş’a destek açıklamaları yaptığını da unutmayalım.

Peki, bu “mavi boncuk siyaseti” ne kadar başarılı olur?

Mevcut tabloda HDP ve İyi Parti’nin oylarıyla “hormonlu” bir başarı sağlayan CHP, bu durumu kalıcı hale getirmeye çalışacaktır. Bunun için gerek siyasi söylemlerde gerekse de yerel yönetimlerdeki pasta paylaşımında muhataplarını ürkütmemeye gayret gösterecektir.

Ama önemli olan Erdoğan’ın tutumu ve siyasi hamleleri olacaktır.

Yani “Mavi boncuk siyasetinin” başarısı, Erdoğan’ın başarısızlığıyla orantılıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.