Mısırda Derin Devletinin Son Oyunu Mu?

Mısırda Derin Devletinin Son Oyunu Mu?

Mısır’da Mübarek’ten sonra iş başına gelen Yüksek Askeri Konsey Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yönetimi devralan Muhammed Mursi’nin gayretleriyle lağvedildi.

Mısır’da Mübarek’ten sonra iş başına gelen Yüksek Askeri Konsey Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yönetimi devralan Muhammed Mursi’nin gayretleriyle lağvedildi. Dışarıdan bakıldığında Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin oldukça cesaret isteyen bir şekilde önce konseyin başındaki Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi ve yardımcısı General Sami Anan’ı görevlerinden alması, dünya kamuoyunda şaşkınlıkla karşılanmıştı. Nasıl oluyor da Mısır derin devleti bir çırpıda teslim oluyor veya devre dışı kalıyor? Yeni Cumhurbaşkanı askerleri görevinden alması için çok ciddi geçerli sebepleri olmalıydı. Aldığım bilgilere göre Mursi, Temmuz ortasında Askeri İstihbarat Başkanı’ndan aldığı bilgiye göre Yüksek Askeri Konsey’in kendisine karşı darbe hazırlığında olduğunu öğrendi. Ayrıca darbenin iki gün sonra gerçekleşeceğini de kendisine bildirdiler. Muhammed Mursi hiç vakit kaybetmeden Tantavi ile Anan’ı saraya davet ederek ayrı ayrı odalarda darbe ile ilgili ses kayıtlarını dinlettikten sonra onları ya hemen istifa etmelerini ya da yargılanacaklarını söyledi. Her ikisi istifalarını vermeden önce Yüksek Askeri Konsey’in lağvedilmesine ve bazı komutanların emekliye ayırma işlemlerine de imza attılar. Böylece önemli bir askeri darbe önlenmiş olduğu gibi, geri kalan darbeci askerlerle eski nizamın yanında yer alan askerlerin bir kısmı da emekliye sevk edildi.

Mısır’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce birkaç defa Kahire’ye gittim sırada oradaki dostlarıma Mısırlıların Türkiye’deki siyasi süreçten istifade etmeleri gerektiğini söylemiştim. Şayet Mısır halkı kendi iradesiyle Mısır’ı yönetecek birini seçmek isterse, buna iç ve dış güçlerin müsaade etmeyeceklerini, bu derin güçlerin birçok zorluklar çıkaracaklarını konuşmuştuk. Bu nedenle Türkiye’nin özellikle son on beş yılını iyi incelemeleri ve ders almalarının altını çizdik. Çünkü Türkiye’deki derin devlet ile Mısır’daki derin devletin kökleri aynı yere varıyor.

Özellikle Mısır derin devletinin kullandığı enstrümanlar Türkiye’deki derin devletinkine oldukça yakın benzerlikler içeriyor:
1. Askeri vesayet
2. Yargı vesayeti
3. Medyanın yalan haber yayması ve halkı korkutup kışkırtması
4. Eski rejimin kalıntısı olan bürokrasinin ayak oyunları
5. İç istihbaratın bazı kanlı toplumsal olaylara başvurması
6. Yabancı güçler ve temsilcilerinin ülke istikrarını zedeleyen kesimlere cesaret vermesi, maddi yardımda bulunması
7. Bir kısım işadamlarının faaliyetleri
8. Eski rejimden nemalanan laik ve liberal kesimlerin toplumun huzurunu bozan açıklamalar yapmaları ve korku salmaları.
9. İç ve dış güçler tarafından kışkırtılan Hıristiyan azınlık.
10. Türkiye’de derin devletin organize ettiği Cumhuriyet Mitingleri’ne benzer mitingler

Askerler ve eski rejimin kalıntıları Cumhurbaşkanlığı seçimini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapmalarına rağmen, başarılı olamadılar. Seçim sürecinde başvurmadık hile ve baskı kalmamasına rağmen Muhammed Mursi’nin seçilmesini engelleyemediler. Seçim sonuçları ilan edileceği sırada Tahrir Meydanı’nda Mısır Seçim Kurulu Başkanı bir saate yakın konuşma yaparak sonuçları adeta ilan etmemek için çırpındı. Tahrir’de o tarihi günde halkın çileden çıkarılmak istendiğini bizzat gördüm ve yaşadım. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da baskılarını sürdürmelerine rağmen başarılı olamadılar.

Mısır’da asker, yargı ve medya bütün gayretini ortaya koymasına rağmen Mursi’nin seçilmesini engelleyemedi. Askerin darbe teşebbüsü deşifre edilince, ( şimdilik ) askeri vesayet devre dışı kaldı. Özellikle Temmuz sonu itibariyle yargı mensupları ile medya devreye girdi. Yeni Cumhurbaşkanı bir taraftan ülkeyi kalkındıracak hamlelerle uğraşırken, diğer taraftan oldukça temkinli ve dikkatli hareket ediyordu. Cumhurbaşkanı İhvan dışında halkın saygınlığını kazanmış değişik kesimlerden Cumhurbaşkanı yardımcıları atayarak Mübarek’ten devraldığı siyasi ve ekonomik enkazı düzeltmeye çalıştı. Ancak, Mursi de iyi biliyordu ki, Mübarek’in zamanında atadığı yargıçlar ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Türkiye’deki Yarsav’a benzer yapılar, alacağı her önemli kararı engellemeye çalışacaklardır. Bunu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ispatladılar. İdari Mahkeme aşağı yukarı altı ay önce anayasayı hazırlayacak olan çalışma komisyonunu feshetmişti. Bununla yetinilmedi Mısır derin devleti seçilmiş olan meclisi feshetti ve gelecek olan Cumhurbaşkanının yetkilerini önemli ölçüde tırpanladı. Bu vesileyle gelecek olan Cumhurbaşkanına da gözdağı verilmiş oldu. Şayet Mısır derin devletinin elinden Cumhurbaşkanlığı ve meclis giderse, bazı sebepler uydurarak Cumhurbaşkanını gerektiğinde yargılayabileceğini, meclisi feshedebileceğini ve yeni anayasayı iptal edebileceğinin işaretini yargı üzerinden vermiş oldu. Cumhurbaşkanı ile yargı arasındaki güç mücadelesi, Cumhurbaşkanı’nın Başsavcıyı görevinden almasıyla alenileşti. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bastırmasıyla Mursi kararından geri adım atmak zorunda kaldı. Her iki taraf açısından kayıp sayılmayacak bir güç gösterisine şahit olduk bu olayda.

Özellikle bu olayda ve yargıçların bazı açıklamalarında yargıçların anayasa çalışmalarına gerektiğinde müdahale edebileceklerini hissettirmeleri nedeniyle Cumhurbaşkanı 21.11.2012’de geçici bir süreyle yetkilerini genişlettiğini, kanun, beyanname ve kanun hükmünde kararnameler anayasa onaylanıncaya ve halk meclisi seçilinceye kadar değişmez ve bağlayıcı olduğunu ve hiçbir yargı kurumu tarafından askıya alınamayacağını veya iptal edilemeyeceğini ilan etmek zorunda kaldı.

Ayrıca beşinci madde bize Cumhurbaşkanı’nın gelecekte beklediği siyasi bir krizi önlemek için ön tedbirlere başvurduğunu açık bir şekilde gösteriyor. “ Hiç kimse Şura Konseyi ve Kurucu Meclisi ( Anayasayı Hazırlayan Komisyon ) feshedemez.”
Cumhurbaşkanı’nın özellikle derin devletin başsavcısını görevinden almak için ısrarcı davrandığını, ilan ettiği Beyannamenin üçüncü maddesinde görebiliyoruz. Beyanname 22 Kasım’da yürürlüğe girdikten sonra Başsavcı Abdulmecid Mahmud görevinden alınarak yerine Talat İbrahim atandı. Bunu fırsat bilen muhalifler hemen Cumhurbaşkanına saldırmaya başladılar. Mursi’nin diktatörlüğe oynadığını, firavunlaştığını ileri sürdüler. Gerçekte bu iddialarının temelsiz ve gerçekle ilgisinin olmadığını kendileri de biliyordu. Cumhurbaşkanı ve ailesi Cumhurbaşkanlığı sarayında yaşamayı ret etmiş ve Cumhurbaşkanlığından aldığı maaşının tamamını bir hayır kuruluşuna bağışlamış olmasına rağmen firavunlaştığını iddia etmeleri ne kadar gerçekçiydi?


Cumhurbaşkanı şayet yetkilerini genişletmeseydi Yüksek Yargı zaten yeni yapılan anayasayı halk kabul etse de, iptal edebileceğini ilan etmişti. Mursi’nin çok da hoşlanmadığı yetkilerini genişletme kararı alması yerindeydi. Şu anda yetkilerini genişleten kanunların çoğunu askıya almasına rağmen, ileride Yüksek Yargı’nın eliyle ülke kargaşaya girmesini de şimdilik önlemiş oldu. Mısır’da kargaşa olacaktı. Buna askerler, Yüksek Yargı ve eski rejimin kalıntıları birkaç defa teşebbüs ettikleri halde başarılı olamadılar. Mursi’nin yetki genişletme kararı alması ile kargaşa çıkarmak için aradıkları fırsatı yakalamış oldular.

Gerçekte her şey çok açık. Bu yargıçlarla Mısır’ın bir yere varması mümkün değildi. Yeni Anayasa taslağını yargıçların ret etmesinin yanı sıra, yeni milletvekili seçimlerini de ret etmeleri bekleniyordu. Meclisi Yüksek Askeri Konsey 16.06.2012’de feshetmişti. 2013’te yapılacak seçimlerdeki yeni parlamentoyu da Yüksek yargı feshedecekti. Mursi bu nedenle yetkilerini genişletme ihtiyacı hissetti. Mursi’nin geri adım atması teslim olduğu anlamına gelmez. Çünkü çıkardığı maddelerin çoğunu askıya alsa bile, gerçekte elde etmek istediğine ulaştı. Eski Başsavcıyı görevinden alması bile başlı başına bir olay.

Mısır’da yapılan Anayasa referandumunun birinci turundan hemen sonra Yüksek Yargı Konseyi’nin önünde bazı yargı mensupları Mursi’nin atadığı Başsavcı Talat İbrahim’in istifa edinceye kadar oturma eylemi yapacaklarını bildirmeleri dikkat çekiciydi. Bu protestoya Başsavcı Yardımcısı’nın katılmış olması, Mübarek dönemi yargıçlarının kolay pes etmeyeceklerini bize gösteriyor. Bir önceki Başsavcı’nın artık atanamayacağı muhakkak. Muhalif yargıçları susturmak için Başsavcı Talat İbrahim Yüksek Yargı’ya istifasını sundu. Yüksek Yargı anayasa referandumunun ikinci turu bittikten bir gün sonra istifayı görüşebilir. Görüşüşte Mursi’yi sıkıştırmaya yönelik yapılan bu girişimin başarısız olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Başsavcı’nın istifası kabul edilse bile onun yerine Cumhurbaşkanı yeni bir Başsavcı atayacaktır.

Cumhurbaşkanı’nı protesto edenlerin bir kısmının belki ilk iki günde kendilerince siyasi endişeleri olabilirdi. Ancak, özellikle bu endişeleri bir fırsata dönüştürmek isteyen eski nizamın kalıntıları işi çığırından çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar. Edindiğim bilgilere göre Cumhurbaşkanı saray muhafızlarını halka karşı kullanmak istemedi. Cumhurbaşkanının taraftarları sarayı korumak için saray çevresinde toplandılar. Özellikle eski nizamın kalıntılarının tahrik ve saldırılarına sadece kendilerini savunmakla kaldılar. Özellikle ikinci gün saray çevresine silah yüklü bir araç sokmaya çalışırlarken Cumhurbaşkanı taraftarları tarafından yakalandılar ve silahlar askere teslim edildi. Bu nedenle Mursi olayları kışkırtanlarla ilgili ellerinde ciddi deliller olduğunu söyledi. Amaçları Mursi taraftarları ile muhafız alayına ateş ederek kaos çıkarmaktı. Bunda başarılı olamadılar. El-Cezire’ye konuşan muhalifler ilk günlerde açık bir şekilde yalan söyleyerek öldürülenlerin muhaliflerden olduğunu, Mursi taraftarları tarafından öldürüldüğünü söylemişlerdi. Oysa öldürülenlerin tamamı Mısır İhvanı’ndan olduğu net bir şekilde anlaşıldı. Cumhurbaşkanı’nı destekleyenlerin arasında binin üzerinde yaralı var. Ayrıca Hürriyet ve Adalet Partisi merkezlerinden ülke genelinde 28 büyük merkezin yakıldığı da ortada. Peki diğer partilerin merkezleri neden yakılmadı?

Batının ileri sürdüğü Muhammed Baradai, Hizbul Kerame Partisi lideri solcu Hamdun Sabbahi ile rüzgara göre hareket eden eski rejim artığı Amr Musa ve onların taraftarları, eski rejimin destekçileri ile eski rejimin atadığı hakimler ve savcıların çıkardığı yaygaralar ülkede bir siyasi krize dönüşmüş durumda. Mursi ( şimdilik ) derin devletin askerini tasfiye etmiş görünüyor. Derin devletin yargısını tasfiye etmiş değil. Halihazırda derin devletin yargısı dışarıdan da aldığı güç ve motivasyonla bir müddet daha mukavemet edecek görünse de ellerinden Başsavcılığın gitmesi ve yargının ikiye bölünmesi nedeniyle ağır bir yara aldıkları muhakkak. Derin devletin görsel veya yazılı medyası ise eskisi gibi olmasa da gücünü korumaya çalışıyor.

Anayasa hazırlık çalışmalarına birçok kesimden katılım varken ve Anayasa’nın bitme safhasında iken çıkartılan bu kriz şüphesiz Mısır’da halkın kendini yönetme becerisini göstermeyi engellemeye yönelik önemli bir çıkış olduğu muhakkak. Amaç Mübarek sonrası Mısır’da istikrarı olmayan bir ülke görünümü vererek, Mısır’ın bölgedeki gücünü ve etkinliğini yok ederek, İhvan’ı başarısız, uyumsuz ve totaliter göstermek. Kargaşaya madden ve siyaseten yardımcı olanlar da belli. Siyasi ve maddi menfaatlerinin ileriye dönük büyük yara alacağını gören İsrail, ABD veBatı ile Ortadoğu’da halkın kendini yönetebileceği başarılı bir Mısır örneğini istemeyen Birleşik Arap Emirlikleri ile büyük dayısı…

Mısır derin devleti de Türkiye’deki derin devletten iyi ders aldığını attıkları adımlarla net bir şekilde görebiliyoruz. Mısır derin devletinin köklerinden biri ABD ile Batıya diğeri de İsrail’e uzanıyor. Mısır derin devleti kadar tecrübeli olmasa da, Mısır İhvanı oldukça derin bir kurumsal tecrübeye ve deneyime sahip. Acılarla dolu geçmişinden, dünyayı iyi bilen bir yarı muhacir entelektüel ve dünya siyasetinde neler döndüğünün farkında olan bir Mısır İhvanı’ndan bahsediyoruz. Mübarek’ten geriye kalan köhnemiş, kendinden emin, saltanatlarının bir gün başlarına bela olacağını aklından bile geçirmeyen eski zaman artığı hırsızları ile birçok insanın kanına girmiş bir yönetim eliti var. Bu elitin saltanatlarını halka teslim etmelerini beklemek safdillik olurdu. Ayrıca ( bizimkiler gibi ) kendilerinden hesap sorulacak bir günün geleceğini akıllarından bile geçirmiyorlardı.

Sebahattin Aslan/TİMETÜRK

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.