Muhteşem sanat: kâinat

Muhteşem sanat: kâinat

Bütün Yer Küreyi Kuşatan Burçlar Ve Atmosfer Tabakaları:

Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allah’a’dır. Allah’ın izniyle konuya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

9- Bütün Yer Küreyi Kuşatan Burçlar Ve Atmosfer Tabakaları:

“And olsun ki biz, gökte burçları yarattık ve onu gözleyenler için süsledik.” (Hicr:16) Bu ayette burçlardan bahsedilmektedir. Eskiden beri ‘burçlar’ Astronomi bilimini meşgul eden bir husus olarak önemini korumuş bulunmaktadır. Burç kelimesi ‘etrafı surlarla çevrilmiş bir yer’ anlamına gelir. Astronomi biliminin bir terimi olarak burç; ‘güneşin semada yaptığı yolculuğun geçiş noktalarını belirten burçlar kuşağının on iki konağından biri’ni kastetmek için kullanılır. Bu mana üzerine bazı müfessirler ayette, burcun astronomideki anlamıyla kullanıldığı düşüncesine yönelmişlerdir. Bazıları da burç ile gezegenlerin kastedildiği görüşündeler. Eğer bu kelimeyi sûrenin 19. ayeti kapsamında ele alırsak ‘küreler’ anlamına geldiği görülür. Çünkü uzayda bulunan her bir küre, görünmez sınırlarla çevrilmiş bulunmaktadır. Bu sebeple gökteki küreler arasında birinden diğerine geçiş imkânı söz konusu değildir.

“... Biz burçları bakanlar için süsledik.” (Hicr:16) Yani ‘bu kürelerden her birine parlak bir yıldız veya gezegen yerleştirdik ve onların güzel görünmelerini sağladık.’ Bir başka deyişle; ‘Biz sınırsız olan evreni sönük, viran ve korkunç yapmadık. Bilakis herkes onda hayret verici bir ahenk ve düzen bulmaktadır. Ondaki görüntüler o denli çarpıcıdır ki gönülleri ve zihinleri büyüler.’ Evrenin bu mükemmel yapısı onun yaratıcısının sadece yüce ve hikmet sahibi olduğunu değil; aynı zamanda her şeye kadir bir sanatkâr olduğunu da göstermektedir ve delilidir. Çünkü ‘O (Allah) yarattığı her şeyi en güzel şekilde ve hikmetle yaradandır.’

“Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.” (Hicr:17) Yani bu küreler o denli korunmuşlardır ki hiçbir şeytan ona ulaşamaz. Şeytanların da dâhil olduğu cinler topluluğu, içinde bulundukları yerküresi alanı içerisinde kuşatma altındadırlar. Hareket alanları bununla sınırlıdır. Onların ve dünyada yaşayan diğer varlıkların başka kürelere geçme kabiliyetleri ve imkânları yoktur.

“Ancak bir söz kapan (kulak hırsızlığı yapan) olursa o müstesnadır…” (Hicr:18) Bu, gökten haber aldıklarını söyleyen kâhinler, büyücüler ve sihirbazların boş iddialarına açık bir cevap niteliğindedir. Kuran-ı Kerim onların gayb hakkında hiçbir bilgi almaya güçleri olmadığını söyler. Şeytanlar yine de kulak hırsızlığı yapmaya çalışırlar. Çünkü onlar yapı itibarıyla meleklere insanlardan daha yakındırlar. Fakat gerçekte çok az bir bilgi elde edebilirler.

“... Onu da (şihab) parlak bir ateş izler.” (Hicr:18) Arapça’da ‘şihab-ı mubin’ kelimesi lügatte, parlak ateş şulesi, anlamına gelir. Aynı kelime, Saffat sûresinin 10. ayetinde ‘şihab-ı sakib’, karanlığı delip geçen alev, olarak adlandırılmıştır. Bu “şihab”, bir ‘meteor’ olabildiği gibi, ‘kozmik ışın’ gibi herhangi bir ışın veya henüz keşfedilmemiş daha kuvvetli bir ışın türü de olabilir. Her ne ise, eğer şeytanları kovalayan ‘parlak ateş şulesi’ meteor olarak kabul edilirse bunlar sayısız miktarda evrende yeryüzü küresinin etrafında koruyucu bir duvar oluşturmaktadırlar. Teleskopla yapılan bilimsel gözlemler, uzaydan dünya atmosferine yağmur misali milyarlarca meteorun düştüğünü ortaya koymaktadır. Bu sayede o kadar güçlü bir duvar oluşur ki, şeytanların bir küreden diğer bir küreye geçişi imkânsızlaşır.

10- Kâinatın Düzeni İle İlgili Kur’an-ı Kerim’den Seçtiğimiz Bir Kısım Kısa Ayetlerden Kısa-Kısa Dersler:

Önce Ayet Mealleri:“ (Allah) Onları (gökleri) yedi gök olarak düzene koydu.” (Bakara: 29) “ Sonra yeri yayıp döşedi.” (Hicr: 19)“Şüphesiz biz, her şeyi bir ölçüye göre yaratmışız.” (Kamer: 49)

“Onun katında her şey bir ölçüye göredir.” (Rum: 8)

Bu ayetlerin işaret ettiği ince manalar, kozmolojik olarak bizi aşağıdaki gerçeklere ulaştırmakla birçok ders vermektedir.

-Dünya kendi ekseni etrafında dönerken saatte bin mil hız yapar. Eğer böyle olmayıp saatte yüz mil hız yapacak kadar dönseydi gündüz ve gece şimdi olduğundan daha uzun olurdu. Bu takdirde bitkiler gündüz yanar, kavrulur, geceleyin ise donar ve yaşama olanağını kaybederdi.

-Yeryüzü güneşten uzaklık olarak o kadar ölçülüdür ki, yeryüzünü ihtiyacına göre yeterli derecede ısıtmaktadır. Eğer güneşin bu sıcaklığı (hidrojen patlamalarının helyum’a dönüşmesi) yarıya kadar azalacak olsaydı, soğuktan her şey donardı. Yarısı kadar fazla olsaydı bu defa da her şey yanar, kavrulurdu. Bu her iki durumda da yaşam imkânı olamazdı.Yeryüzünün 23,4 derece eğik durması, mevsimlerin ortaya çıkmasına vesile olmakta ve kıtaların birer buz parçası haline dönüşmesini engellemektedir. Bu eğiklik şayet iki derece fazla veya iki derece noksan olsaydı, insanoğlunun yeryüzünde yaşaması mümkün olamazdı.

-Ay, yerküresine şimdiki noktasından elli bin mil ötede olsaydı yeryüzünde med-cezir (gel-git) olayları müthiş olurdu ve bütün yeryüzü iki kere su altında kalırdı.

-Eğer yeryüzünün kabuğu, bulunduğu halden bir miktar daha kalın olsaydı sebzeleri ve diğer bitkileri yetiştirmek mümkün olmazdı.

-Yeryüzünü çevreleyen atmosfer tabakası biraz daha ince olsaydı bizden uzakta yanan ve parçalanan binlerce meteor yeryüzünün her bölgesine çarpar ve her yeri harabeye çevirirdi.

-Bundan yaklaşık yüz yıl öncesine kadar insanlar ısınma ve enerji ihtiyaçlarını odunla karşılıyorlardı. Şayet kömür ve petrol çıkmasaydı, bu gün ormanlardan iz kalmayacak, yeryüzü yaşanmayacak bir duruma gelecekti. Demek ki Allah-u Teala yeryüzünde insanlara yetecek ölçüde kömürü ve petrolü yaratmış ve yeryüzüne halife tayin ettiği insanın ihtiyaçlarını karşılamıştır. İnsan da bunları ortaya çıkarmakla yeryüzündeki halifelik fonksiyonunu icra etmektedir.

-Fizik kanunlarına göre yüksekten düşen bir cismin gittikçe hızlandığı malumdur. Buna göre kilometrelerce yukarıdan dökülen yağmur damlalarının yeryüzüne birer mermi gibi inmesi gerekirdi. Bu durumda yağmurun, yeryüzündeki her şeyi tahrip etmesi gerekirdi. Hâlbuki Yüce Allah, kâinat nizamına yerleştirmiş olduğu dengeli düzen ve kanunlarla göklerden inen yağmur damlaları insanı okşarcasına iner, ölüm yerine hayat, felaket yerine bereket getirir.

-Yeryüzünü kaplayan onca bitki, fotosentez olayı ile canlılar için oksijen hazırlamakta, havanın terkibini (bileşimini) canlıların yaşayabilmesi için gerekli dengede tutmaktadır. Şayet havadaki karbon miktarı daha fazla olsaydı canlılar için solunum imkânı söz konusu olmazdı.

11- Sonuç Olarak Bölümün Bir Özeti

Kâinatın yaratılışıyla ilgili akli ve nakli delilleri burada serdetmemizin gayesi, sırf Allah-u Teala’nın tekvin ve iradesinin eseri olan şu muhkem ve muhteşem kâinat sarayındaki harika sanatını, sonsuz kudret ve saltanatını açık bir üslupla insanın aklına ve idrakine yaklaştırmak içindir.Amacımız bilim adamları gibi sadece madde üzerinde tahminlere dayalı incelemelerde bulunup fikir yürütmek veya feylesoflar gibi madde üzerinde sentezler yapıp birtakım sonuçlara keşiflerde bulunmak değildir. İnsanoğlu kâinat kitabına nazar-i hikmetle baktıkça, kendi acizliğini ve güçsüzlüğünü daha iyi anlar. Mutlak bir surette teslimiyetini bildirerek Allah’a boyun eğmeye ve ibadet etmeye yönelir, nimetlerinin büyüklüğünü anlayarak O’na şükürde bulunur.

Kâinat kitabına bakıp söz konusu manaları görmek ve daha iyi anlamak için aşağıda zikredeceğimiz ayet-i kerimelerin manaları özerinde iyice düşünüp tefekkür etmek gerekir. “O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)’ın yaratmasında hiç bir çelişki ve uygunsuzluk (tefavüt) göremezsin. İşte gözü (nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk: 3-4) “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında gece ve gündüzün birbirini takip etmesinde akıl sahipleri için (açık) ayetler vardır.” (Al-i İmran: 90) “Allah gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Doğrusu bunda insanlar için bir ibret vardır.” (Ankebut: 44)

“Güneşi ışıklı ve ayı nurlu yapan; yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya konak yerleri düzenleyen O’dur. Allah bunları ancak hak ile yaratmıştır; bilen bir kavim için ayetlerimizi uzun uzadıya açıklıyoruz. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah’ın göklerde ve yerde yaratıklarında, O’na karşı gelmekten sakınan kimseler için ayetler (ibretler) vardır.” (Yunus: 5-6)

“O, öyle bir Rab’dir ki, yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardı. Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Şüphe yok ki bunda, sağduyu sahipleri için elbette ayetler (ve ibretler) vardır.” (Ta-Ha: 53-54)

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.