Müminlerin Özellikleri Sıla−i rahmi (akrabalık bağını) gözetirler

Müminlerin Özellikleri Sıla−i rahmi (akrabalık bağını) gözetirler

Mü’minlerin güzel vasıflarının silsilelerinden birisi de sıla−i rahmi yerine getirmeleridir. Bundan dolayıdır ki; “Onlar Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştiririler.

Rahman ve Rahim olan Allah (cc)’ın adıyla…

−Sıla−i rahmi (akrabalık bağını) gözetirler:

Mü’minlerin güzel vasıflarının silsilelerinden birisi de sıla−i rahmi yerine getirmeleridir. Bundan dolayıdır ki; “Onlar Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştiririler. Rablerinden korkarlar ve kötü hesaptan endişe ederler”[1] ilahi hitabındaki övgüye mazhar olmuşlardır. Zira akrabalık bağlarını kesmede rablerinden korkarlar. Sıla−i rahim hakkında açık bir delil olan bu ayet−i kerimenin mesajını, güzel bir şekilde özümserler. Ölüm ötesindeki kötü hesaptan endişe ederler. Zira kötü hesap, hesaba çekilirken tüm inceliklere varıncaya kadar inceden inceye hesaba çekilmeyi gerektirir. Böyle bir hesap şekli de eziyete ve azaba götürür.

Sıla−i rahim (akrabalık bağı) kişinin gerek babası, gerek annesi tarafından meydana gelmiş olan akrabalık bağıdır. Bu bağın sınırı, mahrem olan ile olmayan arasında herhangi bir fark söz konusu olmaksızın bütün akrabalara şamildir. İfa edilmesi zaruri olan sıla−i rahim, akrabaların durumlarının gözetilmesini, zor ve meşakkatli anlarında sahip çıkılmasını, ziyaret ve ilişkilerin rutin bir şekilde devam etmesini gerektirir. Bu vazifeleri yerine getirme konusunda gafil davranmak, hasarete sebebiyet verir.

Akrabalık bağını gözetme emri, birçok ayet−i kerime ve hadis−i şerifin nassıyla sabittir. Bu emir oldukça güçlü ifadelerle belirtilmiş olup Allah−u Teala’nın onu kendi himayesine aldığı te’kidli bir surette haber verilmiştir. Nitekim Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle, ‘rahm’in; “Rabbim koparıldım, Rabbim zulmedildim, Rabbim bana kötülük yapıldı…” şikayetine karşılık Allah (cc): “Seni koruyup gözeteni gözetmeme, seni kopartanı da kopartmama razı olmaz mısın?”[2] Hitabını yapmıştır. Mademki vaziyet budur, ebetteki Allah (cc) himayesine aldığı bir varlığı yardımsız bırakmayacak, vaadini de yerine getirecektir.

Ümmet akrabalık bağını gözetmenin vacip, bu bağı kesmenin haram olduğunu ittifakla kabul etmiştir. Hz. Esma (r. Anha)’dan şöyle dediği rivayet olunmuştur: Müşrik olan anam, Resulullah zamanında bana gelmişti. Resulullah’tan sordum ve dedim ki: ‘Anam geldi, bana ümit bağlamıştır. Ben onu görüp gözetebilir miyim?’ Resulullah; ‘Evet, ananı görüp gözet’ buyurdu.[3] Görüldüğü gibi Hz. Esma’nın annesi henüz müşrik olmakla beraber, Allah Resulü (sav) onun akrabalık bağının gözetilmesini emretmiştir. Akrabalık bağını gözetmenin gereğini te’kid için, kâfirin dahi akrabalık bağını gözetmekte bir fazilet olduğu vurgulanmıştır.

Allah (cc) sıla−i rahim konusunda mü’minleri överken, kâfir ve münafıkları da zemmedip kınamıştır. Hatta akrabalık bağını kesip atmalarından dolayı onlara lanet edileceği, yani ilahi rahmetten mahrum bırakılacakları açık bir şekilde belirtilmiştir. Hem kötü bir yurdun onları beklediği müjdesi (!) verilmiştir. Şöyle ki: “Allah’a verdikleri sözü andlarıyla sağlamlaştırdıktan sonra bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparanlar, yeryüzünde fesat çıkaranlar (var ya)! İşte lanet onlaradır, yurdun kötüsü de onlaradır.”[4]

Malum olduğu üzere, yoksula sadaka vermede ecir vardır. Akrabaya sadaka vermede ise iki ecir vardır. Biri, sadaka ecri, diğeri de sıla−i rahmi gözetme ecridir. Çünkü en hayırlı sadaka yakına verilen sadakadır. Bu tür ameller ilişkilerin pekişmesine ve bağların güçlenmesine sebep olur. “Akrabaya, yoksula ve yolculara hakkını ver. Bu, Allah’ın rızasını isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar, umduklarına kavuşanların ta kendileridir”[5] ayet−i celilesi, akrabalara sadaka verilmesini emir siğasıyla ifade etmektedir. Allah Resulü (sav) akrabalara sadaka vermeyi, köle azat etmekten faziletli tutmuştur. Hz. Meymune (r. Anha) validemiz küçük bir cariye azat ettiğinde ona şöyle demiştir: “Eğer sen onu dayılarına vermiş olsaydın, bunun ecri senin için daha büyük olurdu.”[6]

Akrabaya sadaka vermenin faziletini beyan etmek için bir hadis−i şerif daha zikredelim. Hz. Enes (ra) anlatıyor: “Ebu Talha, hurmalıkça Medine’deki Ensar’ın en zenginlerindendi. En sevdiği mal da Mescid−i Nebevi’nin karşısındaki Beyrahâ denilen bahçesiydi. Resul−i Ekrem Efendimiz o bahçeye girer ve tatlı suyundan içirdi. Ebu Talha, ‘En sevdiğiniz maldan infak etmedikçe hayra kavuşamazsınız’ mealindeki ayet−i kerime nazil olunca, kalkıp Resul−i Ekrem’e geldi:

−Ya Resulallah, Cenab−ı Hakk ‘En sevdiğiniz maldan infak etmedikçe hayra kavuşamazsınız’ buyuruyor. En sevdiğim mal, Beyrahâ namındaki hurmalıktır. Onu Allah rızası için sadaka ettim. Allah nezdinde onun hayrını ve ahiret azığı olmasını umuyorum. Ya Resulallah! Allah sana nasıl ilham ederse öyle yap, dedi. Bunun üzerine Resul−i Ekrem Efendimiz;

−İyi yaptın, senin için kârlı bir maldır. Sözünü dinledim. Ben onu akrabana tahsis etmeni uygun görüyorum, buyurdu. Ebu Talha;

−Öyle yapayım Ya Resulallah! Dedi. Ve bahçeyi akrabasıyla amca çocukları arasında taksim etti.[7]

İnsanoğlunun, akrabalarına karşı fıtri bir meyli vardır. Yakınlarına merhamet nazarı daha baskındır. Her iki âlemde de yakın akrabalarıyla birlikte güzel mekânlarda bulunmaya müştaktır. Resulullah (sav) inzar ve tebliğ işine en yakın akrabasından başlayarak daveti umuma yaymıştır. Nitekim Peygamber Efendimiz Kureyş kabilesini çağırıp umumi ve hususi olarak şöyle demiştir:

−Ey Abd−i Şems oğulları! Ey Ka’b b. Lüeyy oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız. Ey Mürre b. Ka’b oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız. Ey Abdimenaf oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız. Ey Haşim oğulları! Kendinizi cehennem’den kurtarınız. Ey Abdülmuttalib oğulları! Kendinizi cehennem’den kurtarınız. Ey Fatıma! Sen de kendini cehennem’den kurtar, çünkü Allah katında sizin için benim elimde hiçbir şey yoktur. Şu kadar ki, sizin bana akrabalığınız vardır; ben ona riayet edeceğim.[8]

İman, akrabalar arasındaki sıla−i rahmi doğurur. Sıla−i rahim ise şefkatin oluşmasına sebebiyet verir. Şefkatin oluşması da hayra vesile olur. Mü’minler, sıla−i rahmi ifa ederek bu güzel neticeleri elde ederler. Zira bu hususta Rablerinin övgüsüne mazhar olmuşlardır.

Sıla−i rahim, akraba ve mü’minler arasında şer’an emredilen irtibat hattıdır. Bir iyiliğe misli ile mukabelede bulunan kimse, gerçek manada sıla etmiş değildir. Hakiki sıla, kendisi ile münasebeti kesenleri görüp gözetmektir. Bir adam:

−Ya Resulallah! Benim akrabalarım vardır. Onlara sıla ediyorum, onlarsa benimle alakayı kesiyorlar. Onlara iyilik ediyorum, onlarsa bana fenalık ediyorlar. Onlara hilm ile muamele ediyorum, onlarsa cahiller muamelesi yapıyorlar, dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav):

−Eğer dediğin gibi ise, onlara sıcak kül yedirmiş gibisin. Sen bu muamelede devam ettikçe Allah’ın yardımı seninledir, buyurdu.[9]

İfade etmekte kalemimin aciz kaldığı bu mevzuyu başka bir hadis−i şerif ile noktalıyorum. Hz. Aişe (r. anha) validemizden rivayetle Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuşlardır: “Rahm, arş’a tutunup der ki: Beni görüp gözeteni Allah gözetsin, benimle münasebeti kesenden de Allah rahmetini kessin.”[10]

Selam ve dua ile…

İnzar Dergisi

[1] Ra’d:21

[2] Ebu Davud et−Tayalisî, Müsned

[3] Buhari−Müslim

[4] Ra’d:25

[5] Rum:38

[6] Buhari−Müslim

[7] Buhari−Müslim

[8]Müslim

[9] Müslim

[10] Buhari−Müslim

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.