Dr. Abdulkadir TURAN

Dr. Abdulkadir TURAN

Nadir Şah ve fitnenin tadına varış

Bugünkü Batı'nın işgal siyaseti açısından dünkü atasını oluşturan İngilizler, fitnenin tadına Hindistan'da vardılar. Müslümanların ancak parçalanınca İslam aleminin kendilerine yem olabileceğini orada öğrendiler.

Hindistan'da Kurulu Müslüman Babür İmparatorluğu'nda henüz Şah Cihan'ın 1628'de başlayan taht döneminde devleti yönetenler arasında şiddetli bir ihtilaf vardı. İhtilaf, onun oğulları döneminde de devam etti. 1707'de yeni bir boyuta taşınan ihtilaf, 1723'te devletin Delhi ve Haydarabad başkentli olmak üzere ikiye bölünmesi ile sonuçlandı.

İmparatorluğun taht kavgalarından yararlanarak Müslüman Hindistan'ın içlerine doğru ilerleyen İngilizlere Hindistan'ı tamamen işgal yolunu açan ise İran'da Safevi İmparatorluğu'nu ele geçiren Nadir Şah oldu.

Maceracı bir ruha sahip olan Nadir Şah, sıradan bir asker konumundan şahlığa kadar çıkmış, imparatorluğunu büyütmeyi “vahdet-Müslümanları birleştirme” ideolojisi etrafında aklına koymuştu. Hedefinde İslam âlemi vardı, İslam âleminin tamamını ele geçirip onun başına geçmek istiyordu.

Nadir Şah, 1730'da Osmanlı'ya karşı bir sefer düzenledi. Batıda Avrupa devletleri ve kuzeyde Rusya ile sürekli savaş halinde olan Osmanlı İmparatorluğu, işgalini kutsal bir renge büründürmek isteyen bu maceracıya karşı ancak Van valisini gönderebildi. Nadir Şah, Van valisi komutasındaki orduyu yendi, Nihavend ve Hamedan'ı ele geçirdi. Osmanlı, Nadir Şah'ı durdurmak için ona Hemedan, Kirmanşah ve Tebriz'i bıraktı. Ancak Nadir Şah durmuyordu.

Nadir Şah, 1732'de Ruslarla anlaştı, onlardan yana sırtını sağlama aldı ve mukaddes gördüğü Irak'ı Osmanlı'dan almak için tekrar harekete geçti, Bağdat'ı kuşattı. Osmanlı'nın kendisine Kerkük civarını bırakmasıyla Müslümanların kendisini sürekli barışa zorlamasına daha fazla karşı koyamayan Nadir Şah, Batı'yla ve Rusya'yla sürekli savaş halinde olan Osmanlı'ya tekrar dönmek üzere geri gitti. Ama 1734'te tekrar Osmanlı'ya yönelip Erbil'i ele geçirdi, sonra Kafkasya'ya yöneldi, 1735'te Osmanlı'yı Kafkasya'da adeta bitirerek Tiflis'i ele geçirdi, bir ara Kars civarına kadar geldi.

Batı ve Rusya'nın karşısındaki Osmanlı, Nadir Şah tarafından ağır yaralanmış ama öldürülememişti. Nadir Şah, hırsından kopmadı. Hindistan'a yönelme kararı verdi. Taht ihtilafları içinde parçalanan Hindistan, Nadir Şah'a karşı direnemedi. Babür İmparatorluğu 1739'da Nadir Şah'a boyun eğdi.

Ne var ki Hindistan'da koyu bir Ehl-i Sünnet taraftarlığı ve Hanefi mezhebine bağlılık vardı. Devlet Nadir Şah'a boyun eğdiyse de halk onun idaresine razı olmadı. Nadir, Hindistan'da tutulamayacağını anladı, devletin bütün hazinesini, ordunun bütün müştemilatına el koyup bunları Osmanlı'ya karşı savaşta kullanmak üzere Hindistan'dan çıktı.

Hindistan'daki Babür İslam devleti artık ekonomik bakımdan güçsüz, ordu bakımından zayıftı. Nadir Şah'ın yaraladığı koca İmparatorluğun işini bitirmek, Nadir Şah'ın arkasında bıraktığı avı yemek İngilizlere kaldı.

Hindistan İslam devleti o günden sonra bir daha İngilizlere karşı direnemedi. Veliyullah Dehlevi'nin gayretleri ve mutasavvıf cihad hareketlerinin gayretlerine rağmen Hindistan İslam devletinin son kalıntıları 1858'de İngilizlere teslim oldu.

İngilizler, iç ihtilafın ve Nadir Şah'ın yol açtığı karışıklıktan yararlanarak tarihlerinin en kârlı ve kendilerine dünyanın hâkimiyetine taşıyan sömürgesine sahip oldular. Nadir Şah'tan sonra işlerini hep ihtilaf çıkarma üzerine yürüttüler. Arap İslam coğrafyasını parçalama planlarını onun kendilerine öğrettiği yolda yürüttüler. Nihayet 1802'de Vehhabilerin Kerbela'yı işgali onlara Amerika kıtası dışındaki en kârlı sömürgelerden birinin daha yolunu açtı. Osmanlı, Vehhabilerin bastırılması için Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'yı görevlendirdi. Onlara karşı başarı sağlayan Kavalalı, Osmanlı'dan pay istedi. Bu vaziyet Mısır'ı Osmanlı için Batı'ya ve Rusya'ya karşı savaşında destek olmaktan çıkardı, onun baş belasına dönüştürdü, bu çekişme yüzyıla yakın bir sürede farklılık gösterse de nihayetinde 1882'de İngilizler Mısır'ı ele geçirdiler, 1918'de de Osmanlı, Batı'ya karşı savaşında son nefesini verdi, onun hakimiyetindeki zengin Arap İslam coğrafyasının önemli bir bölümü İngilizlere kaldı.

Nadir Şah'tan bu yana İngilizlerin bütün siyaseti İslam âleminde mezhepçilik üzerine oturmuştur. Batı, bugün zayıflarken hâlâ bu İngiliz siyasetinin peşindedir.

Tarihin bir dönüm noktasında yaşıyoruz. İslam âlemi bir Nadir Şahçılık daha kaldıramaz. İlk Nadir Şah, bizi siyasi olarak bitirdi. İkinci bir Nadir Şah, bizim kıyametimiz olur.Buna karşı böyle bir fitneye düşmeden yüzünü kalkınmaya ve bütünleşmeye çevirmek bize yeniden dünya önderliğinin yolunu açabilir, İslam âlemine güzel günler yaşatabilir.

Nadir Şah hikâyeleri ile başları dönenler, onun benzetildiği Napolyon gibi İskender gibi arkasında bir şey bırakmadığını bilmek durumundalar. Aksine onun maceraları bizi birlikte bitirdi. Bu maceradan uzak durmak bize birlikte selamet getirir.

Nadir Şah'ın en büyük yanılgısı İslam âleminin dokusuyla oynayabileceğine inanmasıydı. Bugün de bu dokuyla oynayabileceğine inananlar vardır.

Bu, ağır bir tehlikedir. Nadir Şah, kabullenilmediği gibi onlar da hiçbir zaman kabullenilmeyecektir. Bu macera ancak İslam âlemini yaralayabilir ve yaralı beden bu durumda bir kez daha dünya küfrüne av olur.

Bunun vebali büyüktür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.