Peygamber Sevdasının Rüzgarı

Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in hayatı tarihin içinden yükselen nur kaynağı gibi on dört asırdır insanlığın önünü aydınlatıyor. Karşılaşılan zorluklar, İslam düşmanlarına karşı aralıksız sürdürülen mücadele, ihlas, samimiyet ve ashabının ruhunu donatan geleceğe umutla bakma neticesinde İslam medeniyetinin kısa sürede tesis edildiğini ve dünyayı etkisi altına aldığını görüyoruz. Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in mücadele hayatından küçük bir anekdot, ihlas, samimiyet, kararlılık ve bütün mesaiyi İslam’a adama neticesinde kısa sürede ulaşılan güzellikleri bir numune olarak gözler önüne sermektedir.

Hendek, Müslümanlar için bir ölüm kalım savaşıydı. Yahudi ve müşriklerin ortak cephede buluştuğu, farklı mezhep ve kabilelerin İslam’ın varlığına son vermek için imkânlarını seferber ettiği önemli bir savaştı. Düşman ordusu sayı ve teçhizat bakımından güçlüydü. Müslümanlar ise sıkıntılı günler yaşıyorlardı. Uhud gibi acı bir tecrübeyle karşılaşmışlardı. Güçlü düşman karşısında Medine’yi savunmak hiç de kolay görünmüyordu. Sayıları on bini aşan düşman ordusuna karşı olası bir yenilgi büyük kırılmalara yol açabilirdi.

Ashabını toplayan Resulü Ekrem (sav), düşmana karşı nasıl bir direniş sergileyecekleriyle ilgili istişarelerde bulundu. Hz. Selman (ra)’ın Hendek önerisi Resulü Ekrem (sav) tarafından uygun görülmüştü. Düşmanın şehre girişini engellemek amacıyla ashabıyla birlikte şehrin etrafında hendek kazmak için harekete geçti.

Çalışma esnasında sahabeler sert bir kayayla karşılaştılar. Bütün uğraşılara rağmen kayayı parçalayamayınca Resulü Ekrem (sav)’e haber verdiler. Selman-ı Farisi’nin elindeki balyozu alan Resulü Ekrem (sav) “Bismillah!” deyip kayaya şiddetli bir darbe indirdi. Kayanın üçte biri yerinden koparken Şam’a doğru bir kıvılcım yükseldi. Resulü Ekrem (sav) “Allahu Ekber! Bana Şam’ın anahtarları verildi. Vallahi, şu anda Şam’ın kırmızı köşklerini görüyorum!” buyurdu. Sonra, yine “Bismillah!” deyip kayaya balyozla ikinci darbeyi indirdi. Kayanın üçte biri daha parçalanınca İran’a doğru bir kıvılcım yükseldi. Yine, “Allahu Ekber! Bana, Fars’ın anahtarları verildi! Vallahi, şu anda Kisrâ’nın Medayin şehrini ve onun beyaz köşklerini görüyorum!” buyurdu. Ondan sonra üçüncü defa yine, “Bismillah!” deyip balyozla vurdu; kayanın geri kalan kısmını yerinden kopardı. Kayadan Yemen’e doğru bir kıvılcım yükseldi. Resulü Ekrem (sav), “Allahu Ekber! Bana, Yemen’in anahtarları verildi! Vallahi, şu anda San’a’nın kapılarını görüyorum!” buyurdu.

Sahabeler, Resulü Ekrem (sav)’in söylediği her şeyin gerçekleşeceğine inanıyorlardı. Ancak durumlarına baktıklarında imkân açısından sıfır noktasında bulunduklarını, Arabistan’ın köy, kent ve dağlarından kopan düşmanın oklarının hedefi bir toplumun bu başarıya nasıl ulaşacağıyla ilgili hayretlerini de gizleyemiyorlardı.

Resulü Ekrem (sav)’in müjdelediği gibi İran, Yemen ve Şam kısa sürede Müslümanların eline geçti. Arabistan yarımadasından yükselen İslam medeniyeti asırlarca insanlığın önünü aydınlattı.

Bugün ihlas, samimiyet ve takvayı kuşanarak, sadece Allah’ın adını yüceltmek ve Resulü Ekrem (sav)’in getirdiği İslam’ın güzelliklerini insanlığa sunmak için çabalayan Peygamber Sevdalılarının gözlerinden ashabın ihlas ve samimiyeti parıldıyor. Bugünkü tablo Resulü Ekrem (sav)’in Hendek’in zor şartlarında verdiği müjdeleri hatırlatıyor. Aynı ihlas ve samimiyete sahip olup aralarında Resulü Ekrem (sav) yaşıyor ve kendilerine destur veriyormuşçasına Onun getirdiği öğreti doğrultusunda hareket edince aynı başarının elde edilmemesi için hiçbir neden kalmıyor.

İçinde bulunulan sıkıntı ve zorluklar göz önüne alındığında insanlığın her zamankinden daha fazla Ona ihtiyacı olduğuna şahit oluyoruz. Bunca tecrübe neticesinde Onun bize getirdiği hayat nizamının dışında insanlığa huzur verecek ve sıkıntılarını sona erdirecek bir sistemin olmadığını görüyoruz. Batı medeniyetinin sunduğu ve en iyisi diye dayatılan sistemler beşere huzur ve mutluluk getirmedikleri gibi büyük bedeller ödetip insanların onur ve izzetini ayaklar altına aldılar.

Medine’nin etrafında kazılan hendekle engellenen düşman, birkaç günlük uğraşıdan sonra yorgun düşüp çaresizlik içinde memleketlerine döndü. Mevzilerinden çıkan Resulü Ekrem (sav) ve ashabı kaldıkları yerden devam ettiler. Kısa süre sonra Uhud’da kendilerini öldürmeye gelenleri İslam’ın hidayet mesajıyla buluşturdular.

Zorlu sınavlardan geçen Peygamber Sevdalılarının biricik hedefi İslam’ın kurtuluş mesajını bütün insanlığa iletmektir. Kendilerini Resulü Ekrem (sav)’in elçileri görüp hedeflerini gerçekleştirmek için daha büyük azim ve kararlılıkla yürüyüşlerini sürdürmelidirler. İnsanlığın muhtaç olduğu Peygamber sevdası ülke sınırlarını aşıp İslam coğrafyasını kuşatmalı, Batı başkentlerinin burçlarına çarpıp insanlığın susadığı hidayet nuruyla aydınlatmalı. Bunun için tank, top ve tüfeğe gerek yok. İhlâs, samimiyet, kararlılık, azim, yorulma bilmez çaba ve Resulü Ekrem (sav)’in insanlara sunduğu davet yöntemine ihtiyaç var. Bu ihlâs ve samimiyet neticesinde Allah’ın izniyle Peygamber sevdasının rahmet rüzgârı en uzak memleketlere doğru esecek. İslam medeniyetinin bir kez daha yeşermesinin ortamı hazırlanacak. Allah Teâlâ bir şeye “ol” dedi mi derhal oluverir! Yeter ki o misyonu hakkıyla yüklenelim ve vazifemizi gereği gibi icra edelim…

Doğruhaber Gazetesi

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.